20.04.2022, 13:17

SUSMAK

“Susmak, huyların efendisidir” diyor iki cihan güneşi Hz. Peygamberimiz.

Üzerinde yaşadığımız evren canlı ve cansız birçok varlığı bünyesinde barındırmaktadır. Yaşayan bütün canlılar da bir yaradılış hikmetine sahiptir ve birbiri etrafında bir uyum ve ahenk içerisinde raks etmektedir.

Yaratılan bu canlılar içinde konuşan tek varlık insandır. Bu özelliği ile diğer canlılardan ayrılır ve bu sayede hem kendi ve hem etrafı ile bir iletişim içindedir. İnsan, başkaları ile ilişkilerindeki iletişimi, duygu ve düşünceleri ifade etmesini de çoğunlukla bu konuşma özelliği ile gerçekleştirir. İşte bu sebeple “insan, konuşan bir varlık” olduğu için diğer canlılardan farklıdır ve üstündür.

Bu konuşma yeteneği insana faydalı olduğu gibi bazen de zarar verebilir. Yaşamımızda çok konuşma isteği olan anlar olduğu gibi susmayı da tercih ettiğimiz anlar vardır. İşte konuşmanın karşılığı da insana ait duygulardan biri olan susmaktır.

“Bazen sesini duyurabilmen için susman gerekir” diyor bir düşünür yani anlatmak ya da anlaşılmak için susmak gerekir. İşte o zamanlar susmak, konuşmaktan daha da etkilidir.

Nasıl güzel konuşmak ve söz söylemek bir sanat ise aslında susmak da bir sanattır ve yeri geldiğinde bilinmesi ve uygulanması gereken bir duygu ve davranıştır. Çünkü bazen susmak, söylenen bir sözden çok daha fazlasını ifade eder.

“İki şey ruhumuzu karartır; konuşacakken susmak, susacakken konuşmak” diyor Sadi yani yerinde konuşmayı ve yerinde susmayı bilmek gerekir.

Konuşma ve güzel söz söyleme yeteneği bazen aksi tesir de yapabilir ve insan konuşması ile farkında olmadan etrafındakileri, sevdiklerini incitebilir ya da kırabilir. Bu sebeple konuşma lisanı ve düşündüğünü ifade edebilme önemlidir.

“İnsan, dilinin altında gizlidir” diyor Mevlâna. Böylece insanın sözü ve kalbinin bütünlüğünü ifade ediyor ve gönül dünyası ile dili birleştiriyor.

İnsan ilişkilerinde de en önemli iletişimdir konuşmak ve susmak. Bazen kendimizi anlatmak ve ifade etmek ya da bir kalp kazanmak için binlerce söz söyler ve konuşma yaparız. Ama bazen de bir sözümüzle kazandığımız bütün kalpleri kırabilir ve anlaşılmaz olabiliriz.

Bunu ne güzel ifade ediyor şair Vahapzade “Bin kitap söz söyleriz bir kalbi uslandırmak için, lakin bir söz yeterlidir, bin kalbi kırmak için.”

İşte böyle durumlarda kalpleri kırmamak, değer verdiklerimizi ve sevdiklerimizi incitmemek için susmak devreye girer ve çoğu zaman da bu, ayrılık ve kavgaları bertaraf eder.

“Bulunur elbet her derdin çaresi, bulunmaz tek dil yarasının çaresi” diyor yine şair mısralarında. İşte çaresi bulunmayan yaralar açmamak için de bazen susmak gerekir.

Hz.Ali (r.a) “Senden soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır” diyor.

Konfüçyüs “Susmak, insanı ele vermeyen sıcak bir dosttur.”

Başka bir düşünür “Susma, dayanılması güç bir hazır cevaptır” demektedir.

Ne güzel diyor atasözümüz “Söz gümüş ise sukut altındır.” Ataların söylediği her söz yaşanmışlığın bir tecrübesi ve gerçeği olup yaşantımızın daha güzelleşmesi için bize yön verir.

Hızla akıp giden zamanın değerini iyi bilmek ve sevdiklerimizle güzel söz ve günlerle yaşamak hakkımızdır. Oysa bir koşuşturma ile yaşamımızı devam ettirirken bazen olaylar ve durumlar karşınında beklenmedik tepkiler verebilir ve davranışlar sergileyebiliriz. Bu da karşımızdakileri olumsuz etkileyerek kırgınlıklara yol açabilir. Böyle durumlara meydan vermemek için bazen kendimizle baş başa kalmaya ve bir sakinliğe, durgunluğa ihtiyacımız olabilir. İşte o zaman susmayı tercih ederiz.

Bir de cahil karşısında susmak en önemli erdemdir. Çünkü ne anlatırsan anlat ne kadar konuşursan konuş anlamaz.

“Esenlik ve huzur on kısım ise, dokuzu susmaktır” diyor Hz. Ömer (r.a) yani susmanın bazen gerekli olduğu ve mutluluk da getirdiğini anlatıyor.

Bağırarak ve çağırarak konuşmak ve söz söylemek insan ilişkilerini daha da zorlaştırır ve problemleri çözmek yerine çoğaltır. Anlaşılmadığını hissettiğimiz anlarda da susmak en iyi davranıştır.

“Dilini tut ve bil ki dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir” diyor Ali Fuad Başgil.

Bütün bunların ışığında, özellikle manevi iklimiyle hayat bulduğumuz bu ayda kendimizi tanıma yolculuğunda, hem kendimizle baş başa kalmayı hem de yerinde susmayı doğru bir erdem olarak uygulayanlara selam ve dua ile.

Yorumlar (0)