Türk Dilinin Tarihi Gelişimi ve Türkiye Türkçesi

Türk Dilinin Tarihi Gelişimi ve Türkiye Türkçesi

Dünya üzerindeki hiçbir dil, ortaya çıktığı ilk günkü hali ile kalmaz. Her dil çeşitli koşullara bağlı olarak zaman içinde değişikliklere uğrar. Bu süreç kelimelerin seslerinde meydana gelen değişikliklerden anlam değişmelerine, kelime dağarcığının zenginleşmesinden alfabe değişikliğine kadar pek çok alanı içine alır. Bir dilin geçirdiği değişikliklerin bilimsel açıdan incelenebilmesi için o dilde oluşturulmuş metinlerin zarar görmeden günümüze kadar ulaşmış olması gerekir.

Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi
Türk dili ile oluşturulup günümüze kadar ulaşılabilmiş en eski metinler 8.yüzyılda dikilen Göktürk( Orhun Yazıtları’dır. Bu yazıtlarda kullanılan dilin, edebi metin oluşturma niteliğine sahip olması Türkçenin, bu yazıtların dikilmesinin öncesine dayanan çok köklü bir geçmişinin olduğunu göstermektedir. Türkçenin bu yazılı metinlerden önceki dönemi “karanlık dönem” olarak kabul edilmektedir. Yapılan çalışmalar Türk dilinin tarihsel gelişiminin 7 ana döneme ayrılarak incelenmesini gerekli kılmıştır. Bu dönemler şunlardır:cemalaksoy.org

1.Altay Çağı

2.En Eski Türkçe Çağı

3.İlk Türkçe Çağı(MÖ 5.yy-MS 5-6.yy)

4.Eski Türkçe Çağı(5.yy-10.yy)

5.Orta Türkçe Çağı (10.yy- 16.yy)

6.Yeni Türkçe (16.yy- 20.yy)

7.Modern Türkçe (20.yy ve günümüz Türkçesi)

Bilgi Notu: Bu dönemlerin ilk ikisi ile ilgili bilgiler, karşılaştırmalı dil incelemeleri ve bazı arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen teorik bilgi ve tahminlerden ibarettir. Aslında 3.dönemde olan “İlk Türkçe Çağı” ile ilgili bilgiler de ilk iki dönemle ile ilgili bilgiler gibidir ancak bu dönemin Hunlarla ilgili dönem olduğu kesindir. Bu sebeplerden ötürü biz, incelemeye sıralamanın 4. Maddesinden yani Eski Türkçe Dönemi’nden itibaren başlayacağız.

1)Eski Türkçe Dönemi (V.- X. Yüzyıllar)
Türkçenin ilk yazılı ürünleri kabul edilen Göktürk(Orhun) Abideleri’nin oluşturduğu 8.yüzyıl bu dönem içinde yer alır. Türkçenin belgelerle takip edilen ilk dönemidir. Türkçenin bütün dönemleri hesaba katıldığında hem ses ve biçim bilgisi hem de söz varlığı bakımından en saf ve duru dönemidir. Bu dönem ürünleri Orhun ve Yenisey yazıtları ile Uygurca yazmalardır. Yabancı sözcük oranı %1 olarak saptanan Orhun Yazıtları’nda edebi bir dilden bahsedilebilir. Bu dilin yazı dili olarak çok uzun bir geçmişinin olduğu varsayılır.

2)Orta Türkçe Dönemi (X.- XI. Yüzyıllar)
Türkler, bu dönemde 9. Yüzyıldan başlayarak İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Karahanlılar ilk müslüman Türk devleti olmuştur. İslamiyet’in kabulüyle dildeki ayrışma derinleşmiş, ortaya yeni lehçeler çıkmıştır. Uygur lehçesi daha sonra Hakaniye lehçesi adını alır.

Bilgi Notu: Dilin gramer özelliklerini, tarihi gelişimini tespit için düzenli ve bol metinlerin olduğu bu dönemde bütün Türkler, Türkçenin bu ilk yazı dilini kullanmışlardır. Bu dönem dilimiz ses, biçim, söz varlığı yönüyle son derece duru olup yabancı etkilerden uzaktır. Dilin bu özellikleri Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde de açıkça görülmektedir.

Türkler, 11. Yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yerleşmeye başlamış ve bunun sonucunda bölge ağızları ve yazma eserler ortaya çıkmış, böylece dilimiz çeşitlenmiştir. Bu dönemde Türkçe, “Kuzey- Doğu Türkçesi” ve “Batı Türkçesi” olarak iki kola ayrılmıştır. Daha sonra da Kuzey- Doğu Türkçesi kendi içinde Kuzey ve Doğu Türkçesi olarak ikiye bölünmüştür.

Eski Türkçe Dönemi
a)Göktürk Dönemi
bu dönemde oluşturulan en önemli metinler Göktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bengü taşlar üzerine yazılan metinlerdir. Bengü taşların en meşhurları Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk adına diktirilen ve Göktürk Yazıtları(Orhun Abideleri) adıyla bilinenlerdir. Bu metinlerin Orhun Abideleri olarak da anılmasının nedeni, bu taşların Moğolistan’daki Koşo Saydam Gölü civarındaki Orhun Irmağı’nın eski yatağının yakınlarında bulunmasıdır.

Tonyukuk Yazıtı: Bilge Kağan’ın başyardımcısı olan Vezir Tonyukuk tarafından 725 yılında dikildiği sanılmaktadır. Bu yazıtta Göktürklerin Çin esaretinden nasıl kurtuldukları  ve Tonyukuk’un devlet yönetimindeyken yaptığı işler anlatılmıştır. Tonyukuk  anılarına yer vermiştir.

Kül Tigin Yazıtı: Göktürk Hükümdarı Bilge Kağan tarafından 731’de ölen kardeşi Kül Tigin adına 732 tarihinde dikilmiştir. Göktürk tarihine ait önemli olayların anlatıldığı ve birlik, beraberlik mesajı verilen bu anıtın yazıcısı Yollug Tigin’dir.

Bilge Kağan Yazıtı: Bilge Kağan’ın ölümünden sonra onun adına oğlu Tenri Kağan tarafından 735’te yaptırılmıştır. Anıtta Bilge Kağan’ın ağzından devletin nasıl büyüdüğü anlatılmış, Kül Tigin’in ölümünden sonraki olaylar ilave edilmiştir. Anıtın güneydoğu, güneybatı ve batı yüzlerinde de küçük metinler bulunmaktadır. Bu anıtların yazarı Yollug Tigin’dir.

Bilgi Notu: Bu anıtlar Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metinlerdir. Türk tarihinin taşlar üzerine yazılmış ilk belgesidir. Yabancı kelimelerin kullanılmadığı öz Türkçe ile oluşturulmuş bu metinler, edebiyatımızın ilk nutuk(söylev) örneği olarak da kabul edilebilir.

Hükümdarın halkla hesaplaşması özelliği taşır.

Ünlü Türkolog Radloff’un başkanlığında bir Rus heyeti Göktürk Yazıtları’nın bulunduğu bölgede incelemelerde bulunmuştur. Rus ve Fin heyetleri, anıtların fotoğraflarını çekerek yazıtları kitap halinde yayımlamıştır. Bu yayınlar sayesinde yazıtların okunma süreci hızlanmıştır. Sonunda Danimarkalı Dil bilimci Thomsen 1893 yılında 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumuştur.

Anıtlardan ilk kez İranlı tarihçi Cüveyni “Tarih-i Cihan Kûşa” eserinde bahsetmiştir.

Bilgi Notu: Orhun Abideleri’nin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir. Bu alfabede 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır. Göktürk yazısı sağdan sola, yukarıdan aşağıya doğru birleştirilmeden yazılır. Sözcükleri ayırmak için genellikle iki nokta konur.

b)Uygur Dönemi

Uygur döneminde oluşturulan metinlerin çoğu Maniheizm ve Budizm’le ilgisi olan dini metinlerdir. Uygur alfabesi ile kaleme alınan bu metinler Moğolca veya Çince’den çevrilmiştir. Bu döneme ait metinlerin en önemlileri şunlardır:

Bilinen ilk yazılı ürün Uygurların ikinci hükümdarı Manyuçur adına dikilen anıttır.

Altun Yaruk (Altın Işık):Budizm’in inanç felsefesinin, din adamlarının menkıbeleriyle zenginleştirilerek anlatıldığı 700 sayfalık bu metin, aynı zamanda Budizm’in kutsal kitabıdır.

Altun Yaruk’ta Yer Alan Hikayeler

Dontipali Bey Hikayesi

Çeştani Bey Hikayesi

Bögü Han’ın Moni Rahipleri ile Konuşması

Şehzade ile Aç Pars Hikayesi

Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesi

Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın): Çinceden çevrilen Sekiz Yükmek’te dini ve ahlaki inanışlar ve bazı pratik bilgiler vardır. Uygurlar arasında çok yayılan bu eser, kısa cümleleriyle, içten anlatımı ve zengin söz varlığıyla dikkati çeker.

Irk Bitig(Fal Kitabı): Göktürk yazısıyla yazılmış bir fal kitabıdır. Her biri ayrı fal olarak yazılan altmış beş paragraftan oluşur. Çeşitli inanışlar ve masal unsurlarının bulunduğu kitapta günlük dile ait pek çok kelime de vardır.

Turfan Şarkıları- Halkın kültürünü yansıtan şarkılardır.

Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesi (İyi Düşünceli Prens ile Kötü Düşünceli Prens): Budizm’e ait bir menkıbenin hikayesidir. İyi düşünceli Prens’in bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerini engellemek için bir mücevheri elde etmek üzere yaptığı maceralı yolculuk anlatılır.

c)Karahanlı Dönemi

İslamiyet’i kabul eden ilk Türk devleti Karahanlılar’dır. 8. Yüzyılın sonlarında kurulan Karahanlı Devleti’nin 10. Yüzyılın ilk yarısında Hükümdar Saltuk Buğra Han’ın İslamiyeti kabul etmesiyle halk da kitleler halinde Müslüman olmuştur. İslamiyet’in etkisiyle hem günlük dilde hem de edebi eserlerde Arapça ve Farsça kelimeler kullanılmaya başlanmış, Uygur alfabesinin yerini zamanla Arap alfabesi almıştır. Bu dönemde oluşturulan eserlerin en önemlileri şunlardır:

Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi)

Divanü Lügati’t Türk (Türk Sözcüğü ve Divanı)

Atabetü’l Hakayık (Gerçeklerin Eşiği)

Divan-ı Hikmet

Bilgi Notu: Hakaniye lehçesi 14. Yüzyılda Cengizoğullarından Çağatay’a yapılan göndermeyle Çağatayca adını alır.

Bilgi Notu: İslamiyet’in etkisiyle Türkçe, Doğu Türkçesi (Hakaniye Türkçesi) ve Batı Türkçesi (Oğuzca) olmak üzere iki kola ayrılmıştır.

Bilgi Notu: 14. Yüzyıla gelindiğinde Oğuzca, Anadolu lehçesi ve Azeri lehçesi diye iki kola ayrılmıştır. Bu ayrışmadan ortaya çıkan Anadolu lehçesine Eski Anadolu lehçesi denir.

3)Yeni Türkçe Dönemi(XVI.- XX.yy’a kadar)
Osmanlı, Azeri, Çağatay ve Özbek yazı dillerinin görüldüğü dönemdir. Bu dönemde Arapçanın ve Farsçanın egemenlik kurması en belirgin özelliğidir.

4)Modern Türkçe Dönemi
Bu dönem 20. Yy’da yazı dili haline gelmiş Türk dili ve lehçelerin olduğu dönemdir. Bu dönemde Türkiye Türkçesi, Azerice, Özbekçe, Türkmence, Kırgızca, Kazakça, Çuvaşça, Yeni Uygurca, Yakutça, Gagavuzca gibi lehçeler yer alır.

Türkiye Türkçesi
yüzyılda Oğuzcanın bir kolu olarak ortaya çıkmıştır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet dilidir.
Türkiye Türkçesi üç evrede incelenir.

a)Eski Anadolu Türkçesi (Oğuz Türkçesi)

Bu dönem 13.yy’dan 15.yy’a kadarki Anadolu Türkçesi Şeyyat Hamza (Yusuf u Züleyha) metinlerini içerir. Oğuz lehçesine dayanır. Bu dili Yunus Emre, Sultan Veled, Ahmet Fakih, Gülşehri, Ahmedî gibi sanatçılar kullanmıştır.

Gülşehrî (Mantıku’t Tayr)

Ahmet Fakih (Çarhname)

Yunus Emre (Risaletü’n Nushıyye)

Aşık Paşa (Garipname)

Ahmedi (İskendername)

Şeyhi (Harname)

Bilgi Notu: Eski Anadolu Türkçesinin en önemli ürünlerinden biri Dede Korkut Kitabı’dır (Dede Korkut Hikayeleri). 15.yüzyılın başlarında yazıya geçirildiği sanılan eser on iki hikayeden oluşmaktadır. Öykülerde Müslüman Oğuz beylerinin Hıristiyan beylerle yaptıkları savaşlar anlatılır. Nesir(düzyazı), nazım(şiir) karışık yazılmıştır. Yalın bir dille, akıcı ve etkileyici bir biçimde kaleme alınmıştır.

b)Osmanlıca Türkçesi

Osmanlıca 15- 20. Yy’ın başları arasında Osmanlı Devleti aydın, bürokrat ve sanatçıların dili için kullanılan bir karşılıktır. Diğer bir tabirle Türkçe, Arapça ve Farsçanın karışımı yazı dilidir. Osmanlıcayla oluşturulan edebiyata “ yüksek zümre edebiyatı” denmiştir. Bu dönemde aynı zamanda halk edebiyatı, tasavvuf edebiyatı bölümleri de görülür.

Bilgi Notu: 15 ve 16.yy’larda Aydınlı Visali, Tatavlalı Mahremi, Edirneli Nazmi, “Türki-i Basit” akımıyla Arapça ve Farsçadan arındırılmış bir Türkçe çabasına girmişler ancak başarılı olamamışlardır.

Azmizade Haleti- Sâkiname

Baki (Kanuni Mersiyesi)

Edirneli Nazmi- Mecmuati’n Nezair

Nabi- Hayrabad

Şeyh Galib- Hüsn ü Aşk

Nef’i- Siham-ı Kaza

Bilgi Notu: Tanzimat Dönemi’nde Türkçenin arındırılması amaçlanmış ancak tutarsızlıklar yüzünden bu çaba da yarım kalmıştır. Doğu- Batı çelişkisini yaşayan Tanzimatçılar dil sorununa kalıcı çözüm bulmaktan uzak kalmışlardır.

c)Modern Türkiye Türkçesi

Ömer Seyfettin’in “Genç Kalemler” dergisinde çıkan “Yeni Lisan” adlı makalesi “ulusal bir dil” anlayışını savunmuş ve bu akımın öncüsü olmuştur. Yeni Lisan adını alacak bu akım, konuşma ve yazı dili olarak İstanbul ağzını ölçü almıştır.  Ömer Seyfettin’in yanında  bu akımın öncüleri olarak Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem yer alır.

Bilgi Notu: Dilimizin Arapçanın ve Farsçanın etkisinden tamamen sıyrılması, kendi benliğine kavuşması için Atatürk 1 Kasım 1928’de “Harf Devrimi” adını alan “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun”u çıkartmıştır. Bu kanunla Latin alfabesi kullanılmaya başlanmıştır.

Türklerin Kullandığı Alfabeler

Göktürk (7-9. Yy)

Uygur (8- 18.yy)

Arap (11-20 yy)

Latin (20. Yy başları)

Kiril (20.yy başları)

Kuzey- Doğu Türkçesi
1) Kuzey Türkçesi
a)Harezm- Kıpçak Türkçesi(13- 15.yy)

Nehcü’l Feradis(Karderli Mahmut)

Mukaddimetü’l Edeb(Zemahşeri)
Codex Cumanicus

b )Modern Dönem

Tatarca, Kazakça

2)Doğu Türkçesi
a)Çağatay Türkçesi(15-20.yy)

Muhakemetü’l Lügateyn(Ali Şir Nevai)

Babürname- Babürşah

Şecere-i Türki(Ebu’l Gazi Bahadır Han)

b)Modern Dönem

Özbekçe, Uygurca

Yorumlar (0)