TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Ahmet MERMER
TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Ahmet MERMER
TÜRKÇENİN TARİHİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Ahmet MERMER
1.10. Türkçenin Tarihi Gelişimi
Anahtar Kelimeler: Türk Edebiyatı, Türkler, Türkçe
İlk izlerine Sümer kaynaklarında rastlanan Türk dilinin ilk verileri Hunlardan kalan birkaç
kelimedir. Bu birkaç kelimelik veri bir kenara bırakılırsa Moğolistan’da bulunmuş olan 6
satırlık Çoyr yazıtı (687-692), Türkçenin tarihi bilinen en eski metnidir. Köktürklerden kalan
Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk anıtları ise, geçmişi eskiye dayanan hacimce en büyük
Türkçe metinleri ihtiva etmektedir.
7-10. yüzyıllar arasında Türkçe, Macaristan’dan Güney Sibirya’ya ve Moğolistan içlerine
kadar uzanan sahada Göktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmıştır. Yazıtlar,
Moğolistan’dan sonra en yaygın olarak Güney Sibirya’da Yenisey ve kollarının suladığı
Alanlar da bulunmaktadır.
Asya’da Runik harfli yazıtlar beş ana bölgede toplanmıştır. Bunlar Batı Türkistan, Doğu
Türkistan, Moğolistan, Güneydoğu Sibirya ve Kuzeydoğu Sibirya’dır.
Köktürklerden sonra gelen Uygurlar, 9. yüzyıldan itibaren Tarım havzasında ve Gansu
bölgesinde Göktürk, Uygur, Soğdak ve Brahmi alfabeleriyle eserler meydana getirmişlerdir.
Elimizdeki kâğıda yazılı metinlerin en erken tarihlisi işte bu 9. yüzyıla, Uygurlara, ait
metinlerdir. Moğolistan’da bulunan anıtlardan bazıları da Uygurlara aittir. Onlar bu anıtlara
belgü ve bitig adını vermişlerdir.
Budist Türk çevresinden bugün için elimizde hem dinî, hem de din dışı zengin bir edebiyatı
bulunmaktadır. Yazmaların çoğu Soğd yazısından geliştirilmiş Uygur alfabesi ile yazılmıştır.
Bununla birlikte doğrudan Soğd yazısıyla yazılan birkaç parça ile Brahmi ve Tibet yazısı ile
yazılmış az sayıda yazma da mevcuttur.
Türk Budist edebiyatının büyük çoğunluğunu Çince, Tibetçe, Sanskritçe, Toharca ve
Sogdcadan yapılmış çeviriler teşkil etmektedir. Az sayıda telif eser de mevcuttur.
10.yüzyılda Kâşgar ve Balasagun civarında ortaya çıkan yeni bir Türk kültür çevresi Kutadgu
Bilig ve Dîvânü Lûgati’t-Türk gibi eserleri meydana getirmiştir.
13. yüzyılda Türk yazı dili Harezm bölgesinde merkezîleşmiştir. 13. ve 14. yüzyıllarda Türk
yazı dili bu ana sahadan başka Yukarı İdil sahasında, Mısır’da ve Anadolu ile Azerbaycan
sahasında kullanılmaktaydı. Anadolu ve Azerbaycan’da bu yüzyılda Oğuz ağzına dayalı yeni
bir yazı dili oluşmuştur. İdil Bulgarcası, 14. asırdan sonra yerini Kıpçakçaya bırakmıştır.
Mısır ve Suriye’de ise 15. yüzyıldan sonra Kıpçak Türkçesi kullanılmaz olmuştur. Kuzey ve
Doğu Türklerinde Harezm Türkçesinin devamı niteliğindeki Çağatay Türkçesi, tek ve ortak
yazı dili olarak 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar sürmüştür. 19. yüzyılın ortalarından itibaren
ise İlminski ve Ostroumov’un çabalarıyla her Türk boyunun konuşma dilinin ayrı bir yazı dili
hâline getirilmesi görüşü hayata geçirilmeye başlanır. Bu süreç 1930’lara kadar devam
etmiştir. Bu çalışmaların neticesinde bugün yirmi farklı Türk yazı dili ortaya çıkmış
durumdadır.
Tekin ve Ölmez, Türk dilinin tarihî dönemlerini şu şekilde sıralamışlardır:
1. İlk Türkçe (Başlangıçtan Milat sıralarına kadar)
2. Ana Bulgarca ve Ana Türkçe dönemleri (1.-6. yy.)
3. Eki Türkçe ve Eski Bulgarca dönemleri (6.-11. yy.)
4. Orta Türkçe ve Orta Bulgarca dönemleri (11.-16. yy.)
5. Yeni Türkçe ve Çuvaşça dönemi (16. yüzyıl sonrası)
Róna-Tas ise çağdaş Türk lehçelerini şu şekilde sınıflandırmıştır:
I. ÇUVAŞ
Viryal, Anatri
II. KIPÇAK veya KUZEYBATI KOLU
1. Kuzey veya Volga Kıpçak
Kazan Tatarları
Mişer Tatarları
Başkurt
2. Doğu veya Aral-Hazar
Kırgız
Kazak
Karakalpak
Nogay
3. Batı veya Pontus-Hazar
Kumuk
Karaçay Balkar
Kırım Tatar, Dobruca Tatar Urum veya Grek Tatar
Karaim
III. OĞUZ veya GÜNEYBATI KOLU
Türkmen
Horasan
Azeri
Türkçe veya Osmanlıca
Gagavuz
IV. HALAÇ veya GÜNEY KOLU
V. TÜRKİSTAN veya DOĞU KOLU
Özbek
Yeni Uygur
Türki
Salar
Hoton
Sarı Uygur
VI. SİBİRYA veya KUZEY KOLU
Sibirya Tatarları
Altay
Şor
Hakas
Çulum
Tuva
Tofalar
VII. Yakut
1.10.1. Türkçenin Karanlık Dönemleri
Anahtar Kelimeler: Türkçe, İlk Türkçe
Literatürde Ana Türkçe ve İlk Türkçe şeklinde isimlendirilen dönemlere ait elimizde yazılı
belgeler bulunmadığı için bu dönemler Türkçenin karanlık dönemi olarak adlandırılabilir.
Orhun abidelerini içine alan Köktürkçe ve bundan sonraki dönem Türkçesi hakkında ise
elimizde yazılı belgeler bulunmaktadır. Karanlık döneme dair bir ipucu bulabilmek için
Türkçenin Sümerce ile bağlantısı kurulmaya çalışılmıştır. Türkçe sondan eklemeli bir dil
olduğu hâlde Sümercede ön ekler de bulunmaktadır. Buna rağmen Türkçe ile Sümerce
arasında son derece ciddî ilgiler kurulmuştur. Ülkemizde konu üzerinde özellikle Osman
Nedim Tuna durmuştur. Tuna, Türkçe ile Sümercede 168 kelimenin ortak olduğunu tespit
etmiştir. Bunlardan bazıları aşağıda gösterilmiştir.
Sümerce Eski Türkçe
mae, men (ben) men (ben)
zae (sen) sen
di (konuşmak) ti- (demek)
dingir (tanrı) tengri (tanrı)
dug (dökmek) tök- (dökmek)
iduga (parfüm) yıdıg (koku)
kur (ülke) kuru (kara parçası, yer)
kur (koruma) kon- (korumak)
nig (şey) neng (şey)
nig (şey) sag (sağ, sağlam, iyi)
tibira (metal) temir (demir)
ud (zaman) öd (zaman)
udi- (uyuma) udı- (uyumak)
uş (iş) ış/iş (iş)
zag (sağ taraf) sag (sağ taraf)
dib (bağ) yip/ip (ip)
tar (kesmek, kırmak) yar- (yarmak)
tar (kesmek, kırmak) yir (yer)
gaz (ezmek) ez- (ezmek)
gig (hasta olmak) ig (hastalık)
gud (öküz) ud (öküz)
giş (orman, ağaç) yış (orman)
gişig (kapı) eşik (kapı)
sig (iyi) yig (yeğ, iyi)
şeg (yağmur) yag- (yağmak)
şurim (yarım) yarım (yarım)
sag (küçük çocuk) çağa (çocuk)
sipad (çoban) çopan (çoban)
sud (uzun olmak) sun- (uzatmak)
Örtüşen kelimeler arasında üç çift de ikileme vardır:
Sümerce Eski Türkçe