Gülşehrî kimdir? Hayatı, eserleri hakkında bilgi

Gülşehrî kimdir? Hayatı, eserleri hakkında bilgi

Konu: Gülşehrî kimdir, Gülşehrî Hayatı, Gülşehrî eserleri, Gülşehrî hakkında bilgi.

Gülşehrî’nin hayatı hakkındaki bilgiler çok azdır. XIII. yüzyılın sonlarına doğru Sultan Veled’in isteği üzerine Kırşehir’de kurduğu zaviyede Mevlevî tarikatını tanıtıp yaymaya başladı. Ne zaman öldüğü belli değildir. Yalnız, Mantıku’t-tayr’ı 717 (M. 1317) tamamladığından hareketle 1317’den sonra ölmüş olabileceği görüşü hakimdir.41

Gülşehri'nin Eserleri

⦁ Felek-ntme: 701’de (M. 1301) Farsça olarak yazılmış astronomi ile ilgili bir mesnevidir. Eserin tek nüshası Ankara Milli Kütüphane, 817 numarada kayıtlıdır. 142 yapraktır. Gülşehrî bu eserini o zamanlar Anadolu’da hakim olan İlhanlı Hanı Gazan Mahmud Han’a sunmuştur. 843’te (M. 1439) istinsah edilmiştir.42

⦁ Aruz Ristlesi: Kilisli Muallim R. Bilge tarafından bilim dünyasına tanıtılmış, 16 yapraktan oluşan Farsça bir risaledir.

⦁ Keramtt-ı Ahi Evren: 167 beyitlik Türkçe bir mesnevidir. Bazı bilim adamlarınca Gülşehrî’ye ait olabileceği şüphesi vardır.

* Kuduri Tercümesi: Gülşehri, Mantıku’t-tayr tercümesinde Kudurî’yi nazmen çevirdiğini söylüyorsa da, bu eser henüz ele geçmemiştir.

⦁ Mantıku’t-tayr: Feridüddin Attar (öl. 1193)’ın Mantıku’t-tayr adlı eserinin 717 (M. 1317) yılında Türkçeye uygulanmasıdır. Gülşehrî, Attar’ın esas konusuna sadık kalmasına rağmen, ondaki pek çok hikayeyi kullanmamış, bunun yerine Mesnevi, Kelile ve Dimne, Ktbusntme’den hikayeler almıştır. Eser M. Cunbur tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış,43 A. Sırrı Levend tarafından tıpkıbasım şeklinde yayımlanmıştır.44

GÜLŞEHRİ HAKKINDA DİĞER BİLGİLER

Gülşehrî'nin doğum ve ölüm tarihlerini tam olarak bilemiyor, fakat yaşadığı dönemi, hem kendi eserlerinden, hem de ondan söz eden diğer şairlerin eserlerinden anlıyoruz. XIII. yüzyılın sonlarında, Kırşehir'de Mevlevî tarikatini tanıtmak için bir tekke kurmuştu. Kırşehir bir gül şehri olduğu için "Gülşehrî" mahlasını almıştır. Asıl adının da Ahmed mi yoksa Süleyman mı olduğu bugün bile tartışma konusudur.

Gülşehrî, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son devirlerinde, Sultan Veled, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ozanlarımız arasındadır. XIII. yüzyılın sonlarıyla XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşadığını bildiğimiz Gülşehrî'nin asıl adı Ahmed'dir. O çağlarda bir bilim ve tasavvuf şehri olarak tanınan Kırşehir'de doğduğu, ömrünün sonuna kadar burada yaşadığı söylenir. Kırşehir'in adı o zamanlar Gülşehir olduğu için Gülşehrî takma adını almış, bu adla tanınmıştır. Gülşehrî'nin Kırşehir'de Ahi Evran'dan sonra kurulan Ahilik örgütünün başında bulunduğunu, bu örgütün yayıcılarından olduğunu ve ustası Ahi Evran'in etkisinde kaldığını şiirlerinden öğreniyoruz.

Bir şiirinde :
Elli yıl ben ansız durmadım
Yazı yaban durgun görmedim...

diyerek tam elli yıl, Ahi Evran'la birlikte kaldığını, onsuz yapamadığını söyleyen Gülşehrî, birçok şiirinde onu över.

Gülşehrî'nin Ahi Evran hakkında yazdığı bir risaleden başka, Onu Türk Edebiyatının Türkçeci, güçlü bir ozanı olarak tanıtan eseri Mantıku t-Tayr olmuştur. Kuş dili anlamına gelen Mantıku t-Tayr, tanınmış mutasavvıf Ferideddin Attar'ın aynı adla bilinen Farsça eserinin Türkçe ye manzum çevirisidir. Ahmed Gülşehrî, bir tasavvuf eseri olan Mantıkut-Tayr'ı, daha başka kaynaklardan ve özellikle Mevlâna'nın Mesnevî'sinden aldığı hikâyelerle süslemiş, kendi tasavvuf görüşlerini de katarak orijinal bir eser haline getirmiştir. Gülşehrî, bu eserinde Türk diline hayrandır. Türkçe'nin Farsça ve Arapça dan üstün, tatlı bir uyuşumu olduğunu, bunu belirlemek için de bu eseri yazdığını söyler. Türk dilinin hor görüldüğü, Arapça yla yazıp söylemenin hüner sayıldığı devirlerde, Anadolu'nun göbeğinde bir bilim adamı, bir ozan çıkarak Türkçe diye kükreyişi, Türkçe'ye kucak açışı, onu özlemle bağrına basması büyük yiğitlik, büyük vatanseverliktir. Gülşehrî, çağdaşı Yunus Emre ve hemşehrisi Âşık Paşa'yla beraber, bu büyüklüğü göstermiştir.

Feleknâme adlı bir eserinin daha olduğu bilinen Gülşehrî nin, kaç yıl yaşadığı, ne zaman öldüğü kesin olarak bilinmemektedir.  Bilinen ondan gelen, sararmış kâğıtlar üzerindeki sesler ve nefeslerdir. Kırşehir'in gül bahçelerini çok sevdiğini, gülleri kendine yâr eylediğini, bütün sözleri bir yana iterek bülbül gibi gül sözü söylemeyi istediğini anlatan şu şiirler onundur :

Her gülü kim kendime yar eylerim
Her gice vasfını tekrar eylerim.
Her seher kim gül çemende açıla
Kamudan ilkin bana karşı güle.
Nevbahar oldu kim bülbül söyleye
Aşkını maşukuna şerh eyleye
Kamu sözü gel ki terkeyleyelim
Bülbül gibi gül sözü söyliyelim...

Öyle ki, kendisinden beş yüz yıl sonra, Onun açtığı Türkçecilik çığırından bir halk ozanı Dadaloğlu gelecek, o da Gülşehrî gibi Kırşehir'in uçsuz bucaksız gül bahçelerine bakarak şöyle seslenecektir:

Biter Kırşehir'in gülleri biter
Çağrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşında keman görünür.

Gülşehrî, Kırşehir'in özlem dolu Özbağlarında, ana dili öz Türkçesiyle çevresinde toplanan ahilerle görüşüp bilişirken asla şeyhlik, sultanlık davasında bulunmamış, onlardan biri olarak onları konuşturmuş:

Ne derviş isteriz, sahip, ne sultan,
Ne dert işimize gelir, ne derman.
XIV. yüzyılın Anadolu'da yetişen bu Türkçeci ozanını, Yunus kadar arı-duru, Yunus kadar güçlü sayamasak bile, ilk Türkçeciler arasında, ona önemli bir yer ayırmak zorundayız. Gülşehrî, Anadolu'yu aydınlatan aydın kişilerin başında, bilinçli ve idealist bir Türkçeci olarak her zaman dile gelecektir.

Mantıku't Tayr adlı eserini 1317'de tamamladığı biliniyor. Buna göre bu tarihten sonra ve hayli yaşlı iken öldüğü tahmin edilmektedir.


Gülşehri'nin Şiirleri

Gülşehrî'nin "Kerâmâtı Ahî Evren"de 2 gazeli, Mantıku't Tayr'da 1 gazeli, "Camiü'n Nazair" adlı bir mecmuada da 3 şiiri vardır.

---

Mantıku't Tayr'dan beyitler


Böyle giç irmeye ahşama seher
Bu gice rûzı kıyametdür meğer.

Bu gicenün yok mudur yâ Rab güni
Böyle uzun görmedim her giz düni.

Çok riyazetde geçirdüm giceler
Görmedi bu gice gibi kocalar.

Uşbu od kim gönlüme düştü benüm
Mûm gibi yandı kamu canûm tenüm...

---

Bugünkü Türkçe ile:

Sabah, akşama bu kadar geç ulaşmadı
Bu gece sanki kıyamet günüdür.

Bu gecenin yok mudur ya Rab gündüzü?
Böyle uzun görmedim hiç geceyi.

Riyazette çok geceler geçirdim
Görmedi bu gece gibi (uzunun) kocalar (ihtiyarlar)

Bu od ki gönlüme düştü benim
Mum gibi yandı bütün canım ve tenim.

---

Kerâmâtı Ahf Evren'den

Ahî Evren kim Hak'ka irmiş idi
Tanrı'nun d idârini görmiş idi.

Doksan üç yıl dünyede oldı temam
Ne helâl öginde geçdi ne haram.

Gönlünü avret odına yakmadı
Kimsenün ağzın yüzine bakmadı

Terbiyelerim teninde can idi
Ahîlere, beylere ol sultan idi.

Mustafa'nın ol alemdarı idi
Murtaza'nın sevgili yârı idi.

---

Bugünkü Türkçe ile:

Ahî Evren ki Hak'ka ermiş idi
Tanrı'nın didarını görmüş idi.

Dünyada doksan üç yıl kaldı
Aklından ne helâl ne haram geçti.

Gönlünü kadın oduna yakmadı
Kimsenin ağzına yüzüne bakmadı.

Müridlerin teninde can idi
Ahîlere, beylere sultan idi.

Hz. Peygamberin alemdarıydı
Hz. Ali'nin ise sevgili dostu idi.



İliştiriler: Gülşehrî kimdir, Gülşehrî Hayatı, Gülşehrî eserleri, Gülşehrî hakkında bilgi

Yorumlar (0)