Yeni Uygur Türkçesi ve Edebiyatı / Yrd. Doç. Dr. Levent Doğan - Oğuzhan Durmuş

Yeni Uygur Türkçesi ve Edebiyatı / Yrd. Doç. Dr. Levent Doğan - Oğuzhan Durmuş




Uygur Adı

Uygur adı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bacot kelimenin, "Şahin gibi hızlı hücum eden, orman halkı" anlamı olduğunu söylemektedir. Tarihi kaynaklarda Kaşgarlı Mahmud, "hozhorend > hozhor > uygur" değişimiyle oluştuğunu; Rabguzi ise "itaat edici" anlamında olduğunu iddia etmektedir. Nemeth, "takip etmek" fiilinden türediğini ve "akraba-müttefik" anlamında olduğunu düşünmektedir. Hamilton düşüncesini "On-Uygur" adıyla bağdaştırarak "on-müttefik" anlamını çıkarmıştır. Radloff, Dr. Rıza Nur ve Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı "Uygur" kelimesinin "Uyanlar, uyuşanlar, birleşenler, birleşici, işbirliği yapanlar" anlamında olduğunu söylemektedirler ki bu, bizim de katıldığımız en mantıklı görüştür.1

Bugünkü Doğu Türkistan

Çin kaynaklarında adlarının "Kao-ch'e, Yüan-ho, Wu-hu, Wu-ho, Vei-ho, Wei-hu, Hui-ho, Hui-hu"2 gibi çok çeşitli şekilleri kullanılan Uygurlardan ilk defa 717 yılındaki ayaklanmalar sebebiyle Orhun kitabelerinde bahsolunmaktadır. Uygurlar tarihin akışı içerisinde, kendi topraklarında Hun, Göktürk, Avar, Hazar İmpratorlukları, Uygur, Karahanlı, İdikut, Gazneli, Harezmşahlar, Altınordu, Saidiye, Timurlular, Babur, Kaşgariye devletleri ile Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti3 vb. Pek çok devlet kurmuş veya kurulmasında önemli rol oynamışlardır. Bu dönemlerde Türk Dünyası kültür tarihinin ve edebiyatının temel taşlarından olan Altun Yaruk, Maytırısımıt, Divanü Lügat'it-Türk, Kutadgu Bilig, Atabetü'l Hakâyık, Muhabbetname gibi birçok meşhur eser ortaya konmuştur.

Genel Türk tarihinde kurdukları medeniyetlerle önemli yer tutan Uygur devleti 10-11. yüzyıllarda İslamiyet'in yayılması sonucunda tarihi "Uygur" adını kaybetti. Bu dönemden Uygur Türkleri kendilerini yaşadıkları şehir adlarına göre adlandırmaya başladılar. Ruslarla Avrupalılar Sart veya Tarançi, Çinliler de "Çan-to" (Sarıklı Başlar) ve "Çan-hui" (Sarıklı Müslümanlar) adlarını Uygur Türkleri için kullanıyorlardı. 1921 yılında Taşkent'te Batı Türkistan'da yaşayan Doğu Türklerinin yaptıkları bir toplantıda tekrar tarihi "Uygur" adının kullanılmasına karar verildi. 1955 yılında Şinciang-Uygur Muhtar bölgesinin kurulması ile bu ad resmilik kazandı.4

Bugün çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Uygur Türkleri %90- %95'i Doğu Türkistan'da (Sincan Uygur Muhtar Bölgesi) olmak üzere, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Afganistan, Suudi Arabistan, Pakistan, Türkiye ve Hindistan'da yaşamaktadırlar.)

Uygur Türkleri'nin büyük bir çoğunluğunun yaşamlarını sürdürdükleri, Çinliler'in Şin Jiang (Yeni Eyalet, Yeni toprak) diye adlandırdıkları, Çin Halk Cumhuriyeti'nin topraklarının 1/5 oranında 1.828.418 kilometre kare yüzölçümüne sahip5 Doğu Türkistan'ın (Dünya devletleri arasında 19. sırada yer alır.), doğusunda Çin'in Gensu, Çinhay eyaletleri, batısında Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, kuzeyinde Moğolistan, güneyinde Tibet, Hindistan ve Pakistan6 bulunmaktadır. Doğu Türkistan, 73° 40' ile 96° 20' doğu enlemi ve 35° 10' ile 49° 20' kuzey boylamları arasındadır. Çin idaresi altında bulunan ve Avrupalıların "Pivot of Asia" (Asya'nın Mihveri)7 şeklinde nitelendirdikleri bu bölgedeki Uygurların nüfusları hakkında tutarlı bir bilgi bulunmamakla birlikte bugün tah­minen 25 milyon8 civarında oldukları düşünülmektedir. Doğu Türkistan her bakımdan çok zengin bir bölgedir. Petrol başta olmak üzere, altın, gümüş, uranyum, bakır ve kömür gibi çok kıymetli madenlere sahiptir. (Dünya jeologlarının araştırmalarına göre, Doğu Türkistan'ın güneyindeki tarım havzasında mevcut petrol rezervi 18 milyar ton, kömür rezervi ise 1 trilyon 50 milyar tondan fazladır.)

Çin esaretinde yaşayan Uygur Türklerinin 20. yüzyıl başlarındaki hayatı diğer Türk cumhuriyetlerinde yaşayan Türklerden farklı değildir. Sürekli olarak Çin'e karşı var olma savaşı verilmektedir. 20. Yüzyıldaki siyasî olaylar 1931 yılında Uygur Türklerinin elinde bulunan topraklara Çin'den getirilen göçmenlerin yerleştirilmesi ile başlamıştır.9 Bu durumdan rahatsız olan Uygur Türkleri, Hoca Niyaz Hacı'nın önderliğinde Kumul'da ayaklanırlar.10 Çin hükümeti isyanı durduramayınca 1933 yılında Kaşgar'da "Doğu Türkistan Cumhuriyeti" ilan edilir. cumhuriyetin kendisine de zarar vereceğini hisseden Rusya, Çin idaresi ile işbirliği içine girer. İşbirliği neticesinde 1934 yılında "Doğu Türkistan Cumhuriyeti" yıkılır.

Çinlilerin baskı ve kıyımlarının gittikçe artması üzerine binlerce Uygur Türkü'nün hayatına mâl olan yeni bir ayaklanma başlatılır ve bunun sonucu olarak 12 Kasım1944 tarihinde Doğu Türkistan halkı yeniden bağımsızlığını ilan eder.11 Fakat bu bağımsız devlet de kısa bir süre sonra, 1949 yılında Kızıl Çin'in işgaline uğrayarak yıkılır. Ayaklanmaları idare eden cumhurbaşkanı Ali Han Töre, Ahmetcan Kasimî ve İsa Yusuf Alptekin gibi seçkin insanlar ya öldürülür ya esrarengiz bir şekilde ortadan kaldırılır ya da çok sevdikleri vatanlarından uzaklaştırılırlar.

Bağımsız devletin yıkılmasından Çin yönetimi Doğu Türkistan'daki yerli halkı hoşnut etmek için önce 1954'te İli'de Kazak Muhtar eyaletinin bir yıl sonra 1955 yılında "Şin-Kiang Uygur Otonom Bölgesi"12 (Çince: Şin-ciang Vey-vu-ır cu-çi-çü) adıyla bugünkü idari statüsü tanınmıştır. Bölgede yaşayan Uygur Türkleri Şin-ciang (Yeni Eyalet, Yeni Toprak) adını kullanmamakta, bunun yerine Şarkî Türkistan (Doğu Türkistan) tabirini kullanmaktadırlar.13

Çin Halk Cumhuriyeti anayasasında milli ve kültürel mirasları koruma, milli kültürü devam ve geliştirmede, özerk yönetimin bağımsız hareket edeceği14 hususlarını belirtmiş olmasına rağmen, bölgenin coğrafî konumu itibari ile jeopolitik önemi ve oldukça zengin kaynaklara sahip olması sebebiyle bu özerklik kağıt üzerinde kalmış, kültürel miraslar ve milli eserler yok edilmiştir. Çin hakimiyeti, Doğu Türkistan Uygur Türklerini assimile ederek Çinlileştirmek için şu yolları kullanmaktadır:15

1. Şair ve yazarların sürekli baskı ve takip altında tutulması, onların milli konularda eser vermelerinin engellenmesi, "millî ayrılıkçı", "Pantürkist", "Panislamist", "devrimdüşmanı" denilerek hapsedilmesi, öldürülmesi, çeşitli cezalara çarptırılması

2. Uygur Türklerine Milli günleri ve bayramlarını kutlamalarına izin verilmemesi

3. Uygur Türklerinin tarihten beri kullandıkları yer, nehir ve dağ gibi coğrafi adları Çinceleştirip bu yerlerin eskiden beri Çin toprağı olduğunun iddia edilmesi

4. Uygur gençlerinin üniversite ve meslek okullarına girmesi kısıtlanması; yüksek öğretimde eğitim dilinin Çince zorunluluğu; Doğu Türkistan Türklerine eğitim sağlayan ilkokul, ortaokul ve liselerin genç nüfusuna oranla azlığı ve araç-gereçlerden yoksun bırakılıp desteklenmemesi neticesinde okumak isteyenlerin engellenmesi (Doğu Türkistan'da okuma yazma bilmeyenlerin oranı %60'dır. Çin ortalamasının %2516 olduğu dikkate alınırsa sonuç ortaya çıkacaktır. Çin bu konuda hiç bir tedbir almamaktadır. Çünkü cehalet Çin'in işine yaramaktadır.)

5. Doğu Türkistan'da Uygur Türkçelerinin milli yayıncılığını kısıtlamakta ve gelişmesini engellemektedir. Doğu Türkistan'da neşriyatın sadece %16'sı Türkçedir.

6. Doğu Türkistan Uygur bilim adamlarının davet üzerine başka ülkelerde düzenlenen uluslararası bilimsel kongre ve sempozyumlara katılmasına izin verilmemektedir.

7. Doğu Türkistan'da Uygur mimari tarzı yok edilip bu bölgede Çin inşaat tarzını yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu şekilde Uygur şehirlerinin görünümünü Çinleştirmeye çalışması

8. Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine ait kervansaraylar, tekkeler, çeşmeler, camiler, çeşmeler, büyüklerin mezarların yıkık dökük kalmasına göz yumulmakta, bunların restore edilmesine izin verilmemektedir.

9. 1943'te daha milliyetçi Çin (Çan-kay Şek) hükümetinin başlattığı Doğu Türkistan'da Çin iskânı neticesinde bölgedeki Türk nüfus azınlık konumuna düşürülmeye çalışılmaktadır

Çağdaş Uygur Türk Edebiyatı'nın Şekillenişi ve Bazı Önemli Temsilcileri

Uygur edebiyatının başlangıcını Ötüken Uygur Devleti devrinde dikilen yazıtlar oluşturur. Bu yazıtları yazdıran kişilerin savaşlarını ve yaptıklarını anlatmaları bakımından Orhun Abideleri ile paralellik göstermektedir. Bu yazıtlar birer siyasetname ve tarihi belge niteli­ğindedir. Bu yazıtlar, Şamanist ve göçebe bir toplumun izlerini taşımaktadır.

Koço Uygurları Devleti Budizm, Maniheizm ve Hıristiyanlık gibi dinlerin etkisiyle oluşturulan eserler, asıl Uygur edebiyatının eserlerinin çoğunluğunu oluşturur.17 Bu durumda, sözü edilen devletin yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğu olmasının ve bunun sonucu olarak yüksek bir kültür oluşturmalarının etkisi büyüktür.

İslamiyetin Uygurlar arasında kabul edilmesi 10. yüzyılda başlarında gerçekleşmiştir. Türk dilinin en temel ve önemli eserleri Kutadgu Bilig, Divanü Lügati-it Türk ve Atabetü'l-Hakayık gibi eserler bu sahada vücut bulmuşlardır. 13-15. yüzyıllarda İslamiyet'in Uygurlar arasında giderek yayılması sonucunda Uygur yazılı edebiyatı dil, üslup ve mazmunlar bakımından Arap ve Fars edebiyatının etkisine uğramıştır. Hakaniye sahasından sonraki Uygur edebiyatı 13-20. yüzyıllar arasında Çağatay edebiyatı adıyla anılmıştır. Bugünkü Özbek Edebiyatı da Çağatay edebiyatının bir koludur. Bu sebeple eserlerin temel olarak Uygur veya Özbek edebiyatına ait olup olmaması yazarların, şairleri kökenleri ile ayırt edilmektedir. Ancak bu eserlerin ortak eserler olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

17 ve 18. yüzyılda, Doğu Türkistan'da yetişen Hirketi (Mühebbetname ve Mihnetkem adlı eseri ünlüdür), Zelili ve Nöbeti Anadolu Divan Edebiyatı'da kullanılan türleri ve aruzu ustaca kullanıp eserler meydana getirmiş şairlerin başında gelmektedir. "Leyla ile Mecnun", "Vamuk ve Uzra", "Rabia ve Saidin" gibi "Mühebbet Destanları" adıyla bilinen eserleri yazan Abdurrahman Nizari (1770-1840) en ünlü Uygur şairlerindendir.

19. yüzyılda Norozahun Ziyaî, Seyyid Muhammed Kaşî, Kalender, Molla Bilal Nazim, Molla Şakir, Gomnam ve Saburî gibi şairler edebî sahanın en önemli isimleridir.

Uygur edebiyatı yazılı edebiyat ve sözlü edebiyat (halk edebiyatı) olarak ikiye ayrılmaktadır. Sözlü edebiyat, koşaklar, destanlar, rivayetler, hikâyeler, masal, latife (fıkra), atasözleri, ninniler, bilmeceler ve temsillerden meydana gelmişlerdir. Bu eserler toplumsal yapıyı ve kültürel ve dini zenginliği ortaya çıkaran aynı zamanda yazılı edebiyat üreticilerine kaynaklık, malzeme teşkil etmektedir. Hikayeler, fıkralar ve masallar vb. sadece Uygur Türkleri arasında değil; tüm Türk Dünyasında ortaklıkları bulmak mümkündür. Uygur Türklerinde Nasreddin Hoca fıkralarının sevilerek ve yaygın olarak anlatılması -sadece Anadolu sahası ile karşılaştırma yaptığımızda- yukarıdaki cümleyi doğrular niteliktedir.

Doğu Türkistan'da genç kuşağın geleneklerle eğitilmesini sağlayan, uzun kış gecelerinde otuzar kişinin toplanıp Rabguzi, Cami ve Firdevsî gibi ediplerin eserlerinden bölümler okunan "maşrab" toplantıları edebiyatın sevdirilmesinde önemli rol oynar. Ayrıca halk arasında eğitici meddah hikayelerine büyük ilgi gösterilir.18

Uygur Türkleri, özellikle 1874 yılındaki Çin saldırılarından sonra, çok eskiden beri devam ettirdikleri özgürlük mücadelelerine 20. yüzyılın başlarından itibaren hız vermişler ve çeşitli şehirlerde ayaklanmalar başlatmışlardır. Baskı ve zulümler arttıkça toplumsal olaylar da yayılmış, bunun sonucunda gittikçe büyüyen özgürlük mücadelesinin yansımaları, kültürel ve fikri alanda da kendini hissettirmiştir.

19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında dünyanın çeşitli bölgelerinde başlayan yenilik fikirleri, hürriyet ve demokrasi mücadelesi, ekonomik ve teknolojik kalkınma çalışmaları Uygurlar üzerinde de etkisini göstermiş, özgürlük, milli-manevi kalkınma ve halkın eğitilmesi hareketlerinin yeniden canlanmasını sağlamıştır. İşte bu saydığımız gelişme ve hareketler, çağdaş Uygur edebiyatının şekillenmesine yol açmış ve temelini oluşturmuş, bunun neticesinde, zengin klasik Uygur edebiyatının yanında, oldukça zengin sayılabilecek çağdaş Uygur edebiyatının edebi ürünleri neşredilmiştir. (1920 yılına kadar Özbek ve Uygur Türklerinin dili ve edebiyatı Türkçe veya Çağatayca adıyla ifade ediliyordu.)19

Uygur Edebiyatı, 19. yüzyıl öncesinde daha çok klasik edebiyat eserleri üzerinde yoğunlaşmış ve ediplerden birçoğu Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Tahir ile Zühre gibi destanları Uygur Türkçesi ile yeniden yazmışlardır.20 20. yüzyıldan itibaren ise, Uygurların Çin istilacılarına karşı giriştikleri mücadeleyi konu alan eserler yoğunluk kazanmıştır ki, bu dönem Uygur Milli Edebiyatı'nın başlangıç dönemi sayılabilir.21 Halkı uyandırmak, bilgilendirmek, hürriyet, ilim-irfanı yaymak gibi düşünceler epik ve lirik eserlerle dile getirilmiştir. Daha önceleri pek görülmeyen edebi tür ve şekiller kullanılmaya başlanmış, kısa hikayeler, romanlar, dramatik sahne eserleri, hece vezni ile şiir ve destanlar yazılmıştır.

Kendi tarihleri tahrip edilerek, değiştirilmeye çalışılmış bir milletin, edebiyatın büyük ve etkili gücüyle yeniden şuurlandırılması amacıyla, tarihi temaları işle­yen şiir ve romanlar yazılmıştır. Özellikle 1975-1990 yılları arası, tarihi romancılığın en verimli dönemi olmuştur. (1950 ve Mao'nun öldüğü 1978 yılları arasında edebî ve kültürel faaliyetler baskılar sonucu durdurulmuştu.) Bu dönemdeki bazı ünlü romancıların eserleri ise şunlardır: Abdürrehim Ötkür "İz, Oygangan Zemin", Seyfettin Azizi "Satuk Buğrahan", Ferhat Cilan "Mahmud Kaşgar", Yusuf İlyas "İğir Tınıklar", Hacı Mir Zahit Kerimi "Sait Han", Gayret Abdullah "Taş Abide", Abdullah Talib "Çala Tekken Ok"22

Uygur romanlarında, başlarından geçenler anlatılırken, öteki Türk boylarıyla aralarındaki yakınlıktan söz edilir. (Turdı Samsak'ın "Ahiretten Gelenler" romanında gelenler olduğu gibi).23 Roman yazarları eserlerinde Uygur destanlarından, halk koşuklarından yararlanılırken sık sık atasözleri yer vermişlerdir.

Uygur romanlarında tarihi dönem uzundur. Bu yolla Çinlilere, köklerinin Çin tarihi kadar uzun bir geçmişe dayandığı hatırlatılmaktadır. Yine romanlarda, tarihte yaşanmış olaylar ve kahramanlıklar Uygur gençliğine; öğüt, hatırlatma ve ders alma şeklinde yansıtılmıştır. Aileye verilen önem sık sık vurgulanmış ve bu yolla Çinliler'den farklı oldukları kanıtlanmıştır.

Abdürrehim Ötkür "İz" adlı romanında, Uygur yeni çağ tarihinde büyük yankılar uyandıran, 1907­1913 yılları arasında süren Tömür Helpe önderliğindeki ayaklanmayı anlatmaktadır Çinliler, din vasıtasıyla Uygurlara zarar vermektedir. Bu amaçla din konusu romanlarda işlenmekte, bu hususta dikkatli olunması gerektiği belirtilmektedir. "İz romanında: Tömür Helpe'nin yanına dindar gösterilerek, zamanın hükümet başkanı Yang-Zeng-Şing tarafından yerleştirilen Li-şufu adlı şahsın oyunu sonucu tuzağa düştüğü hatırlatılır.

Romanlarda Çin halkına düşmanlık beslenilmediği, sorunlarının ve düşmanlıklarının Çinli yönetici ve idarecilerle olduğu vurgulanır. "Unutulğan Kişiler" ve "Ahiretten Kelgenler" adlı eserlerde bunun örneklerini görmek mümkündür.24

Çağdaş Uygur şiirinde de, konu, romanlarda olduğu gibi özgürlük mücadelesi üzerindedir. Bu dönemde, özgürlüğün ancak tek vücut olarak girişilecek milli mücadele hareketi ile kazanılabileceğini vurgulayan şiirler kaleme alınmıştır. Çağdaş Uygur Şiirinin önemli temsilcileri arasında şu şairleri sayabiliriz: Uygur Türklerinin istiklâl şairi Mehmet Ali Tevfik (Türkiye'de bulunduğu yıllarda Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini okuyup ezberlemiş, ve ondan esinlenerek Uygur Türklerinin "Kurtuluş Yolida" isimli bağımsızlık marşını yazmıştır.),25 Abdulhalik Uygur, Nim Şehit, İbrahim Turdi, Kutluk Şevki, Abdürrehim Ötkür, Turgun Almas, Lütpulla Mütellip, Abduleziz Meksum Ezizi, Ahmet Ziyai, Tayipcan Aliyev, Kurban Emin.26

Uygur edebiyatında aşk şiirleri gibi görünen şiirlerin çoğunluğundaki sevgili "hürriyet"tir. Baskı altında tutulan edipler bu benzetmelerle (sembol) duygu ve düşüncelerini anlatmaya çalışmışlardır. Ayrıca "tan" ve "bahar", kurtuluşu, aydınlık günleri; "tün" ve "kış" esareti temsil etmektedir.27

Yine Ziya Semedi, Ahmet Ziyai, Tayipcan Aliyev, Zunun Kadiri, Turgun Almas gibi edebiyatçılar da drama, hikaye, masal türü edebi ürünleriyle çağdaş Uygur edebiyatına önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Uygur atasözleri, masalları, ve halk türküleri toplanarak bu alanda her biri için bir başlıkta olmak üzere kitaplar basılmıştır (1979-1983).28

Yukarıda saydığımız bu vatansever şair ve yazarların ortak özelliklerinden birisi de; canların çok sevdikleri Doğu Türkistan'ın kurtuluşu ve Uygur Türklerinin özgürlük mücadelesi, eğitilmesi, refaha kavuşması yolunda Çin zulmüne maruz kalmaları ve bir çoğunun da bu zulüm sonucu hayatlarını kaybetmeleridir. Bugün bu ediplerden sadece Ziya Semedi ve Turgun Almas hayatta bulunmaktadır.

Şair ruha sahip, zengin yazılı edebiyat ve edebi bir dil vücuda getirmiş Uygur Türkleri, geçmişte olduğu gibi, bugün ve yarın da büyük edipler yetiştireceklerdir.

Çağdaş Uygur Edebiyatı'nın bazı temsilcileri şunlardır:

Abdulhâlik Uygur (1896-1932)

Abdülhâlik Uygur, Turfan şehrinde yaşayan kültürlü bir tüccar ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Okuma yazmayı 5 yaşındayken öğrenen şair Turfan'daki dini okulda eğitim görerek iyi derecede Arapça ve Farsça öğrendi. Daha çocukluk yaşlarında meşhur Uygur klâsiklerini okumaya ve şiirler yazmaya başladı. Daha sonra Çin okuluna girerek Çinceyi öğrendi. Şair Çin okulundan mezun olduktan sonra babası tarafından Karaşehir'deki Moğol okuluna verildi ve burada mükemmel bir şekilde Moğolca öğrendi.29

Şairin babası Abdurrahman Bey, kültürlü bir insandı. Babasının ticari ilişkileri sadece Doğu Türkistan'ın vilayetlerine değil, Batı Türkistan ve Doğu Avrupa şehirlerine kadar uzanıyordu. Babası, bir kaç defa şairi de yanına alıp ticari gezilere götürmüştü. Bu gezilerin birinde şairimiz, Batı Türkistan'ın Şemey şehrinde bir yıldan fazla bir süre kalıp Rusçayı da öğrenmişti. Öyle ki bu becerisi ileride onun Tolstoy'dan Anna Karenina'yı çevirebilmesini sağlamıştır. Bu arada diğer Türk topluluklarının edebiyatı ile de yakından ilgilendi.

Şair, eğitimi sonunda Arapça, Farsça, Rusça, Çince ve Moğolca'ya vâkıf oldu. Bunun yanı sıra asrın modern ilimlerini takip edebilecek bilgiye sahipti. Ayrıca babasıyla yaptığı gezilerde ve öğrenimi sırasında Doğu Türkistan dışında bulunduğu sıralarda değişik yerleri ve halkları görüp tanıması onun entelektüel zenginliğini arttırmıştır.

Şair Doğu Türkistan halkının aynı asırdaki siyasî yerini ve toplumsal yapısını derinlikli olarak tahlil etti. Gezip gördüğü yerlerde gelişmeye başlayan milletlerle halkını karşılaştırdı. İlerlemek için ilk olarak Çin zulmünden ve bu zulmün sonucu olan cehaletten halkını kurtarma düşüncesini şehit edilinceye dek içinde taşıdı ve bu amaçta çalıştı. Şairin şiir poetikası da bu mefkure üzerinde şekil buldu.

Bu amaçla halkı bilinçlendirmek düşüncesiyle gazete ve dergi çıkarmak için yayınevi kurmak istese de dönemin Yang-Zıng-Şıng hükümeti buna izin vermedi. Şair 1927'de Turfan'da ilk çağdaş okulu açtı. 1928'de Yenişehir Aksaray'da Hürriyet Mektebi'ni yaptırdı. Kona Şehir Nenming'de de bir okul yaptırdı.30

1928'de Doğu Türkistan'da hakimiyet, militarist Yang-Zıng-Şıng elinden yine militarist Cıng-Şo-Rin tarafından yapılan darbeyle el değiştirdi. Cıng'ın hakimiyetinin başlamasından sonra zulüm daha da arttı. Yapılan adaletsizlikler, sömürüler ve Çin şovenizmi halkın tepkisine neden oldu. Doğu Türkistan'ın Kumul şehrinde Cıng-Şo-Rin hakimiyetine karşı halk ayaklanması başladı.31 Şairimiz bu ayaklanmaya bizzat destek verdi. Öyle ki, onun "Sen Kimning Oglisen, Oylisengçu" (Sen Kimin Oğlusun, Düşün Lütfen) adlı şiiri Hoten ayaklanmasında askerler tarafından marş olarak okunur.32 Kumul ayaklanması neticesinde şehrin kontrolü, Niyaz Hacı başkanlığındaki Türklerin eline geçti. Ayaklanmayı bastırmak için Cıng-Şo-Rin hükümeti modern silahlarla donatılmış Beyaz Rus paralı ordusunu bölgeye gönderdi. Direnişçiler bu orduyu da bozguna uğrattı. Bu moral yüksekliği ayaklanmanın Turfan'a sıçramasına neden oldu. Abdülhâlik Uygur, ayaklanmayı organize etmek için on yedi kişilik bir kurul oluşturdu. Bu kurul önderliğinde Turfan halkını silahlı ayaklanmaya hazırladı. Bir taraftan da kahramanlık şiirleri yazarak direnişin duygu ve düşünce boyutunu güçlendirdi.

Cıng-Şo-Rin'in Kumul'daki ayaklanmayı bastırmak için gönderdiği ancak bozguna uğratılan ordu başkente geri dönerken Turfan'da konaklamış, burada iki hafta kalmıştı. Ruzi Molla adında bir işbirlikçi 17 kişilik ayaklanma komitesinin listesini işgâl ordusu kumandanı Şin-Şi-Sey'e ihbar etti. Bu durumu haber alan şairin yakınları onu şehirden uzaklaştırmak istese de o, kaçmayarak belki de şiirlerinde olduğu gibi ölümüyle de halkının ufkunu açmayı, bir ders vermeyi düşünmüştü.

13 Mart 1932'de 17 Merkez Komite üyesi de Turfan-Yenişehir meydanında direklere bağlanmışlar ve kafaları kılıçla kesilerek öldürülmüşlerdir. İdam sehpasında Uygur Türkçesi ve Çince olarak "Yaşasın Özgürlük!", "Yaşasın Azadlık!" diye bağırarak inandığı kutsal değerler uğrunda çekinmeden ve korkmadan canını vermiştir.33

Şairin İstimes (İstemez) 1930, Oyğan (Uyan) 1921, Kaydisen (Neredesin) 1923, Yaz Tüni (Yaz Akşamı) adlı eserleri şiirlerinden birkaçıdır.

Uyan Ey fakir Uygur, uyan uykun yeter,
Sende mal yok şimdi gitse can gider.
Bu ölümden kendini kurtaramazsan,
Ah!... Senin hâlin hater,34 hâlin hater.

Kalk dedim, başını kaldır... uykunu aç!
Rakibin başını kes, kanını saç
Göz açıp etrafa iyi bakmazsan
Ölürsün armanda bir gün yok ilaç35

Sanki bir cansız gibidir bu tenin,
Bu sebepten yok ölümden hiç gamın
Çağırsam kımıldamadan yatıyorsun,
Uyanmadan ölür müsün şu feting.

Gözünü iyice açıp her yana bak,
Öz ikbâlin hakkında düşün uzak.
Gitse de elsen bu ganimet fırsatı, Gelecekte işlerin olur çatak.36

Acıyor gönlüm sana ey Uygurum,
Yoldaşım hem kardeşim bir tukkunum37
Acıyarak haline uyandırsam ben seni
Duymuyorsun, sendeki bu ne durum?

Gelecek bir gün pişman edeceksin!
Şunda sözüm manasına yeteceksin.
Şu zaman geç kaldığımı bileceksin.
Hem de Uygur sözüne hak vereceksin.

Turfan, 1921

Lütpulla Metellip (1922-1945)

Şair Lütpulla Mutellip, 16 Kasım 1922 yılında İli vilâyetinin Nika kasabasında doğdu. 1932-1939 yılları arasında Gulca şehrindeki Tatar İlkokulunda ve Ros Gimnaziyesi'nde (Rus ortaokulu) okudu.

Burada Rus Dili ve Edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Daha sonra 1939'da Urumçi'de Öğretmen Enstitüsü'ne girdi.38 Okumuş bir insan olan babası Hezim, şairi küçüklüğünde "Lutup" diye çağırdığı için çocukluğunda yazdığı tüm şiirlerinde "Lutup" mahlasını kullanmıştır.39

Şiirleri ilk olarak 1937 yılında İli Deryası (İli nehri) gazetesinde; daha sonraları diğer küçük gazetelerde uzun süre devamlı surette yayınlandı. 1937-1939 yılları arasında "Biz Şınjang Ferzentleri" (Biz Türkistan Evlatları) ve "Küreş" (Mücadele) gibi sosyal muhtevalı şiirleri yayımlanarak Uygur halkının dikkatini üzerine çekti.40

1941 yılında Şin Jiang (Doğu Türkistan) Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Burada "Edebiyat Gülzârı" başlıklı sayfasında şiirler yazdı. 1943 yılında Urumçi'deki siyasî olaylar neticesinde şair Aksu'ya sürgün edildi. Burada Aksu Gazetesi'nde çalışmaya başlayan yazar "Cenup Şamili" (Güney Rüzgârı) adlı edebiyat sayfası oluşturarak Nim Şehid ve Bilâl Ezizi gibi vatansever şairlerin şiirlerini yayımlayarak vatanseverlik düşüncesini yaymaya çalıştı.41

1944 yılında Gulca'da başlayan ve tüm Doğu Türkistan'a yayılarak bağımsızlık hareketine dönüşen "Üç Vilayet İnkılabı"nda (İli, Altay ve Çövçek illeri) dava arkadaşları ile "Doğu Türkistan Genç Kıvılcımlar Birliği" (Uçkunlar İttipakı) adında bir teşkilat kurdu. Silahlı ayaklanmaya hazırlanırken Nur Hekim adlı bir işbirlikçi tarafından ihbar edildi. Çin hükümeti tarafından şair ve arkadaşları tutuklandı. 18 Eylül 1945'te arkadaşları ile birlikte idam edildi.

Şair öldürülmeden önce bulunduğu hücrenin duvarına kanıyla şu iki dizeyi yazmıştır:42

"Men üçün bu keng cahan boldı duzah,
Benim için bu geniş cihan oldu cehennem
Yaş gülümni kildi gazang kanhur ebleh"
Genç gülümü hazan etti hunhar düşman

Lütpulla Mütellip'in şiirleri, nesir ve sahne eserleri ölümünden sonra toplanarak "Yıllarga Cavab" Kazakistan, Alma-Ata, 1951; "Muhabbet ve Nefret" Doğu Türkistan-Urumçi, 1956; "Yıllarga Cavab" "Doğu Türkistan-Urumçi, 1962; "Lütfulla Mütellip Eserleri" Dağu Türkistan Halk Neşriyatı-Urumçi 1983, adlarıyla yayınlanmıştır. Şairin, şiir dışında "Samsak Akam Kaynaydu" (Samsak Abi Çok Kızdı), "Borandin Kiyinki Aftap" (Fırtınadan Sonraki Güneş), "Çemen ve Pelvan", "Küreş Kızı" (Mücadele Kızı) ve "Tahir ve Zühre" gibi piyesleri, "Çemen Gül Sahnede", "Bizning Edebiyatimiz" (Bizim Edebiyatımız), "Ustalarımız" vb. edebî makaleleri ve bir de "Davanlar Aşkanda" (Vadiler Aşınca) adlı romanı vardır.

Kendisi de aynı zamanda şair bir Uygur Türkü olan Sultan Mahmut Kaşgarlı, Lütpulla Mütellip'in edebi yönünü şöyle değerlendirmektedir: "Lütfulla Mütellip, yaratıcılık ruhu ile Çağdaş Uygur Şiiri'ni şekil ve mazmun bakımından yeni mevkiye ulaştırdı. Şair yalnız şiir yazma ile kalmayıp drama, filyeton ve nesrî eserler de yazdı. Edebiyat nazariyesi ve edebî tenkitçilik ile ilgili pek çok ünlü eser kaleme aldı."

"23 sene gibi kısacık bir ömre bu kadar çok ve çeşitli eserler sığdıran L. Mütellip'in şiirlerindeki coşkulu anlatım, samimi hava ve lirizm hemen dikkati çeker. Yine şiirlerinde, halk ağız edebiyatı ile Klasik Çağatay Edebiyatı'nı iyi bildiğini, Nevâi'yi benimsediğini anlıyoruz."

Hülyalı Dilek

Kararsız değilim dostlar dilerim yüce dilekleri,
Düşürmem savaş için sıvanan bu bilekleri.

Mert bahçıvan hazan etmez hiç, vakitsiz bağı,
Terbiyesiz soldurup lale gül çiçekleri.

Hayalim tıpkı tepinip duran bir küçük çocuk,
Emmek için şefkâtli annedeki çift memeleri.

Lezzetli hayaller arasında bakıp göklere,
Tefekkür gözü ile aydınlıkta görüyorum köşeleri.

Sevgilim naz ile uyuyup niçin kıpırdanmaz?
Aşığı bekliyorsa açıp ışıklı pencereleri.

Niçin yazmayayım istek dolu hüzünlü şiirleri,
Sevgi aşkı alevlenip yakıyorsa yürekleri.

Ezelden beri duyduğum hülyalı, kederli bir genç idim,
Dinlediğim için ninem ağzından semavi masalları.

Sevgi denizi derinliklerinde girdap olup kalsam,
Susuzluğum nasıl kansın içerek küçük gülücükleri

Armiya Ali Sayramî Nimşehit (1906-1972)

Nimşehit, 1906 yılında Doğu Türkistan'ın Aksu vilâyetine bağlı Bay kasabasının Sayram köyünde dünyaya geldi. İlkokulu kendi köyünde okuyan şair 1930'a kadar Bay ve Kuçar'daki medreselerde okudu. 1930'dan sonra Kaşgar'daki "Hanlık Medresesi"nde eğitim gördü. Bu dönemde Nevaî, Sekkâkî, Lütfi, Nöbetî, Zelili, Abdürrehim Nizari gibi şairlerin eserlerini okudu. Şairin Kaşgar'da okuduğu dönemlerde İngiliz, İsveç ve Rus misyonerleri Hristiyanlık propagandası yapıyorlardı. Armiye, bu propagandaya karşı mücadele etti ve "Madara Ezem" (Büyük Barıştırma) ve "Envaru'l Huda" (Doğru Yol Işıkları) adlı kasidelerini yazdı. Bu eserleri, onun halk arasında tanınmasına vesile oldu.43

1933 yılında Kaşgar'daki ayaklanmada boğazından kurşunla yaralanan Armiye Ali'ye "Nimşehid" (Yarı Şehit) adı verildi. Şair bu adı edebî mahlası olarak ölene değin kullandı.1935-1945 yılları arasında merkezi Kaşgar'da bulunan halkı aydınlatıcı faaliyetlerde bulunan "Akartış Uyuşması" adlı derneğin çıkardığı "Aksu Uçıra" gazetesinde başyazar olarak çalıştı. Bu dönemde Ming Öy, Ferhat ve Şirin gibi halk hikâyelerini derleyip bu gazetede yayınladı.44

1944 yılında başlayan "Üç Vilâyet İnkılâbı"nda Milli Ordu'ya katıldı. İnkılabın başşehri Gulca'da, Milli Ordu bünyesindeki Tarih Araştırmaları Bölümü'nde çalıştı. Bu dönemde birçok araştırmalar yaparak edebî malzeme topladı. Sürekli şiirler yazarak vatanseverlik duygusunu canlı tutmaya çalıştı. Mao'nun 1966-1976 yılları arasında başlattığı kültür devriminde "Milliyetçi" ve "Pan-Türkist" olarak suçlandı.

Şair 22.8.1972 tarihinde hayata gözlerini kapadı. Vatan haini ilan edilen şairin itibarı 1979 yılında iade edilmiştir.

Şairin başlıca eserleri: Ferhat-Şirin (1947) destan; Leylâ ve Mecnun (1949) opera; Yürek Sözü (1980 Pekin Milletler Neşriyatı) şiir; Vatan Mühebbiti (Vatan Sevgisi) (1957) Pekin Milletler Neşriyatı, şiir; Gör Ağzidin Yanganda adlı manzum romanıdır.

Nimşehit, 3000'den fazla şiiriyle Çağdaş Uygur edebiyatının gelişmesinde önemli bir yer tutmuştur. Şiirleri dışında pek çok destan, bilimsel makale, tarihi makale, manzum roman yazmıştır. Şair Klasik Uygur şiirini Çağdaş Uygur şiiri ile birleştirmiştir. Hemen hemen tüm çağdaş Uygur şairleri gibi onun da şiirlerinin ana teması vatan sevgisi olmuştur. Eserlerinde vatan sevgisiyle birlikte genellikle Doğu Türkistan'ın doğal güzelliklerini, halkın refaha kavuşması ve barış konularını işlemiştir.45 Eserlerini lirik-epik çizgide oluşturmuştur.

Abdürrehim Ötkür (1923-1945)

Abdürrehim Ötkür, Kumul'da tüccar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetti. Şairin çocukluk ve ilk genlik yılları değişik siyasi karışıklıkların ortasında geçirmiştir. 1930'dan başladığı eğitim hayatında Üç Turfan, Aksu ve Urumçi'de ilk ve orta okulu bitirdi. 1942 yılında Doğu Türkistan Darülfünunu'nu bitirdi. Şair, Uygur Özerk Bölgesi, Sosyal ve Fenler Akademisi'nin "İçtimaî Fenler" dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. Çin Yazarlar Birliği'ne seçilmiştir.46

Şairin edebi faaliyetleri 1939-1940 yıllarında başlasa da onun şairliği 1945'ten sonradır.47 Şairin o yıllarda yazdığı "Tarim Boyları" (1946) adlı eseri o zamanki siyasi durumları ve bunlardan kurtulmak için cehaletten kurtularak milli ruhla hareket etmeyi aşılar. Şair 1949-1968 arasında, şair ve yazarların sürekli baskı altında tutulması ve hapsedilip öldürülmeleri yüzünden, eser vermez. 1966-1976 yılları arasındaki Kültür Devrimi yıllarında şair, çağdaşı diğer Türk edebiyatçılarının yaptığı gibi sembolik bir dil kullanarak hürriyeti, esaretten kurtuluşu ve mücadeleyi anlatmıştır. Şair, 6 Ekim 1995'te Urumçi'de hastalık sebebiyle ölmüştür.

Onun edebi yönü hakkında Dr. Hülya Kasapoğlu'nun şu görüşleri yeterince doyurucudur:

"Ötkür'ün şiirlerinde hürriyet ve istiklâl için mücadele en ağırlıklı konulardandır. O, hürriyetin ve istiklâlin kendiliğinden gelmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden her fırsatta milleti kurtuluş mücadelesi için harekete geçirmeye çalıştı. Ötkür, halkıyla hep iç içe oldu. Şiirlerinde geleneksel nazım şekilleri, temiz Uygur lehçesi ile birlikte kullandığı derin semantik onun halka yakınlığını, halkın üslûbuna ve ruhuna ne kadar değer verdiğini göstermeye yeter."48

Eserlerinden bazıları: Kaşgar Gecesi Destanı, şiir (1980) Urumçi Halk Neşriyatı; Tarım Boyları, şiir (1946); İz, tarihi roman (1986) Şinciang Halk Neşriyatı; Çin Moden (1943-Lütpulla Mütellip ile birlikte) tiyatro;49 Oygangan Zemin "Uyanan Zemin" roman (1988); Ömur Men Zilliri, roman (1985) Urumçi Halk Neşriyatı. Şairin yukarıdaki eserlerden başka Uygur Dili ve Uygur Edebiyatı ile ilgili yayınlanmış birçok ilmî makalesi bulunmaktadır. Ayrıca şair, Kutadgu Bilig'in Çağdaş Uygur Edebî diline manzum olarak aktaranların başında gelmektedir.

Tarım

Ey dertlilerin gözyaşı Tarım!
Lânet senin namusunu ezen bütün çirkin ayaklara!
Lânet seni namussuzlar gibi dağıtan çirkin ellere!
Lânet senin için ağlamayan "kör" gözlere!
Lânet senin için konuşmayan "peltek" dillere!
Lânet senin için titremeyen "satılmış" vicdanlara!
Lânet senin için kaygılanmayan "ruhsuz" insanlara!
Lânet senin için yazılmayan "alçak" destana!

Turgun Almas (1924-)

Şair ve âlim Turgun Almas, 30 Ekim 1924 tarihinde Doğu Türkistan'ın Kaşgar şehrinde doğmuştur. İlkokulu Kaşgar'da tamamladıktan sonra babası ile birlikte 1939'da Gulca'ya göç etti. Aynı yıl Urumçi'ye giderek Öğretmen Okulu'nu 1942 yılında tamamladı. Şairin ilk şiiri Kayitmaymiz "Dönmeyeceğiz" Okulu bitirdikten sonra Karaşehir'e tayin edildi. 1943'te Çin Hükümeti tarafından milliyetçilik suçlamasıyla hapse atıldı. 1945'te hapisten çıktıktan sonra Kaşgar'a döndü ve bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra yine Kaşgar'da Öğretmen Okulu'nda yöneticilik yaptı. Bu dönemde yazdığı Mektepke (Okula),Umitlik Hiyallar (Umutlu Hayaller), Cenup Sadası, (Güney Sedası), Ömringge Bak (Ömrüne Bak) gibi şiirleri ile halkı Çin yönetimine karşı savaşmaya çağırdı.50

1947 yılında Çin yönetimi tarafından tutuklanarak çeşitli işkencelere maruz bırakıldı. 1949 yılında Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin siyasî baskıları sonucunda serbest bırakıldı. Gulca'ya gelerek "Alga Gazetesi"nde çalışmaya başladı. Daha sonra Urumçi'ye gelerek burada Uygur Özerk Bölgesi Edebiyat ve Sanatçılar birliği tarafından yayınlanan dergilerde yazı işleri müdürlüğü ve tercümanlık görevlerinde bulundu.

1956 yılında Çin Yazarlar Birliği heyeti ile birlikte Sovyetler Birliğini ve Orta Asya Cumhuriyetlerini görüp tanıma fırsatını yakaladı. 1959 yılından sonra Milliyetçi Pan-Türkist suçlamalarıyla köylere sürgün edildi. 1967-1977 arası Mao'nun Kültür Devrimi yıllarını hapishanede işkenceler altında geçirdi. 1977 yılında Mao'nun ölümünden sonra serbest bırakıldı.

Eserlerinden bazıları: Kızıl Bayrak,hikâye; Picak (Bıçak), drama (Bu iki eser 1950'li yıllarda yazılmıştır.); Tarım Şamalliri (Tarım Rüzgârları) şiir-destan (1956) Pekin Milletler Neşriyatı; Leyligül (Leylagül) destan (*1960); Tang Seher (Tan Sabahı) şiir, (1982) Kaşgar Uygur Neşriyatı; Honlarning Tarihi (Hunların Tarihi) tarih-araştırma (1986) Kaşgar Uygur Neşriyatı, Kedimki Uygur Edebiyatı (Eski Uygur Edebiyatı) Uygur edebiyat tarihi-araştırma (1988) Kaşgar Uygur Neşriyatı; Uygurlar, tarih (1989) Doğu Türkistan Gençler ve Çocuklar Neşriyatı;51 yazarın muhtemelen yakınlarda tamamladığı Boranlik Yıllar (Rüzgârlı Yıllar) adlı bir tarihî romanı vardır.

Turgun Almas'ın edebiyat ve tarihle ilgili 40'tan fazla makalesi Doğu Türkistan'daki çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Yazar bir çok kıymetli eseri Çince ve Rusça'dan Uygur Türkçesi'ne tercüme etti. Yazarın bazı eserleri İngilizce, Rusça, Çince, Türkiye Türkçesi ve diğer Türk lehçelerine aktarılmıştır.

Şairin şiirleri, çoğu Doğu Türkistan şairinin şiirlerinde olduğu gibi lirik-epik çizgidedir. Kullandığı dil, sade, canlı ve öz Uygur Türkçesidir.52

Güvencem

Vicdanım, iradem bana can verip,
Coşkunluk yeni güç kattı, bu tene.

Dedim ben; sevgili ve aziz canım,
Her zaman fedadır ana vatana.

Göğsüm dik Arçi dek Tanrı dağında
Gecesi uzağı görüyor gözüm.

Nerdeymiş baş eğiş azgın rüzgâra,
Dururum çınar gibi kuvvetli özüm.

Buz gibi eliyle soğuk kış yakamdan,
Sıksa da nefesim hiç bir boğulmaz.

Başıma gök gönderse birden şimşek,
Gönlümde zerrece endişe doğmaz.

Güvencim tam benim dağdan da güçlü,
Kahraman halkıma, güzel gayeme!

Bize denk gelecek yabani bir güç,
Ezelden türemiş değil âleme!...

Ekim 1981, Urumçi Uygur Türkçesi

Uygur Türkçesi, Türk Dilinin güney doğu, doğu grubunda Özbek Türkçesi ile birlikte yer alan bir Türk lehçesidir. Uygurlar, 1930'lu yıllardan sonra Urumçi ağzını merkez kabul eden Kaşgar, Turfan, Aksu, Kumul ve İli vilâyetlerinin ağızlarıyla birlikte Uygur Türklerinin tamamına yakınının dilini içine alan "merkez şive"yi edebî dil haline getirmişlerdir.

Çağdaş Uygur Türkçesinin üç ağzı vardır: 1. Merkezi Ağız: Urumçi, Gulca, Turfan, Kaşgar ve Aksu'da konuşulur. Bu ağızı kullananlar tüm Uygur Türklerinin %80'ini teşkil etmektedir. Edebi dil olarak bu ağız kullanılmaktadır. 2. Lopnur Ağzı: Doğu Türkistan'ın güney bölgesindeki tarım nehrinin orta ve aşağı kıyılarında yerleşen kendilerini "Kara Koşunluklar" diye adlandıran Uygurların ağzıdır. 3. Hoten Ağzı: Bu ağız, Uygur Özerk Bölgesinin güney batısındaki Hoten vilayetinin ağzıdır. Yaklaşık 2 milyon kişi tarafından kullanılır (Bu tasnifte fonetik ölçütler kıyas alınmıştır).53

Uygurlar, İslamiyet'ten önce kendilerine özgü Uygur harflerini; İslam'dan sonra 1970'lere gelinceye kadar Arap harfleri kullanıldılar. 1965 yılında Çince'yi Latin harfleri ile yazmak için geliştirilen orfografik alfabe (Pin-Yin) Uygur ve Kazaklar için de uygulandıysa da 33 harfli Latin kökenli bu alfabe kabul görmedi. Bu tarihten 1974'e kadar Arap ve Latin alfabesi eş zamanlı olarak kullanılmış, 1974'ten sonra da Latin alfabesi yaygınlaşmıştır. Ancak 1980'de Çin'deki reformlar sonucu tekrar Arap alfabesine dönülmüştür.54

Uygur Türkçesinin söz dağarcığını 1944 yılında gazetelerde yaptığı bir tarama sonucu incelemiş olan E. Necip şu sayısal değerlere ulaşmıştır: %49 Türkçe, %33.5 Arapça, %7.5 Farsça, %5.5 Rusça ve diğer Avrupa dilleri, %2 Çince, %2.5 Türkçe eklerle türetilmiş yabancı kökenli kelimeler.55

Uygur Türkçesi diğer lehçeler içinde en eski ve devamlı bir yazı dili, "edebî dil", vücuda getirmiş olmakla beraber, tam olarak oturmuş ve yaygınlaşmış bir yazım kuralı bütünlüğüne sahip değillerdir. Bunun en önemli nedeni Uygur Türklerinin karşı karşıya kaldıkları alfabe değişiklikleridir.

Çağdaş Uygur Türkçesinde: 8'i ünlü (a, e, e, i, o, ö, u, ü) ve 24'ü ünsüz (b, c, ç, d, f, g, E, h, h j, k, k, l, m, n, ], p, r, s, ş, t, v, y, z) olmak üzere 32 ses vardır.

Bu sahada ı sesi, yazı dilinde kullanılmaz ve alfabede ı ve i sesleri tekbir işaretle gösterilir. Bu durumun sonucu olarak ünlü uyumu da bozulabilmektedir.

"e" sesi Türkiye Türkçesi'ne göre daha açık ve geniş olarak söylenmektedir. "e" ile gösterilen "kapalı e" Türkiye Türkçesi'nde kullanılandan daha kapalı ve dardır. Genel olarak Türkçe'de, dokuzuncu bir ünlü olarak varlığı kabul edilen "kapalı e", "e" sesinden "i"ye veya "i" sesinden "e"ye geçişin bir safhasıdır. Son hecede kullanılmayan bu ünlünün "a" ve "e"nin zayıflamasıyla da ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Uygur Türkçesi'nde Türkiye Türkçesi yazı diline göre farklılık gösteren ünsüzleri, gırtlaktan hırıltılı olarak kullanılan h k , E ve genizden çıkan "ng" karışımı ] ünsüzleridir.

Uygur Türkçesi'nde, ekten dolayı kelime kökündeki ünlülerin incelme ve daralmasına bakarak gerileyici bir ünsüz benzeşmesinin kuvvetli olduğunu söyleyebiliriz. Bu sahanın ayırdedici özelliklerinden olarak ünlüsü a ve e olan tek heceli kelimeler i ile başlayan bir ek aldıklarında a ve e sesinin kapalı e'ye (e) dönüşmesidir: k, al-> k, el-iş; at > et-i; men > men-i]; beg > beg-im... gibi. Çok heceli kelimeler, ek aldıklarında kelimenin son hecesindeki a ve e'ler i'ye dönüşmektedir. Bu kural yabancı kelimelerin hepsi için geçerli değildir: çaçka > çaçki-ni]; ata > ati-si; hemme > hemmi-si; nime > nimi-ler; ege >egi-si. gibi.

Çağdaş Uygur Türkçesi'nde önemli bazı ünlü değişmeleri:

i < e: kiyim
a < i: togra < E.U. toEri-toEru (doğru); cahan < A. Cihân (cihan, dünya); cahaz < A. Cihaz.

o < a: komuş < E.U. k, amış (kamış); oçuk, < E.U. açuk (açık); tonu-< E.U. tanu-DLT. Tanu-(tanı-); k, oEun < E.U.-KBİ. k, aEun, DLT kagun (kavun); nomus < A.nâmûs (nâmus).

ö < e: öy < EU. eb, ev, DLT ew (ev); tömür < EU.temir, DLT temür (demir); ötük < EU. etük (çizme); örük < EU. erük (erik).

Ünsüz değişmeleri ise:

ç-< s-: çaç < EU. saç (saç); çaşkan < EU. sıçk, an, DLT sıçEan (sıçan, fare); çaçra-< EU. sıçra-(sıçra-).

p < f/-p-<-f-: pacie="" a="" f="" cia="" facia="" pek="" et="" fakat="" pelek="" felek="" payda="" ide="" fayda="" munapik="" m="" n="" k="" naf="" musapir="" mis="" fir="" konuk="" br="">
ç-< t-: çüş-< EU. tüş- (düş-, in-); çiş < EU. tiş (diş); çüşün-< EU. tüşün- (düşün-); çüş < EU. tüş (düş, rüya).

-v-<-b-: ivik="" eu="" ubuk="" tevri-="" tebri-="" sars="" l-="" elvette="" a="" elbette="" etivar="" i="" tibar="" itibar="" hfever="" hfaber="" gibi="" br="">

Eski Türkçede kelime başındaki "b" ve "k" sesi Uygur Türkçesinde asli şeklini genellikle korumuştur: Ber-< EU. ber- (ver-); bar-< EU. bar- (var-); bar < EU. bar (var); kel-< EU. kel- (gel-); kül-< EU. kül- (gül-); kün-< EU. kün- (gün-); köz < EU. köz (göz); küç < EU. küç (güç);

Şekil Bilgisi

Uygur Türkçesi'nin yapım ekleri şunlardır:

A. İsimden İsim Yapım Ekleri

-lİK, (-lik, -lik, -luk,, -lük): 1. su-luk (sulu), tömürçi-lik (demircilik), at-lik (atlı), Hoten-lik (Hotenli); 2. altun-luk (altın çıkarılan yer), ester-lik (astarlık bez), koEun-luk (kavun tarlası).

-siz: Su-siz (susuz), k ural-siz (silahsız), yüz-siz (yüzsüz)
-K, i (-k, i, -Ei, -gi -ki): burun-k i (önceki), biz-ni]-ki (bizimki), yaz-Ei (yazki, yaza ait) yerdi-ki (yerdeki), mektepti-ki (okuldaki).

-çi: Boyak-çi (boyacı), kavap-çi (kebapçı), yaEaş-çi (marangoz), iş-çi (işçi).

-çil: Rast-çil (gerçekçi), iz-çil (devamlı, istikrarlı), ep-çil (kolaylaştırıcı, çabuklaştırıcı).

-çAK (-çak ,-çek)/-çUK (-çuk, -çük?): Kozi-çak (kuzucuk), oyun-çak (neşelilik, neşe), köl-çek (göl-cük)/k, ap-çuk (küçük torba), bali-çuk.

-çe: Depter-çe (defterçik), sizik-çe (küçük çizgi), UyEur-çe (Uygurca), Erep-çe (Arapça), beş-çe (beş kadar), otuz-çe (otuz kadar).

-çan: İş-çan (çalışkan), söz-çan (konuşkan), uyk, i-çan (uykucu), nomus-çan (namuslu).

-daş: K, erin-daş (kardeş), pikir-daş (fikirdaş), meni-daş (eş anlamlı).

-rAK, (-rak, ,-rek): Köp-rek (daha çok), ak, -rak, (daha beyaz).

- (i) nci: Bir-i-nci (birinci), ikki-nci (ikinci) üç-i-nci (üçüncü), toksan-i-nci (doksanıncı), yüz-i-nci (yüzüncü).

-Key (-key,-gey): teris-key > tes-key (kuzey), kün-gey (güney).

-K, inA (-k, ina, k, ına)/-KinA (-kine,-gine): Az-Eina (azıcık), taşlik, -kina (küçük taşlık), kiçik-kine (küçücük), epçil-gine (işbilircilik, işbitiriverici).

-siman (-simal): Böri-simal (kurda benzer), şaptuli-simal (şeftali gibi).

-lAK, (-lak, ,-lek): Yay-lak, (yayla), su-lak, (sulak, sulu arazi), küz-lek.

-lAp (-lap,-lep): On-lap (onlarca), yüz-lep (yüzlerce), mi]-lap (binlerce).

-K, içe (-k içe,-giçe): asman-k içe (göğe kadar), minut-k içe (dakikaya kadar*).

-liEan: Million-liEan (milyonlarca),

-Kar (-ger,-kar): Hili-ger (hilekâr, hileci), ehtiyat-kar-lik (ihtiyatçılık). -Keş (-keş,-geş) capa-keş (cefâkeş, çile çekici),

B. Fiilden İsim Yapım Ekleri

-mAK (-mak,-mek): Koy-mak, il-mek, çik, iş-mak (direnmek?).

-mA: (-ma,-me): körsit-mi-si (göstermesi), yaEli-ma (yağlama), oy-ma, eg-me.

⦁ (İ) ş: ek-i-ş (ekiş, ekme), k, il-i-ş (yapış, yapma, kılış), çüşün-ü-ş (düşünüş, düşünme).

⦁ (İ) m: ek-i-m (ekim, ekme), key-i-m (giyim, giysi), öl-ü-m (ölüm).

⦁ (İ)K (- (İ)k,- (İ) k): öl-ü-k (ölü), jirt-i-k (yırtık), yep-i-k (yapılmış). -z: Kö-z (göz), sö-z (söz), aEi-z (ağız).

-ak: Piç-ak (biç-ek > bıçak), yat-ak,, k ork -ak,. -GU (-Eu,-gü)/-kü: tuy-Eu (duygu), isit-k u.

-KAK (-kak,-kek),-GAK (-Eak,-gek): Pat-kak (batak), bez-gek (sıtma).

-K, İn (-kin,-k, in,-k, un,-kün)/-G.in (-gin,-Ein,-Eun, gün): Çüş-kün-lük (düşkünlük), k, aç-k, un (kaçkın), k, iz-Ein (kızgın).

⦁ (İ) ndi: Süpür-ü-ndi (süprüntü), küy-ü-ndi (kül?).

-K,An (-k an,-ken)/-GAn (-Ean,-gen): elin-Ean (alıngan), uruş-Ean (dövüşken), körüş-ken (görüşen)

Uygur Türkçesinin İyelik Ekleri

Uygur Türkçesinde çokluk eki-ler,-lar'dır. (öy-ler, capa-lar (cefalar). Çokluk eki ünlü ile başlayan bir ek aldığında-lir şeklini almaktadır. (eza-lir-im, kün-lir-i, çaç-lir-imni)

İsimlerde bildirmenin olumsuz "emes" (değil) kullanılarak yapılır. Gözel emes men (güzel değilim)

Sıfatlarda derecelendirme -rek, -rak, -mtul ekleri veya "en, bek, terfi nahayiti, hecep vb." zarflarının yardımıyla yapılır. (Az-rak sevir, köp-rek hosul, k, ara-mtul yeşil, hecep tatlik vb.).

Uygur Türkçesinde işaret sıfatı olarak bu, şu, u ve bunlardan meydana gelmiş "avu" (işte o, o < ene/ana bu), "aşu" (işte şu, şu < ene/ana şu), "eşu" (işte şu, şu < ene/ana şu), "mavu" (işte bu, bu < mana bu), "muşu" (işte şu, şu < mana şu), "şubu" (işte bu, şu), "uşbu" (

Çağdaş Uygur Türkçesinde şahıs zamirleri, men, sen, siz, u, biz, siler, ular'dır. dönüşlülük zamiri "öz" kelimesidir. (öz-em (kendim), öz-e] (kendin), öz-i]iz (kendin, kendiniz), öz-i (kendi, kendisi), öz-imiz (kendimiz), öz-i]ler (kendiniz), öz-liri (kendileri).

Çağdaş Uygur Türkçesinde fiil çekimlerinde kullanılan şahıs eklerini Tablo 3'de girebiliriz.

Çağdaş Uygur Türkçeside fiillerin birleşik çekimi, hikaye, rivayet ve şart çekimleri adı altında görülmektedir. Hikaye çekimi-i fiilinin görülen geçmiş zamanı ile yapılır. Şart kipinin ve gereklilik kiplerinin hikayesi dışında şahıs ekleri i-yardımcı fiiline (i-yardımcı fiiline eklenen zaman ekine) getirilir. Kel-i-vatatti (geliyordu), kör-mes i-di-]ler (görmezdiniz), eyt-attim (söyleyecektim), iç-iş kerek idi (içmeliydi)


Modern Uygur Türkçesinin rivayet çekimi, basit çekimden sonra i-yardımcı fiiline anlatılan geçmiş zaman ekinin getirilmesi ile oluşturulur. Rivayet birleşik çekiminde şahıs ekleri-gereklilik ve şart kiplerinin rivayeti hariç-imek yardımcı fiiline getirilir. bol-Ean i-ken (ol- muşmuş), k, il-idi-ken-siz (yapacakmışsın), çik, -ivatidiken-men (çıkıyormuşum), çik, -ar i-ken-men (çıkarmışım), kel-se-m i-ken (gelseymişim), k, il-iş-im kerek i-ken (yapmalıymışım).

Şart çekimi, bol-yardımcı fiiline getirilen-sa ekinin birleşmesi ile yapılır. Şahıs ekleri şart kipinin çekiminde olduğu gibidir. k, il-Ean bolsa-m (yapmışsam), k, il -idiEan bolsam (yapacaksam), k, il-ar bolsa-m (yaparsam), çik, -i-vat-sa-m (çıkıyorsam) . gibi.

Uygur Türkçesinde iki fiilin kaynaşarak yeni bir fiil getirmesi sahanın ilginç bir özelliğidir. Bu tür fiillere, "Kaynaşmış Birleşik Fiiller" denmektedir. Bu hadise, bazı ses değişme ve benzeşmelerinin yanı sıra, -l-düşmesi sonucu meydana gelen ses değişmeleri ile oluşmaktadır.

vat-/-vat-: "asıl fiil+-p (zarf fiil) +yat- (yardımcı fiil)" şeklinde kaynaşma sonucu ortaya çıkan "-vat/-ivat-" eki esas itibariyle süreklilik ifadesi taşımaktadır. k elivat < k el-ip yat-.

val-/-ival-: "asıl fiil+-p (zarf fiil) al- (yardımcı fiil)" şeklinde kaynaşma sonucu oluşmuştur. turuval < tur-up al-

eçik-: < el-ip çik- (alıp çık-, getirmek)
ekir-: < el-ip kir- (alıp gir-, getir-, dahil et-)
ekel-: < el-ip kel- (alıp gel-, getir-)
apar-: < el-ip bar- (götür-)

Modern Uygur Türkçesinde yeterlilik (iktidari) fiil al-yardımcı fiiliyle oluşturulan birleşik fiillerle yapılmaktadır. Hareketin yapılabilirliğini ifade etmek için "asıl fiil+-a/-e zarf fiil eki+ al-yardımcı fiil"birleşik fiili kullanılmaktadır. Yeterlilik fiilinin olumsuzu ise, al-yardımcı fiiline -ma/-me olumsuzluk ekinin getirilmesi ile teşkil edilir. Fakat Uygur Türkçesinde -a/-e zarf fiili ile al-yardımcı fiilinin kaynaşması sonucu yeterlilik şekli, al-, el-ala-,-ele-, (Ünlü ile biten fiillere eklendiğinde de kalıplaşarak-l-şeklini alır. "uhf-lalmidim

Uygur Türkçesinde kullanılan edatlar şunlardır: Bilen (ile), üçün, beri, keyin (sonra), toErisida (hakkında), toEruluk, (hakkında, üzerinde), k, arşi, boyiçe (boyunca), burun (evvel, önce, geçen), aval (evvel, önce), dek (gibi), bille (birlikte, beraber), ohf-şaş (aynı, benzer, farksız); emma (ama), pek et (fakat), eger, çünki, birak, (fakat, ama), yak, i (veya), emes (değil), belki, belkim, herhalda, lekin, bolsa (ise) . gibi.

1 Bkz. Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998a) Çağdaş Uygur Türklerinin Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s. 1.
2 Özkan İzgi, (1987): "Uygurların Siyasi ve Kültürel Tarihi", TKAE, Ankara: s. 11.
3 Mehmet Saray, (1998) "Doğu Türkistan Türklerinin Kısa Tarihi" Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, C. I, İstanbul; Abdülhekim İltebir, (1998) "Günümüz Uygur Türk Tarihi Romanlarında Azatlık Teması" Doğu Türkistan'ın Sesi Dergisi, Sayı: 30, s. 56-57; İbrahim Kafesoğlu, (1992); "Uygurlar" Türk Dünyası El Kitabı, TKAE Yay. Ankara: s. 145-150.
4 Nadir Devlet, (1993): Çağdaş Türkîler, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Ek Cilt, Çağ Yayınları, İstanbul: s. 422.
5 M. Rıza Bekin, (1998): "Doğu Türkistan Gerçeği" Doğu Türkistan'ın Sesi, Sayı: 55, İstanbul s. 3.
6 Mahmut Kaşgarlı, (1998a): s. 16.
7 İsmail Cengiz, (1998a): "Doğu Türkistan'ın Yeraltı ve Tabii Zenginlikleri ve Stratejik Konumu", Doğu Türkistan'ın Sesi, Sayı: 55, İstanbul: s. 8.
8 Kemal Ocak (1999): "Dünyadaki Türk Cumhuriyetleri Türk Halkları", Düzgün Yayınları, Ankara: s. 81.
9 Şuayip Karakaş, (1996): "20. Yüzyıl Türk Dünyası Edebiyatı Üzerine Bir Deneme", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 2, s. 287.
10 Hülya Kasapoğlu-Çengel, (1998): "Abdürrahim Ötkür'ün Şiirlerinde Hürriyet ve Mücadele", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 5, s. 87.
11 Karakaş, 1996: 287.
12 Halil Açıkgöz, (1991) "Türk Dünyası Edebiyatı", Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, s. 98.
13 Nadir Devlet, (1993): 423.
14 İsmail Cengiz, (1998b) "1982 Anayasası'na Göre Doğu Türkistan'ın Hukukî Durumu" Doğu Türkistan Dayanışma Derneği Yayınları, İstanbul: s. 8.
15 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1996): "Uygur Türklerinin Türk Kültür Tarihindeki Yeri ve Rolü" Türk Kültürü, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Sayı. 404 yıl: XXXIV, Ankara: s. 713.
16 Nadir Devlet, (1993): 424.
17 Kurtuluş Öztopçu, (1992): Uygur Atasözleri ve Deyimleri, Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 17.
18 Fuat Bozkurt, (1999): Türklerin Dili, Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara, s. 498.
19 Halil Açıkgöz, (1991): s. 98.
20 Erkin Emet, (1996): "Yeni Uygur Edebiyatı" Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi, S. 6, s. 59.
21 Komisyon, (1998): Türk Dünyası Edebiyatları, MEB Yay. İstanbul: s. 559.
22 Abdülhekim İltebir, (1998) "Günümüz Uygur Türk Tarihi Romanlarında Azatlık Teması" Doğu Türkistan'ın Sesi Dergisi, İstanbul S. 56-57: s. 30-36; Mahmut Kaşgarlı, (1998): Çağdaş Uygur Türklerinin Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, s.
23 Gülzade Tanrıdağlı (1998): "Uygur Edebiyatında Roman" Türk Dünyası Dil ve Edebiyatı Dergisi, S. 5: s. 114.
24 Tanrıdağlı, (1998): 114.
25 Mahmut Kaşgarlı, (1998b) "Çağdaş Uygur Edebiyatı Şairi Mehmet Ali Tevfik'in Şiirlerine Çağdaş Türkiye Edebiyatı'nın Etkileri" Türk Kültürü Dergisi, S. 425, s. 560-569.
26 Bkz. (Komisyon), 1998; Kaşgarlı, 1998a; Emet, 1998.
27 Hülya Kasapoğlu, (1998): s. 90-91.
28 Öztopçu, (1992): s. 20.
29 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998): s. 105.
30 Erkin Emet, (1998): Çağdaş Uygur Şiiri Antolojisi, Kültür Bakanlığı Yayınları/2136, Ankara: s. 20.
31 Kaşgarlı (1998): 110.
26 32 Komisyon, (1998): s. 599.
33 Kaşgarlı (1998): 112.
34 Hater: Kötü, perişan.
35 İlaç: Çare, derman.
36 Çatak olmak: Ters gitmek.
37 Tukkun: Ciğer Pare, Akraba.
38 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998): s. 140.
39 Erkin Emet, (1998): s. 96.
40 Kaşgarlı, (1998): s. 140.
41 Emet, (1998): s. 97.
42 Kaşgarlı, (1998): s. 142.
43 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998) s. 198.
44 Erkin Emet, (1998):.
45 Emet, Erkin: (1996) s. 60.
46 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998): s. 244.
47 Hülya Kasapoğlu-Çengel: (1998): "Abdürrahim Ötkür'ün
Şiirlerinde Hürriyet ve Mücadele" Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 5 Ankara: s. 89.
48 Hülya Kasapoğlu-Çengel: (1998): 97.
49 Erkin Emet (1998): s. 72.
50 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998): s. 218.
51 Uygurlar, Honlarning Tarihi (Hunların Tarihi), Kedimki Uygur Edebiyatı (Eski Uygur Edebiyatı) adlı eserleri yazarın Çin yönetimince uzun süre kovuşturulmasına yol açmış bu eserlerden dolayı vatan hainliği suçlamaları ile karşı karşıya kalmıştır. Çin yönetimi bu üç kitaba "Zehirli Kitap" diyerek bu eserlerin okunmasını yasaklamıştır. Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı, yazarın "Uygurlar" adlı eserinin bu alanda yazılmış kitaplardan Muhemmed Emin Bögra'nın yazdığı "Şarkî Türkistan Tarihi" adlı eserinden sonra en önemli eser olduğunu söylemektedir. (Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998): 220.).

52 Erkin Emet, (1998): s. 78.
53 Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1992), Modern Uygur Türkçesi Grameri, Orkun Yayınevi, İstanbul, s. 26.
54 Nadir Devlet: (1993): s 425.
55 Kurtuluş Öztopçu, (1992): s. 33.
52 Abdülhekim İltebir, (1998) "Günümüz Uygur Türk Tarihi Romanlarında Azatlık Teması" Doğu Türkistan'ın Sesi Dergisi, İstanbul S. 56-57.

Erkin Emet, (1996): "Yeni Uygur Edebiyatı", Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi, S. 6.

Erkin Emet, (1998): Çağdaş Uygur Şiiri Antolojisi, Kültür Bakanlığı Yayınları/2136, Ankara.

Fuat Bozkurt, (1999): Türklerin Dili, Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara.

Gülzade Tanrıdağlı (1998): "Uygur Edebiyatında Roman" Türk Dünyası Dil ve Edebiyatı Dergisi.

Halil Açıkgöz, (1991) "Türk Dünyası Edebiyatı", Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.

Halil Açıkgöz, (1991): Türk Dünyası Edebiyatı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

Hülya Kasapoğlu-Çengel, (1998): "Abdürrahim Ötkür'ün Şiirlerinde Hürriyet ve Mücadele", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 5.

İbrahim Kafesoğlu, (1992); "Uygurlar", Türk Dünyası El Kitabı, TKAE Yay. Ankara:.

İsmail Cengiz, (1998a): "Doğu Türkistan'ın Yeraltı ve Tabii Zenginlikleri ve Stratejik Konumu", Doğu Türkistan'ın Sesi, Sayı: 55.

İsmail Cengiz, (1998b) "1982 Anayasası'na Göre Doğu Türkistan'ın Hukukî Durumu" Doğu Türkistan Dayanışma Derneği Yayınları, İstanbul.

Kemal Ocak (1999): "Dünyadaki Türk Cumhuriyetleri Türk Halkları", Düzgün Yayınları, Ankara.

Komisyon, (1998): Türk Dünyası Edebiyatları, MEB Yay. İstanbul.

Kurtuluş Öztopçu, (1992): Uygur Atasözleri ve Deyimleri, Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, İstanbul.

Levent Doğan: (2000): Zunun Kadiri Gunçem (Metin-İnceleme-Dizin) Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi).

M. Rıza Bekin, (1998): 'Doğu Türkistan Gerçeği' Doğu Türkistan'ın Sesi, Sayı: 55, İstanbul.

Mehmet Saray, (1998) "Doğu Türkistan Türklerinin Kısa Tarihi" Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, C. I, İstanbul.

Muharrem Ergin: (1993): Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, 21. Baskı, İstanbul.

Nadir Devlet, (1993): Çağdaş Türkîler, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Ek Cilt, Çağ Yayınları, İstanbul.

Özkan İzgi, (1987): "Uygurların Siyasi ve Kültürel Tarihi", TKAE, Ankara:.
Rıdvan Öztürk, (1994): Yeni Uygur Türkçesi Grameri, TDK Yayınları-593 Ankara.

Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1992), Modern Uygur Türkçesi Grameri, Orkun Yayınevi, İstanbul.

Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1996): "Uygur Türklerinin Türk Kültür Tarihindeki Yeri ve Rolü", Türk Kültürü, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Sayı. 404 Ankara.

Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998) "Çağdaş Uygur Edebiyatı Şairi Mehmet Ali Tevfik'in Şiirlerine Çağdaş Türkiye Edebiyatı'nın Etkileri' Türk Kültürü Dergisi S. 425.

Sultan Mahmut Kaşgarlı, (1998) Çağdaş Uygur Türklerinin Edebiyatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Şuayip Karakaş, (1996): "20. Yüzyıl Türk Dünyası Edebiyatı Üzerine Bir Deneme", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 2.

Yorumlar (0)