08.01.2022, 19:42

Tarihî Yanlışlardan Turanî Doğrulara

Türk hanedanlıklarını ayrı birer devlet sanmak/saymak ve bunların tarihte birbirleriyle yaptıkları savaşlarla ilgili dinî, siyasî, iktisadî… hangi gerekçeyle olursa olsun yanlı tutum ve davranışlar takınmak Türk Dünyası’na bir şey kazandırmaz. Tarihimizdeki hanedanlık savaşları Türk’ün; sağ eliyle sol yüzüne, sol eliyle sağ yüzüne tokat atmasına benzer. Kimi, kime şikâyet edeceksiniz? Ortada bir beden vardır ve onun da adı Türk milletidir. Bu nedenle Dandanakan, Kösedağ, Ankara, Otlukbeli, Ridaniye, Çaldıran, Mohaç gibi savaşları yerli-yersiz gündeme getirmek, bunu da bir tarafı kayırıp diğer tarafı kötüleyerek yani yanlı yapmak doğru değildir. Doğru olmadığı gibi de bu tür tutum ve davranışlar Türk milletine ihanettir. Türk boylarının her biri bir tarafa dağılıp, savrulmuşken üstelik.. Haliyle pîrimiz Hacı Bektaşi Veli’nin de buyurduğu gibi; “bir olmak, iri olmak, diri olmak” yeğdir. Aksi halde yağıları (düşmanları) sevindirirsiniz.

Kazakistan’daki olayları nasıl anlamalı, algılamalı, değerlendirmeli ve yorumlamalıyız? Burada asıl hedefin Türk Birliği olduğu açık seçik ortadadır. Kazakistan’ın karışmasının tam da ABD-Rusya görüşmelerinin sonrasına denk gelmesi rastlantı olamaz. Çin, Türkistan,  Türkiye, İngiltere, İsrail eksenli yeni küresel ticarette devre dışı kalacak olan Rusya ve ABD’nin kayıkçı kavgasına da kanmamak gerekiyor. Ne ABD çakalına ne de Rus ayısına güvenil(e)meyeceği tarihî olaylarla, gelişmelerle de sabitken üstelik.. Kumuk Türklerinin Karabulak oymağından olan ve Çeçenistan’ın özgürlüğü uğruna verdiği destansı mücadele ile tarihe geçen Caher (Cevher) Dudayev’in de dediği gibi; “Ruslarla yapılan anlaşma suya yazılan yazı gibidir. “Bu noktada Türk Devletleri Teşkilatı da gücünü (enerji), şevkini (sinerji) toparlamalı, Asya’daki Dolganlardan Afrika’daki Avşarlara, Avrupa’daki Macarlardan Amerika’daki Athabascanlara (Atabaşkan) varıncaya kadar nerede bir Türk topluluğu yaşıyorsa -kurumsal kimliği ile- onun yanında olmalı, onun yanında durmalıdır. Bunun için de siyasî, iktisadî (economic), askerî kısacası hayatın her alanında ve bir an önce kurumsallaşmasını tamamlamalıdır.

Gönül isterdi ki Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan’ın imza attığı, kısa adı TAKM olan 50-60 bin askerden oluşacak ortak acil müdahale birliği girişimi meyvelerini verseydi de Kazakistan’a söz konusu bu çekirdek Turan Ordusu müdahale etseydi.. Ama olan oldu. Dileğimiz Türk Birliği’ne yönelik geliştirilen projelere işlerlik/işlevsellik kazandırılması, Batı Türkistan’daki kardeşlerimizin “boyculuk” takıntısından kurtularak tıpkı Türkiye’de olduğu gibi bir an önce Türk kimliği etrafında birleşmesi, bütünleşmesidir. Beklentimiz (temenni) ise Kazakistan cumhurbaşkanı Tokayev’in Türk milletinin yanağına atılan tokat olmaması yönündedir. Üstelik de Kazakistan’ın kurucu devlet başkanı olan Nursultan Nazarbayoğlu’nun (Nazarbayev) sezgisi (feraset), girişimleri ile kurulan Türk Devletleri Birliği bunca yol almışken… Sahi “Senin adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım Piraye.” diyen Nâzım Hikmet Ran’ın kolundaki saatte “Vera” yazdığını duymuş muydunuz?

Düsturumuz (prensip) tarihî hatalardan, yanlışlardan dersler çıkarmak bu sayede Turanî doğrulara erişmek olmalıdır. Ve dahi ne Brüksel lahanası ne Şangay pirinci; ülkümüz Türk Birliği, yolumuz Turan’a kadar olmalıdır. Bir atalar sözü ile noktayı koyalım. Macar kardeşlerimizin günlük hayatta sıkça kullandıkları bir söz vardır: “Jobb félútról visszatérni, mint végül rossz irányba menni.” derler. Oğuz lehçesiyle diyecek olursak; “Yanlış yol(d)a gitmektense yarı yolda(n) dönmek daha iyidir.”

Aziz Dolu Atabey
https://azizdolu.wordpress.com/

Yorumlar (1)
Arzu Kayacık 2 yıl önce
Güzel yazı, teşekkürler.