17.11.2021, 22:08

Türk Dil Devrimi Üzerine

Türk Dil Devrimi Üzerine

Sizler için Dil Devriminin gerekliliğini tüm yönleriyle açıklayan uzun soluklu bir yazı dizisi yazacağım. Böylelikle bu yazı dizisini sonlandırdığımda sizler de buradan edindiklerinizle Dil Devrimi karşıtlarının tüm savlarını kolaylıkla çürütebilecek ölçüde bilgi iyesi olacaksınız.

Öncelikle Türklerin tarih boyu neden sürekli abece değiştirdikleri ve son olarak neden Latinde karar kıldıklarını anlamakla işe koyulalım.

Şimdi zamanda geriye gideceğiz. Altay Dağlarının eteklerindeyiz. Ötüken’de oturuyoruz. Yolluğ Tigin, Köl Tigin’in “Bengü Taş”ını “beti”yor, taşa kazıyor.

Bizim ulusal yazımız “Kök Türk Tamga Yazısı”dır. Kök Türk Tamga Yazısının elimize geçen en eski örneğinin M.Ö. 5. yüzyıla bağlanan Kazakistan/Esik Kurganı’ndan çıkarılan, metal bir tasa kazınmış tek dizelik bir yazı ve son örneklerinin de M.S. X. yüzyıla bağlanan Turfan yazmaları olduğunu göz önünde bulundurursak, en az 1500 yıl boyunca sürekli kullanıldığını anlarız.

Pekiyi, ne olmuştur da Kök Türk Tamga Yazısı kullanımdan düşmüştür?

Bu soruyu yanıtlayabilmek için Türklerin tarih boyu kullandıkları abeceleri bir gözden geçirelim. Tarih boyunca Türkçe, Kök Türk Tamga Yazısı dışında Sogd, Uygur, Süryani, Mani, Tibet, Çin, Brahman, Yunan, Ermeni, İbrani, Arap, Kiril ve Latin yazısı olmak üzere toplam 14 ayrı abeceyle belgelenmiştir.

Kiril ve Latin dışında kalan abecelerin kullanım nedeni dinseldir. Türkler din değiştirdikçe abecelerini de değiştirmişlerdir.

Çünkü bir toplumun içine girdiği dinin kutsal yazmalarını okuyup öğrenerek anlayabilmesi için kutsalların yazıldığı abeceyi öğrenmesi olmazsa olmaz koşuldur.

Eski Uygur döneinde Türkler arasında Budacılık, Manicilik ve Nesturi Hristiyanlık yayılır. Budacılığın kutsal yazmalarının dili Sogdca, Tibetçe, Sanskritçe ve Çince, abeceleri ise Sogd, Tibet, Brahman ve Çin yazısıdır. Maniciliğin kutsal yazmalarının dili ise Sogdca, abeceleri de Sogd, Mani ve Süryani yazısıdır. Nesturi Hristiyanların dili ise Süryanice olup yazmalarının abecesi de yine Süryanicedir. Bütün bunların dışında Turfan’da gerçekleştirilen kazılarda Irk Bitig gibi Kök Türk Tamga Yazısıyla belgelenmiş Uygur dönemi yazmalar da ele geçmiştir.

Düşünün ki, yalnızca Eski Uygur çağında Türkçe birbiriyle çağdaş 8 ayrı abeceyle belgelenmiştir. Bu bile Uygurların dinsel ve ekinsel konularda ne kadar açık görüşlü olduklarını bize gösterir. Birbirinden çok başka inançları bir arada yaşatacak bir yönetim sergilemişlerdir. Eski Uygurlar çeviri odaları kurarak Çinceden, Tibetçeden ve Sanskritçeden Dişastvustik, Maitrisimit, Altun Yaruk, Sekiz Yükmek gibi önemli dinsel betikleri Türkçeleştirmişlerdir.  

Çeviri odalarındaki dil bilginleri Budacı ve Manici kavramlara Türkçe karşılıklar türeterek Türkçenin kavramlar evrenini varsıllaştırmışlardır. Uygurların dil konusundaki bu yaklaşımı Budacılığın ve Maniciliğin Türkler arasında yayılmasını hızlandıran ana etkendir. Sogd abecesinden devşirme Eski Uygur yazısı 15. yüzyıl başlarına dek bütün bir Türkeli’nin egemen yazısı olacak ölçüde kökleşmiştir. Arap abecesinin Uygur yazısının egemenliğini kırması yüzyıllarını almıştır.

Karadeniz’in kuzeyinde, Kıpçak Bozkırı’nda ise siyasi bir güç olarak yükselen Hazarlar, Museviliği benimseyerek İbrani yazısını kullanmaya başlamışlardır. Bugün Karaylar ve Kırımçaklar Musevi Türklerin son temsilcileridirler.

Selçukluların gelişinden çok önce M.S. III. yüzyıldan başlayarak Kafkasya’nın güneyine inen Kıpçakların bir bölümü Ermenilerle süren uzun soluklu komşulukları sonucunda Hıristiyanlığı benimsemişler ve arkalarında Ermeni abecesiyle belgelenmiş, İncil çevirileri, dua betikleri ve “Töre Bitiği”ni bırakmışlardır.

Bu yazmaları Türkleşmiş Ermenilerin mi yoksa Ermenileşmiş Kıpçakların mı yazdığı bugün bile süre giden bir tartışma konusudur.

Benim görüşüm, Ermeni yazısıyla belgelenmiş yapıtlar incelendiğinde egemen söz varlığının kesin bir biçimde Türkçe olması; Slavca, Arapça ve Farsça ödünçlemelerin azlığı; Ermenice söz varlığının genel olarak dini kavramlarla sınırlı olması; en birincil söz varlığının Türkçe sözcüklerden oluşması gibi somut nedenlerden dolayı bu belgeleri yazanların Kıpçak olması gerektiği yönündedir.

Tersi durumda Ermenilerin yalnızca Türkleri Hıristiyanlaştırmak için kendi anadilleri Ermeniceyi bile bir yana atarak Türkçe öğrenip kendi aralarında bile bir tek Türkçe konuştukları ve Ermenice dua etmek yerine Türkçe dua etmeye başladıkları gibi alışılmadık bir duruma inanmamız gerekir. Ermenilerin kimliklerine, dinlerine ve dillerine ne kadar bağlı oldukları gerçeğini de tümden unutmamız gerektiğini hiç söylemiyorum bile.

Türkler Hıristiyan olup Ermenilere kendi dinlerini öğretmiş olsalardı din dili üzerinden bir Türkleşme söz konusu olabilirdi. Ancak böyle bir durum da söz konusu değildir. Hristiyan olup Türklere dinini anlatan Ermenilerdir. Kısacası, “Görünen köy kılavuz istemez” diyelim ve bitirelim. Gregoryen Kıpçaklar başka bir yazının konusu olsun.

Yine Selçuklu öncesi doğuda Kafkasya’nın güneyine inerek Karadeniz’e yayılan; batıda ise Bizans’ın paralı askerleri olarak Marmara ve İç Anadolu'ya yerleştirilen ve ağırlıklı olarak Peçeneklerden oluşan Türk toplulukları Yunan etkisiyle Ortodoksluğu benimsemişlerdir. Arkalarında ise Yunan abecesiyle belgelenmiş yazıt ve yazmalar bırakmışlardır. Ortodoks Türkler, Yunanistan’la imzalanan nüfus değişimi antlaşması dinsel kimlik eksen alındığı için ne yazık ki, Yunanistan’a gönderilmişlerdir.

Türklerin neden sürekli abece değiştirdiği konusunda sizde bir düşünce altyapısı oluşturabildiğimi umuyorum. Bir sonraki yazımda başlı başına bir tek Arap abecesini imceleyeceğiz. Sizinle birlikte Arap yazısı üzerine türetilen söylenceleri tek tek çürüteceğiz.

Arap yazısının işleyişini size özellikle kavratmak istiyorum ki, ileride örneklerini sunduğumda Türkçenin fonetik yapısını nasıl bozduğunu daha kolay kavrayabilesiniz.

Türkçeyle kalmanız dileğiyle…

Yorumlar (4)
Aslı Kılıç 2 yıl önce
Çok güzel açıklamışsınız.
Besti Karay 2 yıl önce
Bilmediğim hatta aklımın ucundan geçmeyen şeyler öğrendim hem de sebepleriyle, kaleminize sağlık
S. Yavuz 2 yıl önce
Değerli bilgilerinizi çok açıklayıcı bir şekilde paylaşmışsınız, teşekkürler
Güneyhan Rüzgar 2 yıl önce
Düşğnceleriniz için teşekkür ederim...