Günümüzde Güney Azerbaycan edebiyatı - Doç. Dr. Pervana Memmedli

Günümüzde Güney Azerbaycan edebiyatı

Güney Azerbaycan'da halkın dili, edebi ve manevi değerleri son 90 yıl içinde sürekli gerginlikte kalıp, baskılı bir hayat yaşadı. Bu nedenle oluşan literatür daha çok direniş, uyanış, ayrılık, hasret, kendini tesbiti ve onayı gibi içerikler taşımıştır.

Zamanla baş kaldırmış olan milli uyanış kendini her şeyden önce ana dilinde yazılmış olan literatürde gösterdi. Burada oluşan literatür ile ulusal özgürlük harekatı her zaman birlikde oluşmuştur. Her devrim, halk harekatından sonra kültürel hayatta da ilerleme olmuştu.(Memmedli 2000; 32)

Şah rejimi uzun yıllar Azerbaycan Türklerinin tek edebiyat ve dil alanı değil, aynı zamanda tiyatro, sinema, müzik ve sanat sferalarını da baskı altında tutmaya çalıştı.

Pehlevi rejiminin devrilmesi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra elde edilen kısa dönem özgürlük ortamında (1979 - 1981) Azerbaycan Türkçesinde kitap, gazete ve dergiler patlaması yaşandı, edebi ortamda özel bir canlanma yaşandı. Ama bu kitap yayını ve basının canlanma dönemi malesef 2-3 yıl sürdü.

90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nin çökmesi ve Kuzey Azerbaycan'ın bağımsızlığa kavuşması Güneyden de yan geçmedi. Dikenli sınır hatları tasfiye edildi, ayrılık ve hasrete son verildi. Kuzey Azerbaycan ve Türkiye televizyonları uydu aracılığıyla İran'da da seyir edilmeğe başlandı. Literatüre ve edebi ilişkilere geniş meydan açıldı.

Bugünler'de Güney edebi sürecinde 1979 ingilabınadan sonrakı ahvali-ruhiyye yeni yüzyılın başlarındakı sanatsal bakış açısı arasında yakın ve farklı yönler meydana çıkmışdır. 1979 yılı devriminin yaratmış olduğu umutlar boşa gitdi. Arzu olunan manevi özgürlük ufukları görünmez oldu, onlarca yayın kuruluşları kapatılınca edebi hayattaki mücadele ve çağırış ruhunu iç sarsıntı ve egilmezlik evezledi.

Kuzey Azerbaycan'ın bağımsızlık elde etmesi, onun dünyada söz sahibi olması Güneyde milli kendindönüşe büyük bir destek verdi. Aras'ın her iki yakasında birleşik sanatsal bakış açılarının, ortak edebi sürecin oluşum dönemi ortaya çıktı. Edebi türlerin manzarasındakı farklılıklara rağmen bugün Güney ve Kuzey Azerbaycan'da şiiriyetteki aramaların içerik ve sanatcılıg arayışları bunu taspit etmektedir.

Tüm siyasi kısıtlamalara rağmen Güneydeki son 15-20 yıldaki olaylar edebiyatın ulusal içerigini taspit etti. Kendisinden sonra literatürde iz bırakan bu tarihi yürüyüşleri, harekatları göz önünde tutmak yerinde olurdu.

1997'de Hatemi'nin cumhurbaşkanlığına seçilmesi Azerbaycan Türkçesi'nde yayınların artmasına zemin yarattı. Milli problemlerin çözümündeki boşluklar öğrenci harekatlarının başlamasına ivme vermiş oldu. Tebrizli Çehrekanlının Meclis adaylığının reddedilmesi Azerbaycan öğrenci harekatının daha da aktivleşmesine yol açtı. Tanınmış aydınların cumhurbaşkanına gönderilmesi için imzaladığı mektup ve başvurular cevapsız kalsa da, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.

Halkın özgürlük sembolüne dönüşmüş Babekin doğum gününün her yıl Babek kalesinde kutlanması halk toplantısına, yürüşüne, nihayet kurultayına çevrildi. Bu kitlesel yürüyüş aksionlarında iç protestoların beyanları, özellikle kendini tespit etmesi ve onaylamasıyla milli kimlik düşüncesi ön plana çıktı. Devlet bunun önünü almağa çalışa da, şu itiraz aksionları sonralar başka biçimlerde ortaya çıkmaya başladı.

İran medyasında Türkleri rencide eden sunumlara, özellikle devlet gazetesinde çıkan karikatüre itirazlar toplu hal aldı, edebi-politik arenada büyük yankı uyandırdı. Tebriz'in "Traktör" futbol takımı patlaması, hem de kitlesel protestolara meydan oldu. Son zamanlarda takımın oyunları hem de ulusal haklarını talep edenler için meydana çıkma gibi, ulusal sloganlar için tribüne dönüşmeye başladı.

Urmu gölü ile ilgili itirazlar uluslararası alanda da yankı uyandırdı. 2008 yılından bu yana Urmu gölünün suyunun azalması yavaş yavaş kendisini ciddi şekilde gösteriyor ve Azerbaycan aydınları ve milli aktivistler buna göre devlete iradlarını söyler, uyarılarda bulunuyorlar. Gölün kurumasını önlemek için hiçbir önlem almayan İran hükümetine karşı halk "Urmu gölü can veriyor, Meclis onun katline ferman verir" sloganını her yerde gündeme getiriyor. Bu çevresel tehlike artık yerellikten çıkıp, uluslararası kamuoyunun da ilgisini çekmiş durumda.

60'lı yıllardan önceki kuşakların yaratyaratıcılığının maruz kaldığı dönemeden haberdar oldu, kendisi icin olumlu sonuç çıkardı. Pişeverinin yalnız bir yıl sürmüş demokratik hükümetinin mutlu günleri çocukluk ve gençlik dönemine deng gelenlerin artık yaşı 20, 30'dan fazla idi. Literatüre öncekilerden farklı düşünen bir kuşak geldi; Samet Behrengi, Gulamrza Saidi (Gövher Murat), Alirza Nabdil (Oktay), Merziye Üskiyi (Dalğa), Habip Sahir, Sehent ve b.

Samet Behrengi bu yeni milli ruhlu gençlerden biriydi. Literatüre şair gibi kadem basmış, fakat o, dostu Behruz Dehgani ile beraber halk içinden topladığı masallarla, yazdığı hikayelerle akılda kaldı. Zengin nesir geleneği olmayan bir ülkede genç yazarın nesire ağırlık vermesi sıradan rastlantı değildi. O, büyümekte olan şu kuşağı yaşlılara rağmen daha mübariz, haksızlığa, ve adaletsizliğe karşı amansız ruhlu görmeği arzu ediyordu. Bu nedenle tüm dikkatini genç nesle yönəltti. O, halktan topladığı masalları özel şekle soktu (Avrupa'da olduğu gibi). Onlara bediilik getirdi, renklilik kattı, yeni ruh verdi. Masalları ilk ağızlardan duyduğu dilde, yani Türkçe yazıp yayına verse de, yayınına izin verilmedi. O da mecburen, onları farscaya çevirmek mecburiyyetinde kaldı. Sametin küçük «Siyah Balık" adlı hikayesini ölümünden sonra tüm dünya çocukları kendi dillerinde okuya bildi. Çünkü onun eserleri en yüksek uluslararası ödüle layık görülmüş ve birçok dillere çevrilmişti. Samet Behrengi milli siyasi harekatte aktif yer alan meslektaşı ve yazar arkadaşı, şiirlerini "Dalga" lakabıyla yazan Merziye Üskuyi ile birlikte İran'da çocuk edebiyatının temelini koydular.

"Elinin derdini Farsça söyleyen" ölümsüz Şehriyar geçen yüzyılın 50'li yıllarında ana dilinde yazdığı eserleri ile uzun yıllar yasaklanmış Azerbaycan Türkçesine adeta yeniden can verdi, yaşattı. Şehriyarın «Heyderbabaya selam"ı ve milli dilde (türkçede) yazdığı diğer şiirler Güney'de milli edebiyatın, milli düşüncenin intibahına neden oldu.

Güney Azerbaycan'dan olup, İran'a dünya çapında ün kazandıran bir yazar da Gulamhüseyn Saidi idi. Ömrünün sonlarını mühaciretde - Fransa'da yaşamak zorunda kalan Gulamhüseyn Saidinin sessiz - pantomim eserler yazmasının sebebi mevcut rejimin soydaşlarımızın evine koyduğu yasağa karşı itirazla bağlıydı. Senaryo yazarı olduğu filmler uluslararası aleme ses salmış, İran kinematografisinin “Altın fon”una dahil olunmuştu. (Bugün İran filmlerinin Avrupa'da yüksek ödüller kazanması da onun açtığı cığırla, yarattığı okulla doğrudan alakalıdır. – P.M) Saidinin yazdıkları ile Gabriel Markes, Frans Kafka, Samoel Bekt ve Gi de Mopassanın yazdığı eserler arasında bir benzerlik var. Bu eserler fanatizm, ceşalet, korku ve felaket girdapına mahkum edilmiş insanların durumunu tarif ediyordu. Onun eserlerinde Markes üsluplu, yarı efsane, yarı canlı varlıkların insanlarlarla ünsüyyeti, Mopassanın hikayelerinde rastlanan keskin sarkazm, insanın en çıkılmaz durumlarda tenazzülü, Kafkas üsluplu "çevrilmeler" - (şizofren hastaların) dünyaya özel bakışları ve s. çokdur. Gulamhüseyn Saidi yarattığı eserlerle hem de İran'da mistik (sihirli) realizmin temelini koydu. (Məmmədli 2015: 190)

Günümüzde Kanada'da (Kanada "Pen" kulübünün eski başkanı) siyasi mülteci olarak yaşayan dünyaca ünlü yazar, "İran'da edebi eleştirinin babası" sayılan Tebrizli Riza Berahani çoğu zaman genellikle İngilizce ve Farsça yazdığı eserlerindeki kahramanlarının ismini, oradaki şiir parçalarını, zor durumlarında yaşadığı hisleri, acılı-tatlı rüyalarda gördüklerini Azerbaycan Türkçesinde kaleme alır. Ana dilinin terennümü, bu dilde yazmak tek derin ulvi sevginin göstergesi değil, Güney Azerbaycan'da hem de özünükoruma içgüdüsü - kimliğini, ana dilini yasaklayan, onu aşağılayan kuvvetlere, rejime direniş sembolüdür. (Məmmədli 2015: 164)

Pehlevilerin hakimiyeti yıllarında ana dilinin yasaklanmasına karşı aydınlarda iç bir direniş, itiraz vardı. Bu, daha sonra zaman zaman alt şuura yerleşip, çeşitli tezahürlerle filizlenip ortaya çıkıyordu. İran'daki kandaşlarımız ana dilinde eğitim alıp, okuyup yazmasa da, günlük hayatta, düğünde, el şenliklerinde, yas törenlerinde doğma dili kullanıyorlardı. Böylelikle de, beşikten mezara kadar ana dili onlara yolculuk ediyordu. (bebek iken anne laylasını eşitir, yaşamla vidalaşanda ise ana dilnde deyilen mersiyeyle yolculanır. – P.M).

Alirza Nabdil (Oktay) çok genç olmasına rağmen, Güney şiirinde hem biçim, hem de muhteva (mezmun) açısından yenileşme, modernleşme getirdi. Geçen yüzyılın 60'lı yıllarında Alirza Nabdil (Oktay) çok genç olmasına rağmen, Güney şiirinde yenilik yarattı. A.Nabdil Oktayın "Tozlu piyano", "Yurt", "İşık", "Setterhanın atlıları" vb. bu gibi eserleri orijinal deyim tarzı ile ilgi çekti. Güney Azerbaycan şiirinde konulu lirigin bazı güzel örneklerinlerini oluştura bilirdi. Bununla literatürde yeni çığır açtı, yenileşme, modernleşme yürüttü.

Hebib Sahir ve Bulut Garaçorlu Sehent 29 yaşında hayatı terk etmiş bu talihsiz şairin yolunu sürdürdüler. Tebrizli Habip Sahir yükseköğretim ardından Türkiye'ye getdi. İstanbul edebi ortamı, Celal Sahiri, Tofik Fikret'i, Şarl Bodleri yoğun ve sıkı okusu, hem de Türkiye edebiyatına, Fransız diline ve edebiyatına vakıf olması ve sevmesi sonralar onu çağdaş Güney Azerbaycan edebiyatında modernist bir şair olarak tanıttı. O, edebiyata taptaze tasvir ve ifade araçları getirdi. Onun "Sabah aydınlanıyor", "Kövşen" ve s. kitaplarındakı eserleri bunun parlak örneğidir.

Bulut Garaçorlu Sehent Güney literatürüne halktan ve geçmişten gelen yenilenmiş orijinal karakterler ve dolgun sosyal-siyasi anlam yanında, insani değerlere sadakat - "başka birisinin varlığını anlamak" (Hümmet Şahbazi) gibi yeni içerik getirdi. O, sadece kendi halkının değil, aynı zamanda Vietnam'dan İspanyaya ve Küba'ya kadar hürriyet mücadelesi için ayaklanmış tüm halkların kahramanlık ve şehitlik tarihinden sahneleri şiirlerine yansıtmıştır. Aynı şekilde Sehent’in "Ortak Türk abidesi" Dede Korkut "boylarına dayanarak yazdığı" Sazımın Sözü "(1965) ve" Dedemin Kitapı "(1971) adlı eserlerinin halkta milli ruhun uyanmasına büyük tepkisi oldu.

Sahir ve Sehent şiire yenilik getirdiler: Sahir şiir biçiminde; Sehent ise yeni çağdaş içerikli şiirleriyle. Sahirin şiirleri romantizmi, Sehentinki ise siyasi motifleri ile seçilirdi. Alirza Nabdil hakkında konuşursak O, klasik şiir geleneklerinden tamamen uzaklaşıp, şiire yeni düşünce tarzı, mühtava (mezmun), serbest yapı ve biçim getirdi. Günümüzün tabiriyle desek Güneyde şiiri modernleşdirdi. Hatırlatmak yerinde olur ki, geçtiğimiz yüzyılın yirmili yıllarında çağdaş Türkiye edebiyatının İran'da takipçisi olan Tağı Rıfat edebi-bedii görüşte Tacettüt - yenileşme yaratmıştı ki, bu da daha sonra oluşacak yeni şiirin ilk kıvılcımlarırıydı. İran'da yeni şiirin temeli "Tacettüt" (Arapçadan "yenilenme" anlamına geliyor) gazetesinin etrafına toplanan Tağı Rıfatla birge Cafer Hamaneyi, Şems Kesmai gibi Azerbaycan şairleri tarafından konulmuştu. (Məmmədli 2015: 23-24)

1978-79 yılları İran devrimi karakterine göre çok benzersiz oldu. Ülkeyi neredeyse amerikanların eliyle yöneten şaha İslamcı dindarların ve solcu akideli ve ruhlu kitlenin nefretinin sebepleri az değildi. İran dünyanın çokuluslu devletlerinden olduğu için ulusal sorunları da yeterince idi. İşte halkın ayaklanması, sokak ve caddelere çıkması sosyal, siyasi, kültürel katlardakı çatlarla bağlıydı. Söylenen sloganlarda, konuşmalarda, yazılan elamiyyelerde bu açıkça görünüyordu. Ama kritik noktada bu-monarşiye karşı yönelmiş demokratik halk devrimi birden yönünü keskin değiştirip, sonucda İslam eğilimli oldu.

İran'da din unsuru hep güçlü olmuştu. Homeyni gibi nüfuzlu din adamı halkı ardınca götüre bildi. 1978 yılı öncesinde şaha, rejime karşı baş kaldırmış antiimperialist, antimonarşist halk harekatı sonunda İslam devrimi olarak tarihe girdi. (Bir çok kaynakta haklı olarak, onu ilk başlangıçta olduğu gibi, 1978-79 yılları İran devrimi adlandırılır.)

Güney Azerbaycanlılar sosyal-siyasi alanda ulusal istek ve arzularını gerçekleştire bilmeseler de, 1978-1979 yılları İran devrimi kültürel hayatın sırasında özel bir canlanma, yeniden doğuş aşamasının oluşmasına neden oldu. 1978-79 yılları İran devriminden sonra Güney Azerbaycan'da sanki bir basın patlaması yaşandı. Öyle ki, sanat eserlerinin çoğu kitaplardan çok gazete ve dergilerde yayınlanıyordu. (Böyle bir durum meşrutiyet devrimi yıllarında da olmuştu. – P.M) Bir birbiri ardına yayınlanan gazete ve dergilerde esas yeri şiir tutuyordu. Çünkü şiirler başka janrlara oranda daha büyük imkanlara sahip olduğundan güncel konulara hemen müdahale ediyordu. Genel olarak, Güney literatüründe tüm Doğu'da olduğu gibi, şiir başka janrlarla kıyasla hep hakim konumda olmuştur.

Geçen yüzyılın kırkıncı yıllarının ortalarında ilk defa eline kalem almış genç yetenekler bir de otuz yıldan fazla bir süreden - İslam inkılabının zaferinden sonra Azerbaycan dilinde yayınlanan çeşitli dergilerin sayfalarında kendi yaratıcılıklarını sürdürmeye imkan buldular.

1978-79 yılları İran devriminden sonra yaratıcı aydınlarda milletseverlik, Türklük duyguları daha da güçlendi. Halkın uzun yıllar hafızalarında yaşayan aşık yaratıcılığına, destanlara, gazel formuna geniş meydan açıldı. 1980-90-lı yıllardan başlayarak, edebi süreçte canlanma yaşandı. Literatüre yeni kuşak, yeni akın geldi.

Güney Azerbaycan edebiyatında ağır terör ve repressionlara rağmen, istibdad döneminde de doğma dilde halkın kızgınlık, nefret ve öfke duygusunu yansıtan şiirler, hikayeler, vb. yazılmış, folklor örnekleri toplanmıştır. Tabii ki, bu eserlerin çoğunluğu yayınlanmamış kalmış, bazıları ise imha edilmişti. Onlardan elde edileni yeri geldikçe basılıyor, okuyuculara ulaştırılırdı. Güney Azerbaycan edebi fikrinin görkemli temsilcileri çevrede yaşanan olayları yansıtan yayın organlarına halkla iletişim tribünü gibi bakıyorlardı. Şairler 1979 Nisan devrimine kadar ve ondan sonraki dönemde yazdıkları eserlerini yayınlamakla halka kendine dönüş, kendini anlama ruhu aşılamağa, milli birlik oluşturmağa çalıştı. Başlangıçta halk devrimi olup, sonraları başka mecraya yönelik devrim halkı ağ güne çıkarmadı. Bu ise kendi sanatsal yerini H.Sahir, H.Terlan, Çayoğlu, F.Hesari, S.Salis ve M.Mehzunun yazdığı eleştirel yazılarda buldu. Devrimin yarattığı akın, sonra 8 yıl süren İran-İrak Savaşı, daha sonra devrimci güçlerin yenilgisi yayınlara da etkiledi. O dönemin en başarılı yazar ve şairleri takiplerden eziyet çekti, birçoğu öldü. (Məmmədli 2000: 142)

Şiirin halkın konuşan dili olması neredeyse tüm Güney şairlerinin eserlerinde oybirliğiyle doğrulanır.

1979 devriminden sonra Güney edebiyatının kendi üzerinde etkisini sürekli hissettiği Şehriyardan sonra ikinci sima Bulut Garaçorlu Sehent idi. Sehent Pehlevi rejiminin kesin yasaklar döneminde yazdığı anadilli eserleri, özellikle "Dede Korkut" destanları üzerine yazdığı "Dedemin kitabı" eseri ile geniş şöhret bulmuştu. Bu kitap kendisinden sonra yeni poemaların dahil Sönmez'in "İsa'nın son mumu", Barışmazın "Nağme Dağı", Savalanın "Han çoban ve Sara", Haydar Ketibinin "Fıstık büyükanne", İmran Selahinin "Ağbulak kahramanı" ve benzeri poemaların oluşmasına neden oldu. Sehentin Şehriyarın kendini bile ana dilinde eserler yazmaya çağırması, Şehriyarın ona büyük sevgi ile ithaf ettiği "Sehentiye" şiiri Sehenti edebi ortamın en önemli şahsiyetlerinden, üstatlarından birine çevirmişti. Şehriyar ve Sehent genç nesli milli ruha, milli varlığa aşırı sevgileriyle kendilerine çekiyorlardı. (Məmmədli 2015: 190)

Güney Azerbaycan şairlerinin yaradıcılığında gazel her zaman önemli bir yere sahiptir. Bu gezellerde çok zaman Arap-Fars sözleri, terkipleri ile yüklenmiş geleneksel muhabbet ve dini konularla beraber, gerçek yaşamsal sorunların tersi de geniş yer tutuyor. Artık şairler kişisel problemlerinin dar çerçevesinde kalmayıp, toplumun ihtiyaçlarına dikkat ediyor, hayattan doğan asıl heyecanları kendi şiirlerinde ifade ediyorlar. Bu söylenenler Savalan, Sönmez, Hamid, Mehemmedtağı Zehtabi ve Behruz İmanının sanatında daha çok görülmektedir. Klasik Doğu şiirinin geleneklerine sadık kalan bu şairler onu canlandırarak yeniler, eski üslup ve biçim yaklaşımlarını modern ortamda beceriyle kullanıp, kano (e) nik biçim ile güncel konuyu ustalıkla birleşdirirler.

Yeni genç kuşağın temsilcileri Bariz, Resul Yunan, Hüsrev Barışan gazele yeni ruh ve içerik getirir.

Dönemin önde gelen şairleri Şehriyar, Sehent, Habip Sahir, Yahya Şeyda, Sönmez, Mehemmedtağı Zehtabi, Savalan, Hamit Nutku, Haşım Terlan, Alev, Savalan Valeh, Muzaffer Direfşi, Kaflantı, Sap, Şehrek, Mehemmedeli Mehzun, Türkoğlu, Aydın , Taşkın ve diğerleri oldu. Edebiyatın önemli kolu olan şiir geniş halk kitleleri arasında yayılır, okuyucusunu sık buluyordu.

Güney Azerbaycan'da nesir şiiriyetle oranda zayıf gelişmiştir. Bir takım belli nedenler yüzünden (neşredilme imkanının kısıtlılığı, geleneksel doğu ortamının poeziyaya öncelik vermesi vb.) nedeniyle nesir örnekleri az yazılmıştır. Aslında, doğu halklarının birçoğunun literatüründe, aynı zamanda Azerbaycan'da da nesirin tarihi yakın yüzyıllıklartan başlar. Bilimsel edebi dilin yavaş gelişmesi de Güneyde epik eserlerin oluşumunu yavaşıtmıştır. Nesirde poeziyaya oranda fikirlerin çoğu zaman açık ve doğru verilmesi gerektiği, ülkedeki siyasi durumun ise bunu imkansız etmesi de nedenlerden biridir.

90'lı yıllarda edebiyata gelen öncü kuşak sanat prensiplerini slogan, talep, beyanatlarla ileri süren taşlaşmış, kirecleşmiş pozisyonları tek, kökünden koparmaya çalışıyordu. Çağdaş modern şiire köprü getirenlerin önünde gidenlerden biri Seher hanım Reiszadedir. Bu şiirsel harekatı açık biçimde ilk önce Hüseyn Süleymanoğlu, Nigar Kiyavi, Nasır Merkati, Nadir Ezherî, Hadi Karaçaylı, Aziz Selami, Memmedrıza Levayi, Atilla Maralanlı, Lale Cavanşir, Kiyan Kiyav, Hadi Karaçay, Said Muğanlı, Haydar Bayat, Salih Etayi, biraz sonra İlgar Müezzinzade, Meliha Ezizpur, Hüsrev Barışan, Elşen Böyükvend, Ramin Cahangirzade, Aydın Aras, Resul Yunan, Solmaz Memmedrizayi, Türkan Urmulu, Ramin Cabbarlı, Mesut Haray, Ülker Uckar, Şelale Cavanşir, Ersan Erel, Duman Erdem, Aydın Aras, Zaman Paşazade, Ziba Kerbasi yaratmağa gayret gösterir ve adını çeke bilmediğim diğerleri bu yolda yeni cığırla ilerliyorlar.

Şiirin halkın konuşan dili olması neredeyse tüm Güney şairlerinin eserlerinde oybirliğiyle doğrulanır. Bugünler'de de Güney Azerbaycan'da direniş, "direniş edebiyatı" ön plandadır. Eserlerin esas motifi ana dili ve vatandır. Bundan sonra kimlik arayışı, özgürlük, hem de kızgınlıklardan doğan iç isyan hissi gibi konular yer alır.

Güney Azerbaycan'da yeni edebi kuşak güçlükle de olsa, oluşmuştur. Artık özellikle son on yılda, internetin de yayğınlaşmaga başlamasından sonra gençler arasından edebi yaratıcılığa eğilim gösteren ve gerçek anlamda modern tarzda eserler yaratan genç kuşak yetişti. Çok sayıda edebiyat portalları ve bloglar yayınlanmıştır. Avrupa'da ve Amerika'da yaşayan ve çok değerli eserler yaratan yazarlar vardır.

Genç yazarlar modernizmin tezinden ileri gelen "küresel düşünüp, lokal yaklaşım" yönteminden yararlanırlar. Yeni kuşak anadilli yeni edebiyat yaratmaya israrlıdırlar. Genç yazarlar dünya edebiyatını benimsemeye, onun en güzel örneklerini ana diline çevirmeye ve yeni tarzı şiirler yazmaya gayret gösterir, kısacası, çağdaş fikir ve düşüncelere öğrenmiş, dünya sanat-estetik sanatının kazandığı başarılardan yararlanıyorlar.

Bugünler'de Güneyde tüm çağlara ait "babalar ve oğullar" sorunu - yeni edebi kuşakla yaşlı kuşağın dartışması yaşanır. İnkilabdan sonra folklora, milli şiirsel geleneklere dönüş, özellikle "Heyderbabaya selam" poemasından sonra, klasik şiir, özellikle divan edebiyatından ileri gelen gelenekleri yavaşıtdı. Yıllarca şiirsel dile hakim kesilmiş kanonları halkın yaşam tarzının, milli düşüncesinin yansıması olan sanatsal tarif unsurları değiştirdi. Kuzey Azerbaycan şiiri ile yakın iletişim şiir dilini skematiklikden, yersiz bellestriden uzaklaşmaya teşvik verdi. Bunlarla sıra Güney aydınlarının Avrupa'ya mühacireti, hem de modern bilgi alışverişi Güney şiirinde modern şiir arayışlarını esas yönlerinden birine çevirdi.

Gençler edebi klişe ve şablonları kırmak davasında bulunub, öncekileri inkar ediyorlar. Sonuncular kendilerini postmodernist akımın temsilcisi adlandırırlar.

Güneyde modern şiirin kurucularından olan dr.Hemid Nutku yazdığı gibi, modern edebiyatı oluşturmak için modern bir dil olmalıdır. Dr.Hemid Nutku bunu dille ilgili çalışmalarında, şiirlerinde gösterdi.

Edebi sürecin mevcut durumuna ve bu durumun temel özelliklerine bakarsak, böyle bir manzara ile karşılaşmalı oluruz: edebiyatın temel görevi ana dilinde yazmak ve onu işlek edebi dile çevirmektir. Almanya'da yaşayan ünlü şair H. Süleymanoğlunun böyle bir fikri var: "Dil varlığın évidirse, Güneyde Azerbaycanlılar uçurulmuş bir evde yaşamak zorunda kalmışlardır." O, çıkış yolunu bu evi - varlığı yeniden yapmak üzre görür. Bunun da şair ve yazarların görevi olduğunu söylüyor.

Bugünler'de Güneyde edebi dil problemi var. Herkes bir lehcede, şivede yazıyor. Bazen kim hangi lehcede söylüyorsa, öyle de onu kağıda aktarır. Lehçelerin çokluğu ve sözlü konuşmada bunları kullanmak doğaldır. Fakat tek edebi dil formlaşmalıdır.

Güneyde son yıllardaki yazılar Anadolu veya İstanbul Türkçesi, Kuzey Azerbaycan Türkçesi ve ortak Türkçe'de olur (merhum dilbilimci-Profesör Hamit Nutku de 32 yıl önce ortak Türkçe'yi teklif etmiş ve Cevat Heyetle birlikte "Varlık" dergisinin şahsında bunu başarmak olduğunu göstermişti. – P.M) . Son yıllarda genç yazarlar arasında Anadolu ve İstanbul Türkçesi yazma geleneği daha çok yayılıp.

Güney şiirinin genç neslini birleştiren ortak faktör onların vatan, ulusal dil konusunda aynı duruş sergilemeleridir. Bu şiirin içeriği sınırları da geniştir. Azerbaycançılık ve turançılık düşüncesi yeni Güney şiirinin fikir zirvesine kapsamı vermekle birlikte, onun şiirsel ifade olanaklarını, üslup türlərini da zenginleştiriyor. Kuzey Azerbaycan şiirinin üslubi temayülleri Samed Vurgun, R. Rza, B.Vahabzade, M.Araz şahsında Güney şiirinin yeni istikametle oluşmasında özel yeri olduğu gibi, çağdaş Türk şiirinin de konumu hemen fark olunur.Özellikle, Nazim Hikmet şiirinin intonasiyası hemen duyulur. Diger yandan şairler Avrupa poeziyasını da benimsiyor, hatta bu gün moda olan postmodernizmin temsilcilerinin isimlerini şiirlerine getirirler.

Muzisiyenlerden

Bethoveni

ressamlardan

Pikasonu

felsefecilerden

Haydegeri

ve

şairlerden kendimi

çoook seviyorum

ben post modern birisiyim.(Elyad Musevi) (Güney Azərbaycan ədəbiyyatı antologiyası 2015: 15)

Elbette, şairle tartışma da yapmak olar. Burda modern nerededir, postmodern nerede başlar? Esas Odur ki, şiirsel fikir kendi aşamasını, hem de toplumsal düşüncenin ölçü itibari ile genişletiyor:

Bayatılar

"Stay with me"

söylüyordu.

Artık arzular geç kalmıştı!

Settarhanın tüfeğini çalıp,

Karabağ dağlarında

31 yüzyılda itiraz edeceğiz !!! (GA ədəbiyyatı antolojisi 2015: 289)

Said Muğanlının şiirlerindeki Bütün Azerbaycan derdi, bir Azerbaycan dili fikri onun şiirsel sintaksisini belirtleyir.

Mesut Harayın "Urmu gölü" şiiri ekolojik faciayı eşsiz bir tarzda, ayrılmaz tasvir renkleri ile insanlığın trajedisi gibi özetleyir.

Güneş de kocalarmış, Urmunun tuza, beyaz çalmaya dönmüş kıyılarının okşayışında. Bizce, aşağıdaki mısralar Güney şiirinin yeni karakterlere, yeni şiirsel sisteme geçidinin başarılı örneğidir.

Güneş batarken

Saçlarını darayırdı toprak.

Sürtülürken saçları

Yapraklara dallara

Sürünürdüm ben de.

O altın saçlı peşinde

Bir an saçları ağardı,

"Yaşlandı" sandım güneşi

Ama o kocalmamışdı,

Sadece saçlarını

Urmu Denizi tumarlamışdı. (Güney Azərbaycan ədəbiyyatı antologiyası 2015: 15)

Haydar Bayat'ın dil, yaşadığı ülke hakkında şiirsel düşüncesi 80-90 yıllarında Güney şiirindeki şiirsel üslup tamam farklıdır. Onun şiirlerindeki geleneksel sarsıntı, hayal kırıklığı ve acı kaderinin alt katında kin, nefret ve ironi var.

Boynumu sarmaya

Biliyorum,

Boyun yetmez -

Bu ülkenin dar ağaçları

Yücedir

Öyle ki, darları uca kuruyorlar

Son görüşmede

Boynumu sarmaya

Biliyorum,

Boyun yetmez.

Başka bir şair

Biz, tüm tutsak yıldızlarla

Üzleşeceyik tilisim karanlıkla,

Ve Mermilerin tuşu ile

Geçeceğiz Şehitlik geçidinden ... (Bayat 2008: 57)

Misralarını yazarak Meliha Azizpurun ise dar ağacına iyimser notlara köklenen özel bakışı var:

Sabah;

Ekilen dar ağaçlarından

GÜNEŞ derecekdir

Çocuklar ... (Azizpur 2012: 123)

Ramin Cahangirzadenin şiirlerinde beklenmedik şiirsel bağlantılar "taş" mefhumuna verilmiş onlarca şiir örnekleri içerisinde seçilmeye, akılda kalmayı sağlar.

Taşların çartlağından çıkan çiçekler

Taş olmasınlar diye

Baş kaldırıyorlar.

Veya

Bir gün taşa dönsem

Bütün sırlarımı

Taşlara derim!(Cahangirzadə 2011: 71)

Mehsa Mehdilinin şiirlerindeki hezinlik, kırılganlık, Tebriz sevgisinden, Karabağ derdinden gelir, dünyaya tepki bazen alışkanlığa dönüşmüş haykırtı ile yok, temkinli bir kaderle ifade edir. Ümimiyyetle oluşmakta olan Güney şiirindeki bu üslubun, bu şiirsel “tehkiye”nin sanatsal başarıları göz önündedir.

Tebrizsizleyen her boğazda

lallığını yaşıyor

insanlığın uzun dili

Urmu'da

Karabağ'da

Urumçi'de

ve Tebriz'de (GA Ədəbiyyatı antologiyası 2015: 299)


 

Ramin Cabbarlının şiirlerinde metoforik ifade imkanları daha genişdir. Onun "Nefret ettiğim" şiiri hem şiirsel bir hikaye, şerin, iftiranın, suçun mahiyetine "beyaz yalan söyleyen" yağmur tanrısına verilen değerdir.

Nefret ettiğim tanrı,

Yağış tanrısıdır.

Dar sokaklar kana boyanarken

Ağ yağmur gönderir,

Tüm suç izlerinin silinmesiyçin. (Güney Azərbaycan Ədəbiyyatı antologiyası 2015: 309)


Ülker Uckarın'da "Ovsun" şiirinde masal tehkiyesi, masal intonasiyası eşsiz paragraflarla zengindir. Güney şiirinde uzun yıllar var olan geleneksel şiirsel biçim ve karakterler sistemindeki beklenmedik anlar onu demeye esas verir ki, bu şiir inatla dilin şiirsel leksikonuna arkalanmakla yeni bir sanatsal sisteme sahip olur. Aşağıdaki misralardakı kelimelerin, ifadelerin tamamen yeni şiirsel katını görüyoruz. Bu da şiire güçlü içerik, anlam kapasitesi pompalar.

Uzaktan gelen seslere uyma hastalığım var. . .

Yılanlar yatağı canım geceler

Öpdüyün yerlerden ilanlar dolmuş. . .

Yılanlar yatağı canım geceler

Birkaç saç gibi yolmağım geliyor. (Ucqar 2011: 118)

İran'da Türkçülüyün ideologlarından biri olan Ali Tebrizli Pehlevi rejiminin Türklere karşı verdiği ayırıcılık politikasını lanetliyor, soydaşlarını da ana dili yasak edilen "dilsiz başa" benzetiyordu. Huşeng Maydanoz E.Tebrizlinin tuttuğu yolun davamçısıdır ve bugün halkın derin beğenisini kazanmış şairlerdendir. Elinin sesine dönüşmüş şair hem de ressamdır. "Resim" şiiri onun halk arasında en yaygın olan ve başarılı şiirsel eseridir

Neyleyim dilsiz bir baş cekemmirem,

Göğsümde kalp var, taş cekemmirem,

Elimin gözünde yaş cekemmirem

Bu elin mahnısın tarda çekecem.(Cəfəri 2005: 93)

Yeni kuşak yazarlarının her birinin kendi özellikleri var. Kiyan Kiyav dünya literatüründe kabul edilmiş şiirsel prensiplerden yararlanıp, ana dilinde eşsiz şiirler yazmaya nail olur.

Bir dip oda var içimde

Penceresinden bakarım Savalan eteklerine;

Dört bir yanı susam, siyah dut, ve umut.

Bir dip oda var içimde

Jean Paul Sartre'ın "Büyük trajedi" si kadar maceralı. ( Xiyav 2007: 79)

Aziz Selami siyasi mülteci hayatı yaşayan yazarlardandır.Yaşadığı ülkede Alman dilini de mükemmel benimseyen şair bu dilde yazılmış gibi çin, Japon, Yahudi, İspanyolca, Almanca, ve kızılderililerin edebiyatından olan şiir örneklerini dilimize çevirmiştir. Şairin "Garip rüzgar" başlıklı şiirinde keriblik hissi çok kabarıktır.

Bu rüzgar nereden geliyor acaba ?!

Yazık çarpıyor saçlarıma (Güney Azərbaycan Ədəbiyyatı antologiyası 2015: 49)

Profesyonel edebiyatın oluşmaması tek dil sorunu değil, hem de eleştirmenlerin olmaması ile ilgilidir. Son yılların olağanüstü yaratıcılık olaylarından biri de edebi eleştiriye ilginin artmasıdır. Himmet Şahbazi, Cafer Bozorgemin, Ahmet Ateş, Hasan Yıldırım, Eyvaz Taha, Nadir Ezheri, Meliha Ezizpur yanı sıra Eldar Muğanlı, Hadi Karaçay, Kerim Kurbanzade, Bulut Muradi, Hamid Arğış gibi eleştirmen ordusunun yetişmesi, muhtemelen asıl edebiyatın oluşmasına meydan verecek .

Bazı güneyli yazarların roman, anı, deneme ve diğer janrlarda ara-sıra yayımlanan edebi-sanatsal yazılar istisna edilirse, çok zaman hikaye janrına tercih edilir. Bunun da başlıca sebebi her şeyden önce, yazarların hikâye janrı aracılığıyla yaşam hadiselerinedaha esnek tepki vermeleri ile ilgilidir.

Yazarlar yaklaşık aynı metlebler düşündürür: dünya, yaşam, ölüm ve olum felsefesi, dil, milli manevi geçmiş, sosyal sorunlar, sevgi ve s. Sorunların sanatsal çözümü ise çeşitli seviyededir. Profesyonel yazarlık alışkanlığını bazen duygusal resimler, doğrudan çağrı üslubu bedel etse de, bu örnekler büyük edebi-tarihi öneme sahiptir. Nesir dilinin cilalanması anlamında edebi süreçte her eserin kendine özgü yeri vardır.

Nasır Menzuri, Rukeyye Kebiri, Kiyan Kiyav, Hamid Arğış, Murtuza Mecidfer, Melihae Ezizpur, Rukeyye Seferi, Vali Gözeten, Tuğrul Atabay, Salih Etayi, Kadir Maydanoz, Resul Melikoğlu, Vukar Nimet, Davud Dustar, Rza Kazimi, Nigar Kiyavi, Ziba Menüçöhri , Memmedrza Tebrizli, Araz Ehedoğlu Nesirde kendine özgü ifade bacarığı, konu yelpazesini genişliği seçilir. Örneğin, Rukeyye Kebiri hikayelerinde zaman zaman Kafka'nın "Çevrilme"sinin farklı epizodlarını yaşatıyor, ancak burada dönüşüme maruz kalan personaj daha öznel (subjektif), daha umutlu, daha heyecanlı ve bir deyişle, yaşam dolu bir kadındır ...

Roman Güney Azerbaycan'ın şimdiki durumunun aynasıdır. Güntay Gencalp, Sayman Aruzun hacimli eserlerinde cemiyyetin yaşam tarzı, sosyal-siyasi ve dini problemleri yansıtılmıştır.

Son yıllarda Azerbaycan Cumhuriyeti'nin literatüründe roman patlaması yaşanıyor. İyi tanıdığımız, aynı zamanda adını ilk kez görüp duyduğumuz yazarların onlarla hacimli romanları çıkmaktadır. Aras'ın ötesinde ise Nesirle uğraşan genç yazarlar, aksine daha derli toplu, daha kısa formlara tercih etmekdedirler. Bugün Güneyde artık Avrupa'da geçen yüzyılın 60'lı yıllarda şekillenen “Flash Fiction” tarzında ortaya çıkan ve minimalizme, küçük hacme dayalı nesir eserleri yazıyorlar. Böyle küçük boyutlu nesir eserlerine fikir açıkçası, mikrohekaye, kısa hikaye gibi çeşitli isimler verilmiştir. tercih böyle küçük boyutlu nesir eserlerine fikir açıkçası, mikrohekaye, kısa hikaye gibi çeşitli isimler verilmiştir. Güneyde ise böyle eserleri "kibriti hikaye" adlandırırlar. Kapasitesi 2000 kelimeyi aşmayan, az kelime ve cümlelerle süjeti belli olan bitkin bir eser yaratmak hüner istiyor. Bu akımın önünde gidenler Murtuza Mecidfer, Hamid Arğış, Tuğrul Atabay, Meliha Ezizpur, Muhammed Sübhdildır. Onlar, nasıl derler, "bir kurşunla iki tavşan" vurmuş olurlar. Önce Güneyde belli nedenler yüzünden edebi dille ilgili oluşmuş, halen çözüm bulmayan sorunlardan azıcık uzaklaşıyor, söze tasarruf edip, az sözle çok anlam açıklayabilir bilirler. Aynı zamanda hem biçimine, hem de içeriğine, göre yeni - modern bir tarzda yazmış olurlar. Kısacası, "kibriti hikaye" ("flash fikşn") güneyliler için bugün bir bulğu gibidir.

Genç yazarlar arasında bu tür deney yaklaşımlar az değildir. H. Süleymanoğlu "Bilimsel", Nadir Ezherî "Donuk şiir planı", Ziba Kerbasi "Nefes" ve Orestu Mücerred "Nano" kendi şiirleri ile Güneyde dinamik gelişen şiir alanında özel tarz şirketine ortak olmuşlar.

Yeni kuşak yazarlarının her birinin kendi özellikleri var. Şair Haydar Bayat ünlü bir Fransız şairinin söylediği fikri esas tutup yazıyor ki, yabancı dil ancak tercüme edilebilir. O, dünya literatüründe kabul edilmiş şiirsel prensiplerden yararlanıp, ana dilinde eşsiz şiirler yazmaya nail olur. 1970'lerin sonunda İran'da yaşanan şah rejimine karşı protesto dalğalarında yer alan Aziz Selami az geçmeden bu yapının haksızlıkları ile barışmadığı için vatanı terk etmek zorunda kalır ve Almanya'ya göç edir. Bu ülkede yaşamakta devam eden şair Aziz Selami Alman dilini de mükemmel benimsiyor. O, şu anda hem de Almanca dilinden yaptığı birkaç tercüme eserinin müellifidir.

"Yoldaşum Uranüs gelmiş,

Tanışlarımın çoğu Mars'tan.

Onlar güneş ardıncadırlar,

Bense, gece.

Bir saat uyumak

Ve her şeyi unutmanın "(Nadir Paşazade) ( GA ədəbiyyatı antologiyası 2015: 74)

- Söyleyen şair Nadir Paşazade İran-İrak savaşında 26 ay İrak'ta esir kaldı. Savaşın sert yüzü ve yaşadığı esirlik N.Paşazadenin hayatında ve ruhunda silinmez izler bıraktığından literatüre edindiler.

Görülmektedir ki, devrimci harekat döneminde kendisini yeniden bulan halk edebi-bedii dil varlığının tüm biçimlerinden maksimum kullanmaya çalışır, eski biçiminin yeni yetenekleri ortaya çıkarır. Bugünkü genç kuşak gülden-bülbülden uzaklaşıp, özlem, ayrılık, gözyaşı konularının vaktinin geçmiş olduğunu anlayıp. Urbanistik konular, postmodern estetik temayül onların eserlerinde önemli bir yere sahiptir. Kısacası, Güneyde edebiyat gücüyle inkişafdadır.

Eski kuşaklar Türkçe düşünüp, Farsça yazırdılarsa, sonraki kuşak, aksine, Farsça düşünüp, Türkçe yazıyordu. Bu, halkın trajedisi olduğunu, kaderin siyah hükmü idi ki, ondan kaçmak mümkün değildi. Güneyde her dönemin aydınlarının kendi görevi, kendi işlevi olmuştur. 1978-79 yılları İran devriminin yedeyinde gelen aydınlar (başta Cevat Heyet, Hamit Nutku, Memmedeli Ferzane, Memmedtağı Zehtabi olmak üzere) halka ana dilinde konuşmayı, yazmayı öğrettiler. "Varlık" dergisi bu yönde bir okul oldu. Sonraları "Yaprak" (Eyvaz Taha), "Dilmanc" (Alirza Sarraf) "," Yaşmak "(Said Muğanlı) bu yola çıktılar, yeni edebi nesli yönlendirdiler. Bu okulun yetenekli öğrencileri de az olmadı. Onlar önceki kuşakden çok şeyler öğrendiler, ama onlara benzemediler. Bu da doğaldır. Yeni neslin dünya edebiyatından çevirmeleri annne dilinin derinden benimsenilmesine, yeni edebi akımların izlenmesine, çeşitli düşünce ve fikirlerin oluşmasına hizmet etmektedir. Azerbaycan tarih boyunca İran'da önde gelen fikirlerin vericisi olup. Bugün de geçen yüzyıllarda olduğu gibi, bu misyon devam ediyor. Yeni edebi kuşak bir varis gibi zengin edebi mirasa sahip çıkıp onu korur ve literatürde yeni sayfalar açıyor.

Bugünler'de nesir ve tebliğ imkanlarının sınırlılıgına rağmen Güneydeki edebi fikrin manzarası çok rengarengdi, mevcut edebi sürecin dil, işçilik açısından sorunları olsa da, edebiyat milli varlığını yeni bir güçle geliştiriyor, dünya edebiyatının yeni eğilimlerine kavuşmak için arayışlarını sürdürüyor.

Kaynaklar:

ARĞIŞ Həmid (2012). 80 il hekayəmiz. Güney Azərbaycan nəsr antologiyası. Beyoğlu, İstanbul

BAYAT Heydər(1990). Alma yolu. Nəvidi-islam, Qum

CAHANGİRZADƏ Ramin (2011). Daşlar. Şeir toplusu. Nurlan, Bakı

Cənubi Azərbaycan ədəbiyyatı antologiyası (1994) IV cild. Elm, Bakı

CƏFƏRİ Huşəng Zəncanlı(1990). Ağ atım. Nikan ketab. Təbriz

CƏFƏRİ Şərifə(1990). Mən atamın qızıyam. İntişarate-Pinar, Kərəc.

DƏLİSEL Aydaş(2006). Baş çıxaran ölüm. Yaşmaq nәşriyyatı,Tehran

ƏZİZPUR Məlihə(2012). Mənə bir küçə bağışla. Bakı, Yek Production, Bakı

Güney Azərbaycan Ədəbiyyatı antologiyası. Çağdaş dövr.(2015) Tərtib edəni və ön sözün müəllifi Pərvanə Məmmədli. “TEAS Press” Bakı

XİYAV Kiyan. (2007) Ah, gözlərində doğulmaq. Əndişeye Nev (Fərzanə) yayın evi, Tehran

KAFKASİYALI Ali (2002). İran Türk Edebiyatı Antolojisi. VI cilt., Atatürk Üniversitesi Basımevi, Erzurum

KƏBİRİ Ruqəyya(2013) . İçimdәki qız. Yaran nəşriyyatı,Təbriz

MƏMMƏDLİ Pərvanə(2000) . “Varlıq” dərgisində ədəbiyyat məsələləri. (Dərginin 1979-2000 sayları üzərində incələmələr). Elm, Bakı

MƏMMƏDLİ Pərvanə(2015) . Cənubi Azərbaycan:ədəbi şəxsiyyətlər,portretlər. Elm, Bakı

MUĞANLI Səid(2010) . Tanrı darıxır. Şeir toplusu. Yaşmaq sıra kitabları, Tehran

NİTQİ Həmid(1994) Hər rəngdən. Təbriz

UCQAR Ulkər.(2011) Balıqçı əllәrinә doğru. Bakı

URMULU Türkan (2005) . Gördüm, Yaz nәşriyyatı, Urmiya.

ZİHAQ Əlirza. (2006) İtkin ulduz. Zufa nәşriyyatı, Tehran [11, 42].



 

Pervane Memmedli (Mammadova)

Azerbaycan Bilim Akademisi, Nizami adına Edebiyat Enstitüsü, Doç.doktor.

Adres: Bakü, Azerbaycan Azerbaycan Bilim Akademisi, Nizami adına Edebiyat Enstitüsü,Güney Azerbaycan bölümü. Bakü, Azerbaycan

E posta: [email protected]

#güney azerbaycan bağımsızlık #güney azerbaycan nüfusu #güney azerbaycan haritası, güney azerbaycan şehirleri #güney azerbaycan yüzölçümü #güney azerbaycan milli marşı #güney azerbaycan millî uyanış hareketi #güney azerbaycan bayrak, #edebiyat

Yorumlar (0)