Özellikle de bebek ve çocuklara; nazar boncuk, kuş tüyleri, keçi yada koyun boynuzları takmak bunların en sık görülenidir. Bunların çocukları kötü ruhlardan koruduğu, iyilik, huzur sağladığı ve onlara güç verdiğine inanmışlardır. 
En eski zamanlardan günümüze kadar ulaşan bu takılar, genelde göz boncuğu, kalp, yılan başı, uğur böceği gibi şekilleriyle karşımıza çıkar. Bazı ağaçların ve bitkilerin kökleri, tohumları, meyveleri ve çekirdekleri de bu inanışın bir parçasıdır.

Yiğde (İğde,) nar ve fıstık çekirdekleri, karanfil tohumu bunlardan bir kaçıdır. Bunların yoğun kokularının nazardan ve kötülüklerden koruduğu düşünülmüştür. Özellikle kadınların bunları taktıkları zaman daha çok çocuk doğuracakları ve bu tohumların insan üremesinde de etkin olduğuna inanmışlardır.

Türkmenler’in el sanatlarının çoğunda bunlar mutlaka kullanılmaktadır. “Alaca” dedikleri renkli veya siyah beyaz iplerden öpülen ince iplerin de nazardan koruduğu, iyilik ve güç getirdiklerine inanarak kıyafetlere, bilek ve boyunlarına taktıkları bilinir. Özellikle gelin ve damadın düğün kıyafetlerinde de aksesuar olarak kullandıkları, “alaca” ipinin onları kem gözlerden koruduğu anlatılır. Yeni gelinlerin gittiği damat evinde de onları korumak ve güç vermek anlamında, büyü ve kötülüklerden korumak için alaca ipliğini mutlaka üstlerinde bulundurmuşlar. 

Gelin kıyafeti eskiden beri hep gümüşlerle süslenmiştir. Gümüşün çıkarttığı seslerin kötü ruhları kovduğunu düşünürler.

Özellikle de genç gelinlere alaca renklerdeki ipe bağlanmış, içinde tuz bulunan üçgen, renkli kumaştan yapılan “tumar”(nüsha) takmışlar. Tuzun kirli ve kötü güçleri yok ettiğine inanmışlar. Evli kadınların çocuk doğurmaları için muhakkak “tumar” takmaları ve giydikleri elbiselerine yırtmaç açmaları, çocuğun gelmesini hızlandırdığı anlamına gelmiş. Deve yününün de nazardan koruduğu bilinir. Bu sebeple de kıyafetlerde deve yünü süsleri kullanılmıştır. Türkmenlerde üçgen şeklindeki tüm aksesuarlar bu amaçta kullanıldığı bilinir. Kadın ve erkek kıyafetlerinde, Türkmen halılarında üçgen şekillerin sık karşılaşmaları da bunu kanıtıdır.