BENGÜ SU,  DİRLİK SUYU. DİRİM SUYU; MENGÜ BINARI-İldeniz Turan

BENGÜ SU,
DİRLİK SUYU.
DİRİM SUYU; MENGÜ BINARI


=05.01.2017 cuma günü Öğrenci Ali Yurt beni evimden aldı, Mecidiyeköyde, Cevahir işhanına götürdü Burada, bir kafede bizi bekleyen Ali Yurt'un öğretmeni, benim Balıkesir'de üniversiteden arkadaşım, daha sonra birlikte beş yıl Ankara - Sulakyurt Lisesinde öğretmenlik yaptığımız Sönmez Lutfi (Lütfi Sönmez) ile buluştuk. Ali, iki eski öğretmenine "Sulakyurt'un eğitimine katkıda bulunduğumuz için" birer plaket verdi.

Orada beş saat oturduk. Eski günleri, Balıkesir'i, Sulakyurt'u, Geyik Çam'ında uğruladığımız (çaldığımız) iki armut'u anlattık. "İKİ ARMUDA İKİ SEPET ARMUT" (bu öykümü üleşeceğim).

Sonra, Lütfi ile uğurlaştık. Ali beni evime getirdi. Çok sevinmiştim. Kırk yıllık arkadaşım Lütfi ile otuz yıldır göremediğim Ali'yi görmüş, uzun uzun söyleşmiştim. Bu benim bir ay içinde aldığım 2. plaket idi. Öbürü TDH başkanı Suat Özer'in verdiği plaket idi.

Eve gelir gelmez internete girdim! Çok yakın arkadaşım, gönüldeşim.. Eyüp Yaşar Atabey.. Dil yazıları, öykü, yır için beni otuz yıldır isteklendirip duran. Bakü'lü Turan Kamalsoy gibi: "Onu ne zaman yazacaksın, bunu ne zaman yazacaksın?" diyip duran ATABEY. Yıllardır, Akdeniz anemisi ile böbrek sayrılığı çekiyordu. En çok bitirip üleşmemi istediği yazım "BENGÜ" başlıklı yazım idi. "Çok uzun oldu, Yine de eksikleri var. Şu Moğol dilci bir gelsin de eksikleri gidereyim," diyip durumu açıklıyordum.
Yanına gidecektim, torunlarını sevecektim, tavuklara birlikte yem verecektik!
BEN BENGÜ TANRI'YA İNANDIĞIM İÇİN O ÖLÜMLÜ - GİDİMLİ NESNEYE İNANMIYORUM!
05.01.2017 CUMA GÜNÜ.. SEVİNÇLİ BİR GÜN OLACAKTI, KARA, KAPKARA BİR GÜN OLDU.. Çorlu'daki cemevine de gidemeyeceğim..=

Türkçe kökenli sözleri dil yazısı olarak yazıp kullanılması için sunarken bu çalışmaları ne için yaptığımızı da en geniş biçimde açıklamamız gerekir.
Bu dil yazılarını öncelikli olarak şu gerekliliklerden ötürü yazıyoruz:
-1- Hangi kavram Türkçe kökenli sözle karşılanmamışsa o kavramın Türkçe kökenli karşılığını bulup o sözü ayrı Türkçe kollarının ses bilgisine göre sunmak.
-2- Türk toplulukları arasında ortak kökten türeyen bütün sözleri öne çıkarmak.
-3- Dilde birliğe “Türkçe kökenli sözlerle” yol açacak sözleri işleyerek, kullanılması için isteklendirmek (teşvik etmek).
Çağdaş Türkçe kollarının yedi büyük öbeğinden üç büyük öbeği arasında anlaşmayı daha çok sağlayacak olan söz, söz öbeği ile eylemleri yaygınlaştırmak gerekir.

Üç büyük öbek şunlardır:
Türkçenin yüzde doksan dördünü oluşturan bölümü: Oğuz - Türkmen, Kuman - Kıpçak ile Karluk - Uygur Türkçe öbekleridir.

Kimsenin anlamını bilmediği, sezemediği bir sözü “ilk başta işlekleştirip yaygınlaştırmaya çalışmak, öğretici bir yöntem değildir.
Ancak, bir kavramı karşılayan söz yalnız bir, birkaç Türkçe kolunda varsa başka kollarda olmadığına bakmaksızın o sözün işlek, yaygın duruma gelmesi için çabalamak, işlemek gerekir.
Kavram boşluklarının Türkçe kök, Türkçe ek ile türemiş karşılıklarını belirleyip sunmak, bir yandan düşünce, bilim, anlaşma.. gibi konularda eksikleri giderecek, bir yandan da ayrı Türk toplulukları arasında anlaşma, sezme kolaylığı sağlayacaktır.
Türkçe için gerçek dışı olarak en çok yapılan yergi şudur:
“Türkçede soyut sözler çok azdır.”
Bu söylem bir bakımdan doğru, bir bakımdan yanlıştır.

TÜRKÇE BUZDAĞININ GÖRÜNEN KESİMİ İÇİN DOĞRUDUR. Gerçekten de işlek olarak kullanılan söz varlığı içinde Türkçe kökenli soyut söz sayısı çok azdır.
Bin üç yüz yıldır, kökeni ne olursa olsun, Türklerin özellikle aydın kesimi Arap ile Fars ulusu ile diline karşı tapınma duygusuna benzer bir söz seçimine bağlı olarak yöneliş içindedir.

Ancak, “BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN KESİMİ İÇİN BU SÖYLEM (cümle) DOĞRU DEĞİLDİR.”
Türkçenin bulunan yazılı kaynakları içinde en eski kollarından başlayarak eski - çağdaş bütün kollarında çok sayıda soyut söz vardır. İşlenmeyen, (yeterince) araştırılmayan, ilkin “biricik kılavuz niteliği olan dil yazılarında”, “masallarda / erteklerde”, yırlarda, öykülerde, romanlarda, ders kitaplarında, radyoda, televizyonda.. işlenmeyen, kullanılmayan “TÜRKÇE KÖKENLİ SOYUT SÖZ VARLIĞI.”
Evet, var, sanılandan daha çok. Ancak, bu gizil güç, saklı güç (potansiyel) önce yeterince araştırılmıyor, sonra yeterince kullanılmıyor. ÖNCE ÖZKEYLİK DUYGUSU OLMADIĞINDAN, SONRA: Olgunlaşmış bir ÜLKÜ OLMADIĞINDAN.
Söz varlığındaki sözler soyutluk - somutluk niteliklerine göre ikiye ayrılır:

SOMUT SÖZ = Varlıkları beş duyu ile belirlenebilen bütün nesnelere denir. = yoğun söz; muşahhas kelime; konkret naun.
ÖRNEK: Taş, ağaç, gökyüzü, ses, su, buğu, bulut, ışık, kişi.. gibi.

SOYUT SÖZ = Varlıkları beş duyu ile belirlenemeyen bütün nesnelere denir. = yalın söz; mücerret kelime; abstrakt naun.
ÖRNEK: Düşünce, ülkü, us, erdem, sezgi, dirlik suyu.. gibi.

Osmanlıca döneminde, Farsça "Ab", Arapça "Hayat" sözcüklerinden türemiş: "AB-I HAYAT" sözünün Türkçede üç karşılığı vardır:
"BENGİ SU", "DİRLİK SUYU", “DİRİM SUYU”..

=A= ART DÖNEMLİ SÖZ VARLIĞI: ESKİ TÜRKÇE KOLLARI (LEHÇELERİ)

KARAHANLI TÜRKÇESİ (8. – 13. YY):
“KUTADGU BİLİG” – Yusuf Has Hacib (1069):
Reşit Rahmeti Arat

tilek ârzû ni‘met tükel yése sen
tiriglik suwın sen bulup içse sen.
[istek dilek azık – yiyecek tükel (tümüyle) yesen sen
Dirlik suyunu (bengü suyu) bulup içsen sen] - 6148. koşa (beyit).

--- Ek bilgi: KUTADGU BİLİG’de “tiriglik suwı” bir yerde kullanılmıştır.
--- --- ---
ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ (13. - 15. yy.)

Kutadgu Bilig’de “tiriglik suwı” biçiminde olan söz Eski Türkiye Türkçesinde “DİRLİK SUYU”, Kazan Tatar Türkçesinde “TÊRÊKLÊK SUI” biçiminde yaşamaktadır.
Birbirinden böylesine uzak iki Türkçe kolunda bu soyut sözün yaşaması, bu sözün eski dönemlerde çok yaygın, çok işlek olarak kullanıldığını gösteren bir kanıttır.
Eski Uygur Türkçesinin bütün belgeleri taranarak yeterli büyüklükte bir sözlüğü yapılamamıştır.

Ayrıca, Eski Türkiye Türkçesi ile Osmanlı Türkçesinin söz varlığının yazıldığı TARAMA SÖZLÜĞÜ için 227 kaynak taranmıştır. Son yıllarda bu iki dönemde yazılmış yirmi dolayında eser yayınlanmış. Eski Uygur Sözlüğü ile adı geçen iki dönemin kaynakları tarandıktan sonra bu üç sözün varlığı üzerine daha geniş, daha sağlıklı bilgiler edineceğiz.

DİRLİK SUYU = Âb-ı hayât.

Niderüz dirlik suyın (ﺼﻭﻳﻥ ﺩﺭﻞﻙ) biz can yağmâya virdük
Gevheri sarraflara ma’den yağmaya virdük.
Yunus Emre DİVAN’ı- 13. – 14. y.y.

& Bu bap Zülkarneyn’in karanuluğa girdiğin zikreyler, dirlik suyu (ﺳﻭﯽ ﺩﺭﻞﻙ) istemek için. (Enb. XIV. y.y.)

(KISAS-ı ENBİYA. (ﻕﺼﺹ ﺍﻦﺒﻴﺍ) : XIV. y.y.: Aydınoğlu Mehmet Beğ için Arapçadan çevrilmiş olan bu önemli eser, XIV. y.y. Anadolu Türkçesinin duru, güzel bir örneğidir.
Çeviren belli değildir. Kitabın konusu: Yaradılış öncesi, yaradılış ile peygamberlerin menkıbeleridir. Eserin Türk Dil Kurumu kitaplığında 1776 / 6037 numara ile kayıtlı bulunan 950 sayfalı nüshası taranmıştır.
Tarayan: Edebiyat öğretmenlerinden Kemal Edip Kürkçüoğlu’dur.] (Enb. XIV.)
--- --- ---
ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARI:

Dirlik suyu = Bengü su, dirim suyu, (âb-ı hayât).

KAZAN TATAR TÜRKÇESİ

Kazan Tatar Türkçesindeki Türkçe karşılık:

têrêklêk suı (ad; belirtisiz ad tamlamas; inanış) = Dirlik suyu, dirim suyu, bengü su, (âb-ı hayât).

Kazan Tatar Türkçesindeki alıntı karşılık:

ebêlheyat (kaynaşık neteg. tamlaması; inanış) (Farsça + Arapça) = Dirlik suyu, dirim suyu (âb-ı hayât), bengü su. < ÂB - EL HAYÂT.
≡--- --- ---
BENGÜ SU

ESKİ KIPÇAK TÜRKÇESİ (13. – 15. yy):

meñi ṣu (ad) = Bengü su, bengi su, dirlik suyu, dirim suyu (âb - ı hayât).
KİTÂBÜ’L-İDRÂK Lİ-LİSÂNİ’L -ETRÂK Yazan: Esîrüddin Ebî Hayyân el-Endülüsî: - (1312) - Çevirerek yayımlayan: Ahmet Caferoğlu. İstanbul - 1930.
≡--- --- ---
ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ (13. - 15. YY)

MENGÜ = Ebedî, ölümsüz.

Şirin lebin şarabını her kim ki nûş ide
Mengü (ﻣﻥﻜﻭ) yaşaya Hızr gibi câvidan ola. (Dâi. XV. 32)

[DÂÎ DİVANI (ﺩﻴﻭﺍﻦﻯ ﺩﺍﻋﻯ): 15. y.y. bilgin ile şairlerinden Germiyanlı Ahmet Dâî’nin divanıdır.
Bu divanın Burdur kitaplığında bulunan 144 sayfalı nüshasını Prof. İsmail Hakkı Ertaylan 1952 yılında tıpkıbasım olarak yayımlamıştır. Tarama bu baskı üzerinden yapılmıştır.
Tarayan: Türkçe öğretmeni Nurettin Koç’tur]

MENGÜ BINARI = Âb - ı hayât pınarı (çeşmesi). “Bengü su pınarı”, “dirlik suyu pınarı.”

Kara saçun (saçını) bağlarsa seher ol
Saba mengü bıñarına (ﺑﻜﻜﺍﺭﻳﻥﻪ ﻣﻥﻥﻜﻭ) açar yol. (Işk. XIV. 294 -1)

[IŞKNAME (ﻋﺵﻕﻥﺍﻣﻪ): XIV. yüzyılda yaşayan Mehmet adlı bir şairin 1398 (800) yılında yazarak Yıldırım Bayezid oğlu Süleyman Çelebi’ye sunduğu manzum hikâyedir. 8702 beyti bulan bu güzel mesnevi Hüma ile Ferruh arasında geçen sevişme olaylarını anlatır.
Tarama işi eserin Paris Milli kitaplığının Türkçe yazmalar bölümünde 604 sayı ile kayıtlı tek nüshasının fotoğrafı üzerinden yapılmıştır.
Tarayan: Doç. Sedit Yüksel’dir.] (Işk. XIV.)

MENGÜ SUYU (MENGÜ SUVU) = Âb-ı hayât.

Boğazlandı ol toyda yindi idi
Melâikten artuğu toyundudu
Kamu dürlü ni’metler anda idi
Meğer mengü suviyle (ﺳﻭﻳﻞﻪ ﻣﻥﻜﻭ) kuşun südü. (Süh. XIV. 132)

[SÜHEYL ü NEVBAHAR (ﻦوﺒھار ﻭ ﺳﻭھڍﻝ): Ferhengname-i Sa’di çevirisi ile XIV. yüzyıl Anadolu Türkçesinin şiir dilindeki ilk güzel örneklerini vermiş olan Gülşehri (Kırşehirli Hoca Mesut)’nin Farsçadan çevirdiği manzum hikâyedir. Çin hükümdarının kızı Nevbahar’a bir nakkaşın yaptığı resimden aşık olan Yemen hükümdarının oğlu Süheyl’in, nakkaş ile birlikte Çin’e yaptığı geziyi, birçok olaydan sonra sevdiğine kavuşmasını anlatır. Bu çeviri dil bakımından çok bay, varlı, ayrıca önemlidir.
Eserin biricik yazması Berlin Kitaplığında bulunuyordu. Bu basma nüshayı 1925’te Prof. Mortman Berlin’de bastırmıştır.
Bundan bir yıl sonra Çankırı’da bir nüsha daha bulunmuştur.
Tarama, şimdi Türk Dil Kurumu uzmanlarından Dehri Dilçin’in elinde olan bu nüsha üzerinden yapılmış, gerektikçe basılı nüshaya da bakılmıştır.
Tarayan: Dehri Dilçin’dir.] (Süh. XIV.)

Nite olmaya kimse ayın bayın
Ki karanuda bula mengü suvun (ﺼﻭﻥ ﻣﻥﻜﻭ) (Süh. XIV. 117)

Dedi ey kutlu yüzlü tatlı sözlü
Dilinde kand ü mengü suyu (ﺳﻭﻴﻭ ﻣﻥﻜﻭ) gizli. (Işk. XIV.)
≡--- --- ---
TÜRKİYE TÜRKÇESİ

TÜRKİYE TÜRKÇESİ YÖRE AĞIZLARI (DİYALEKTLERİ)

ANADİLDEN DERLEMELER - II. cilt- Hamit Koşay, Orhan Aydın - T. D. K. C. I. 19
TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ -1952 yılı -Ankara.

16. s. bengi (ad; oyun, gelenek) = İcabında yüz oyuncunun oynadığı bir tempo ile oynanan bir oyun.: Kozak – İZMİR.
16. s. bengisu (ad; kaynaşık neteg.tamlaması; inanış) = Köroğlunun içtiği sihirli su.: İSTANBUL.
--- --- ---
Türkiye’de halk ağzından SÖZ DERLEME DERGİSİ - 1.CİLT =A - D= :
TDK yayınları –
1939 yılı - MAARİF MATBAASI - İSTANBUL

191. s. bengi (ad; oyun, gelenek) = Düğünlerde oynanan bir çeşit zeybek oyunu.: BALIKESİR ile çevresi;.: Bergama <<İZMİR>>
--- --- ---
Türkiye’de Halk Ağzından SÖZ DERLEME DERGİSİ – 4. CİLT: =A - Z=
-ULAMA-
Türk Dil Kurumu – 1951 yılı
[1597 - 1709] TOPLAM: 113 (YÜZ ÖN ÜÇ) YAZILI SAYFA.

1626. s. bekgütaş (ad; gelenek) = Abide, dikili taş;.: Buca <<İZMİR>>
--- --- ---
DERLEME SÖZLÜĞÜ II. CİLT =B=
TDK yayınları – Ankara 1963 yılı

628.s. bengutaş [bekgütaş, bengü] = Anıt. (Kocaeli)
[bekgütaş] : (Buca -İzmir)
[bengü] (Kırım göçmenleri)
--- --- ---
DİRİM SUYU

“dirim suyu” sözünün yalnız Maraş’ın Andırın ağzında kullanıldığını belirledim. Şimdilik, başka bir yerde varlığı belirleyemedik.
Ancak, böyle özgün sözler göbelek (mantar) gibi birden bire türeyip ortaya çıkmaz. Kesinlikle daha önce türemiş bir sözden örneklenerek türediğini sanıyorum.
Yapısında BİR KEZ EYLEM ADI (I)m kipi olduğu için “SIKLIKLA KULLANILARAK YAYGINLAŞMASI DURUMUNDA” örneklenerek (analoji yapılarak) çok sayıda sözün türemesinde kullanılacaktır.

ANADİLDEN DERLEMELER - II. cilt- Hamit Koşay, Orhan Aydın - T. D. K. C. I. 19
TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ -1952 yılı -Ankara.

44. s. dirimsuyu, dirim suyu (ad; inanış) = Ab - ı hayat.: *Andırın –MARAŞ.
--- --- ---
DERLEME SÖZLÜĞÜ – 4. CİLT
TDK Yayınları – 1963 yılı – Ankara.

1517.s. dirimsuyu, dirim suyu = Âb-ı hayât. (*Andırın -MARAŞ)
--- --- ---
--- --- ---
SONUÇ:

Ulusların güçlenmesi, bütün değerlerinin, varlıklarının başında, ilkin, ilk önce dilinin güçlenmesine, genişlemesine bağlıdır. Bu yönde öncelikle SOYUT SÖZLERİN çoğaltılması, kavram boşluklarının olabildiğince “Türkçe kök, Türkçe eklerle türetilmiş” sözlerle doldurulmalıdır.
Dilcilerin Türkçe kökenli sözleri değişik yönlerden araştırıp sunmaları “ilk adım olarak” gerekli, çok yararlıdır.
Ancak, yeterli değildir.
Başka dilciler dil yazılarında”, “masallarda / erteklerde”, yırlarda (şiirlerde), öykülerde, romanlarda, ders kitaplarında, radyoda, televizyonda bu sözler kullanılarak İŞLEK (günlük yaşayışta sıklıkla kullanılan), YAYGIN (Türkçenin kullanıldığı bütün yerlerde) sözler durumuna / yağdayına getirilmelidir.
“DİLDE, DÜŞÜNCEDE, ÜLKÜDE, DOLAYISIYLA İŞTE”.. BİRLİK OLMAZSA, YENİDEN BÖLÜNME, YENİDEN YAD KANLILARIN YÖNETİMİ, YENİDEN KILIKSIZLARIN (ahlaksızların) EGEMENLİĞİ..

Yorumlar (0)