Türkçenin doğru kullanımı, Dilimizi Niçin Doğru Kullanmalıyız?

Türkçenin doğru kullanımı, Türkçenin doğru kullanımı ile ilgili deneme yazıları, Dilimizi Niçin Doğru Kullanmalıyız?

Türkçenin doğru kullanımı, Türkçenin doğru kullanımı ile ilgili deneme yazıları, Dilimizi Niçin Doğru Kullanmalıyız?

Türkçenin Doğru Kullanımı

Türkçenin Doğru Kullanımı: İletişim, Etkili Konuşma Yazma Ve Okuma Kılavuzu

BİRİNCİ BÖLÜM: TÜRKÇENİN DOĞRU KULLANIMI

A. Dilimizi Niçin Doğru Kullanmalıyız?
B. Seçme ve Sıralama Eksenleri
C. Sözcük Bilgisine Sahip Olmak
Ç. Cümle Bilgisine Sahip Olmak
D. Doğru ve Güzel Bir Türkçeye Ulaşmanın Yolları

İKİNCİ BÖLÜM: İLETİŞİM

A. İletişimin Tanımı ve İnsan Hayatındaki Önemi
B. İletişimde Dil Unsuru
C. Etkili İletişimin İlkeleri
Ç. TSK’de İletişim ve İletişimin Önemi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: İLETİŞİMİN TEMEL BECERİ UNSURLARI

A. Konuşma
1. Konuşmanın Tanımı ve Genel Özellikleri
a. Konuşmanın Tanımı
b. Konuşmanın Yaşamımızdaki Yeri
c. Konuşma Güçlüğü Çekiyor muyuz?
ç. Konuşma Gücümüzü Geliştirebilir miyiz?

2. Güzel ve Etkili Konuşmanın Nitelikleri
a. Güzel ve Etkili Konuşabiliyor muyuz?
b. Güzel ve Etkili Konuşmanın İlkeleri Nelerdir?
c. İyi Bir Konuşmacının Niteliklerini Taşıyor muyuz?

3. Etkili Konuşmada Dikkat Edilmesi Gereken Konular
a. Yüz Yüze Konuşma
b. Her Şey Konuşma Tarzında Başlar
1) Sözlü İletişim
2) Sözsüz İletişim

4. Konuşma Biçimi: Doğaçlama, Hazırlıklı ve Yazılı Metin

5. Konuşma Türleri
a. Günlük Konuşmalar
b. Özel Durumlar İçin Özel Konuşmalar

B. Yazma
1. Yazının Önemi
2. Doğru ve Güzel Yazmanın Önemi
3. Güzel Yazı Yazmanın Altın Kuralları
4. Güzel Yazı Yazmayı Öğrenmek
5. Yazıya Nasıl Başlanmalı?

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: İLETİŞİMİN DESTEK UNSURLARI

A. Okuma
1. Okumanın Tanımı
2. Niçin Okuyoruz?
3. Okumaya Güdüleme
4. Okuyucu Türleri
5. Güdünün Göstergesi Olarak Başlıca Okuma Tipleri
6. Okuma Zevki ve Kişilik
7. Okumanın Kuralları ve Okuma İle İlgili Öğütler
8. Okuma Yanlışları
9. İyi Okuma Konusunda Bazı Öneriler
10. Hızlı Okuma
11. Hızlı Okuma Tekniği İle İlgili Kavramlar
12. Hızlı Okuma Yöntemleri

B. Dinleme
1. Etkili Dinleme Stratejileri
a. Duymayı ve Dinlemeyi Anlama
b. Dinlemenin Önemi
c. İyi Dinlemenin Önündeki Engeller
ç. Dinleme Çeşitleri
2. Dinlemeyle İlgili Son Düşünceler: Güdülenme
a. Dinlemenin Neden Önemli Olduğunu Hatırlamaya Çalışın
b. Dinleme Güdülenmesi İçin Engelleri Belirleyin ve Kaldırın
c. Ortak Bir Zemin Araştırın
ç. Dinlemeyi Bir Öğrenme Fırsatı ve Entelektüel Fırsat Olarak Görün

BEŞİNCİ BÖLÜM: ETKİLİ İLETİŞİMİN BASAMAKLARI

A. Yazma ve Konuşmaya Hazırlanmak: İlk Dört Basamak
1. Amaç ve Dinleyici / Hedef Kitlenin İrdelenmesi
2. Konunun Araştırılması
3. Düşüncelerinizin Desteklenmesi
4. Düzenleme, Planlama ve Ana Başlıkları Ortaya Koyma

B. Taslak Oluşturma ve Yazma: Diğer Üç Basamak
1. Taslak Oluşturma
2. Yazıya Dökme
3. Geri Besleme ve Onay

C. Etkili İletişimin Ayrıntıları
1. Amaç ve Hedef Kitlenin İrdelenmesi
a. Anahtar Sorular
b. Amacım Ne?
c. Ana Düşünceniz Konusunda Açık Olun: Amaç Cümlesinin Yazılması
ç. Diğer Konular
d. Hedef Kitlenin İrdelenmesi

2. Konunun Araştırılması
a. Araştırma Planının Yapılması
b. Bilgi Toplama Kaynaklarının Belirlenmesi

3. Düşüncelerin Genel Hatlarıyla Ortaya Konulması ve Düzenlenmesi
a. Amaç Cümlesinin ve Ana Düşüncenin Sonlandırılması
b. Ana Düşüncenin Başlangıçta Ortaya Konulması
c. Genel Hat: Neden İhtiyacım Var?
ç. Genel Hat: Üç Parçalı Yapı
d. Genel Hat Biçimleri: Resmî Genel Hatlarda Kullanılan Yapı ve Başlıklar
e. Gelişmenin Genel Hattı: Bir Yöntem Seçin

4. Yazma
a. Başkasından Yardım Almaktansa Kendin Düzenle
b. Hızlı ve Etkili Düzenleme – Üç Adım Yaklaşımı
c. Geri Besleme ve Onay

ALTINCI BÖLÜM: YAZIŞMALARDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR

A. Genel Esaslar
B. Askerî Yazışma Esasları
C. İfade Usulü
Ç. Yazım Kuralları
D. Askerî Kısaltmaların Türetilme ve Kullanılma Esasları
E. Sözcük Kısaltmalarını Türetme ve Kullanma Esasları
F. Terim ve Sözcüklerden Oluşan Bir İbarenin Kısaltması
G. Diğer Konular

TÜRKÇENİN DOĞRU KULLANIMI

A. Dilimizi Niçin Doğru Kullanmalıyız?

Dil ekmek gibi, su gibi günlük yaşamımızın içindedir ve soluduğumuz hava gibi bizi sarar; bundan dolayı onun varlığını hemen hemen hissetmeyiz. Gerçekten dil, üzerinde yaş adığımız toprak gibi ürünlerini sessizce bize sunar ve bizler bu sonsuz bahçenin meyvelerini sadece toplarız. Aslında dile, insanlığın en büyük buluşu olduğu için daha fazla ilgi göstermemiz gerektiği kanısındayız. Çünkü insanlarla, düşüncelerle, nesnelerle aramızdaki en önemli iletken dildir.

İnsanları, düşünceleri, nesneleri, dilin aracılığıyla kavrarız. Dil aracılığ ıyla kendimizi ifade ederiz. İşte dilin önemi burada ortaya çıkıyor. Türkçemizi niçin doğru kullanmalıyız, sorusunun cevabı da buradadır. Dili doğru kullandığımızda o iyi bir iletkendir; yanlış kullandığımızda ise kötü bir iletkendir.

Biz dili ne kadar iyi tanıyor, dili ne kadar iyi kullanıyorsak iletişimimiz o kadar iyi olacaktır. Dil bizi baş kalarına, başkalar ını ve başka nesneleri bize yansıtan bir aynadır. Dili doğru kullanmak, doğru anlamak bu aynayı mükemmelleştirmek demektir. Kullandığımız çağda ş araçlardaki göstergelerin, ekranların, ibrelerin bir an için bozuk olduğunu düşünün. Bu bir felakettir. Fakat bir toplum için ondan daha büyük bir felaket vardır ki o da insanlar arasında, bir iş bölümü içinde görev alan kişiler arasında, fikir ve görüş alışverişinde bulunanlar arasında dil aynasının görevini tam yapamamasıdır. Düş üncelerimizin anlaşılmasını istiyorsak, bunun en kestirme yolu dile hâkim olmaktır.

Dil üzerinde düşünür ve dili bir düşünce oda ğı gibi kabul ederseniz dilin düşünce yaşamımızı zenginleştireceğini göreceksiniz. Dil düşüncenin evidir; binlerce yıll ık insan zekâsı sözcüklerde, deyimlerde, ifade kalıplarında gizlidir. İnsanlık tarafından bilgilerimizi depolamak için kullanılan ilk araç dil olmuştur. Bugün aynı işi daha sistemli yapması için bilgisayarı yarattık. Buna rağmen günümüz için şunu söyleyebiliriz: Dile yüklenmiş bilgi, bilgisayarlarımıza yüklenmiş bilgiden fazladır. Dil, bilgisayarlardan fazla olarak bilgilerin sadece yüklendiği yer değildir, aynı zamanda bilginin üretim alanıdır. Kısaca üzerinde durulması gereken konu, dilin dü şüncelerimizi yansıtan bir araç olduğu gibi düşüncelerimizi geliştiren bir alan olduğudur. Basit bir örnek verelim: Bir insanın bildiği sözcük sayısıyla, düşünce zenginliği doğru orantılıdır. Bildiğimiz sözcük sayısı ne kadar fazlaysa

1

düşünce alanımız da o kadar geniştir. İlk bakış ta bu düşünce pek doğru görünmese de olgular incelendiğinde doğruluğu ortaya çıkmaktadır. Rönesans dönemi bilgin ve ressamları bak ış açısı (perspektif) kavramını yaratmasalardı, gözümüzle görmemize rağmen önümüzde uzayan ağaçlı yolun bir bakış açısı yarattığını göremeyecek ve ilk çağların insanları gibi ağaçları resmimizde aynı boyda çizecektik. Rönesans bilgin ve ressamlarının gözlemini bize ulaştıran şey “bakış açısı” sözüdür.

Dil üzerinde derin bir düşünce geliştirmeden doğru düşünmemiz olanaklı değildir. İnsanlar, nesneler vasıtas ıyla değil sözcükler aracılığıyla düşünür. Bundan dolayı düş üncenin iki aracının olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi dil, diğeri mantıkt ır. Bilimlerin sunduğu bütün bilgiler bize sadece iki kaynaktan gelir. Dil üzerinde düşünmek ve doğayı incelemekten. İş in ilgi çekici yanı doğadan gelen bilgilerin de dil kalıbına döküldükten sonra bize ulaşıyor olmasıdır. Anlaşılmak, mesleğimizde başarı elde etmek, yarat ıcı olmak, yaradılışımızdan getirdiğimiz ve sadece kendimize ait olan yeteneklerimizi yurdumuzun ve insanlığın hizmetine sunmak istiyorsak işe dilimize ilgi göstermekle başlayabiliriz.

Önce, dilin oluşturduğu sistemden, daha sonra da söz ve yazıdan bahsedelim.

Dil, soyut bir sistemdir; buna karşılık onun kişisel kullanımı olan söz ve yaz ı somuttur. Çağdaş dil bilimi, sözün altında yatan soyut bir dil sistemi olduğunu ortaya ç ıkarmış bulunmaktadır. Batılılar, dil biliminin bu keşfinden sonra okullarında dil bilgisinin yanında öğrencilerin dillerini daha yetkinlikle kullanabilmelerini sağlamak amacıyla, çağdaş dil bilimiyle birlikte dil sistemine yönelik bilgiler de vermeye başlad ılar. Dilin oluşturduğu bu sistemi tanımak, bizlere dili daha derinden kavrama ve daha başarılı kullanma olanakları kazandırmaktadır. Dilin nasıl bir sistem oluş turduğunu birkaç örnekle açıklamaya çalışacağız. Ayrıca Türkçemizin sistematik yapısını bir iki küçük örnekle anlatacağız.

Her dil, farklı bir dünya görüşünü yansıtır. İngilizce, Türkçe, Fransızca dünyayı farklı biçimde alg ılar. Bu algılama farkı aynı nesneleri adlandıran sözcüklerin farklı anlamlar taşıması sonucunu doğurur. Türkçe yürek, Arapça kâlp, Fransızca “coeur”, sözcüklerinin anlamları aynıdır, ancak kapladıkları anlam alanı yönünden dilsel değerleri farklıdır. Bu olguya somut bir örnek verelim:

2

Gökkuşağ ı, somut bir gerçeklik alanıdır. Bize değiş meyen bir ışık tayfı sunar. Bu tayfta yer alan renkler örneğin Türk dili tarafından yediye bölünerek, bir Bantu dili tarafından üçe bölünerek adlandırılmaktadır. Bu durumda bir rengin değeri, yani gerçeklik alanı Türk dilinde 1 / 7, Bantu dilinde 1 / 3’tür. Yani gökkuşağındaki renkleri yedi sözcükle karşılayan Türkçede bir sözcüğün payına düşen gerçeklik alanı daha küçük, gök kuşağındaki renkleri üç sözcükle karşılayan Bantu dilinde bir sözcüğün payına düşen gerçeklik alanı daha büyüktür. Bunun anlamı şudur: Bir sözcüğün geniş bir anlama gelmesini bir dilin zenginliği olarak düşünüyorsanız, Bantu dilindeki renk adları anlam yönünden daha zengindir. Ancak, düşündüğ ümüzün aksine bir dilde bir sözcük, anlam yönünden ne kadar dar bir gerçeklik alanını dile getiriyorsa o dilin anlatma yeteneği o kadar gelişmiştir.

Her dilde sözcüklerin farklı değerlerde olması tercüme konusunu yakından ilgilendirmektedir. Sözcüklerin değer farklılığı hiçbir dilden hiçbir dile tam tercüme yapılamaması sonucunu doğurmaktadır. En iyi yapılmış tercümelerde bile konusuna göre az veya çok mutlaka bir kayıp söz konusudur. Yurdumuz göz önünde bulundurulduğunda çağın bilgilerini edinmek için tercüme çalışmaları çok büyük bir öneme sahiptir. Ancak bu tercümeler, biraz önce sözünü ettiğimiz sözcüklerin değer farklılıkları göz önüne alınmayarak yapıldığından, yani Batı dillerindeki bilgiler Türk dil sistemi içinde anlatılamadığından, edindiğimiz bilgiler eksik kalmakta, yurdumuzda gerçek bir bilim yaşamı kurulamamaktadır. Daha önce dilin düşüncenin evi olduğunu söyledik. Şimdi şunu ekleyelim: Düşünce ancak ve ancak ana dilin bahçesinde çiçek açar. Bilimi Türkçede kuramıyorsak, ona sahip değiliz demektir. Her dilin sözcükleri farklı bir dünya algılaması yansıtır. Bu algılama tarzı dil sisteminin bir parçasıdır.

Yorumlar (0)