GENÇLERİN 'ÖZ TÜRKÇEYE'  ESKİ – ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARINA İLGİSİ; TÜRKÇESİ NEDİR?

GENÇLERİN “ÖZ TÜRKÇEYE”
ESKİ – ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARINA İLGİSİ;
TÜRKÇESİ NEDİR?


Sürekli sorular geliyor, telefonla, özelden, gittiğim çay ocaklarında, parklarda, öğretmenevlerinde..
İstemeyerek oldu, bu durum. Dil dışında bütün konuları unutacağım!

Geçende beş - altı genç:
“Bir yerde buluşalım, bize Türkçe üzerine bilgilendirme söyleşisi veriniz”, dediler.

(Bu kez İstanbul’un bir başka yöresinden çağrı geldi.)

Gençlerimiz ilkin, ilk önce, başlangıçta:
Dil alanında, “DİLDE BİRLİK - DİLDE TÜRKÇELEŞME” ülküsü alanında, Türkbilim alanında bilgilenip bilinçlenmeli.

Sonra, Türkçeyi Osmanlıca damgalarla (harflerle) yazıp söyleşen “elden ayrıksı (anormal)” kof Türkçücükler çoğalır!
Yalnız söyleşerek, arada bir yazarak yapılacak bir görev, hizmet var.

Gitmemek: SATKINLIKTIR!
Böyle özün özü, özün özeği bir konuda duralamak bile olmamalı.
Erincekliğin (tembelliğin) gereği yok! Gitmeliyim, gittim.

Önce altı genç, sonra, birden bire on üç, daha sonra on dört kişi oldular.
Gençlerin ikisi Türk Dili - Edebiyatında okuyor, biri bu okulu bitirmiş, atanamamış. Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinden, tarih bölümü öğrencisi olan genç daha çok kimseyi toplamaya çalışıyor. “Gerek yok” dedim.

Birlikte yürürken:
--- Unutmayınız: Siyaset yok! İnanç üzerine söz yok!..
Büyükçe bir çay ocağına gittik, tanımadıklarımla iyice tanıştım.
İçitler geldi, boş bardaklar gitti.

İlkin, on ayrı konuda kısaca dilbilgisi:
İVEDİLİK YANSIMA EYLEMİ (tezlik tasvir fiili)’nden başladık..
Tanımlar, örnek söylemler (cümleler).
SIKLIK ÇATISI.. -ala-/ -ele-

ON AYRI KONU.

ANLATILANLARLA İLGİLİ SORULAR - YANITLAR.

“Bu benim yöntemim, bilgilendirmeden sonra soru – yanıt dinlencesi (paydosu)”

SONRA, KISACA SES BİLGİSİ:

Türkçede “UZUN, BOĞUK, YAYVAN ÜNLÜ YOK!”
ARAPÇADAN OSMANLICAYA

Â, Î, Û.. ünlüleri yalnız alıntı, yad sözlerde kullanılır. Bu konu çok önemli.
Türkçenin ses bilgisine, Türkçe sözlere BİLE bu “uzun, boğuk, yayvan” Arapça sesleri sokanlar Türkçü olmadıkları gibi Türk de değiller. Bunu unutmayınız, değerli öğrenciler’

TÜRKÇE “DÜZ, UZUN ÜNLÜLER”:

Ā / ā; Ǟ / ǟ; Ē / ē; Ῑ / ῑ; “UZUN İ YOK”; Ō / ō; Ȫ / ȫ”; Ū / ū; Ǖ / ǖ;

Bu “düz, uzun” ünlüler Eski Türkçede (Köktürk, Eski Uygur, Karahanlı ..) vardı.
Günümüzde “yoğun, yaygın” biçimde şu üç Türk topluluğunda Türkçe “DÜZ, UZUN ÜNLÜ”ler var:
Doğu Sibirya’da: Saha (Yakut) Türkleri “300 bin kişi”;
Orta İran’da: Halaç Türkleri “60 bin dolayında”;
Türkmenistan Türkmenleri, Güney Türkeli (Kuzey Afganistan) Türkmenleri, İran Türkmen Bozkırı Türkmenleri “toplam 7 milyon ”

TÜRKÇE KÖKENLİ SÖZLERİ YAD SÖZLER KARŞISINDA KULLANMANIN:
TÜRKLÜK KİMLİĞİ, TÜRK BİRLİĞİ; “DÜŞÜNCENİN, BİLİMİN, UZAGUTLUĞUN (sanatın)…” GELİŞMESİ BAKIMINDAN GEREKLİLİĞİ:

Bu geniş, yeleken çay ocağında iki saat oturduktan sonra “TÜRKÇE ALPAGUTLARINI” yanıma alıp öğretmenevine götürdüm.
Öğretmenevinin geniş gezemeğinde (balkonunda) oturduk. Burada Atilla uzagutun (ustanın) teknesini beklerken dersimizin üçüncü bölümünü işleyeceğiz.

Öğrendikleri Ortak Türkçe sözlerle Afganistan’dan burada çalışan Hazaralarla, Güney Suriyeli Türkmenlerle söyleşecekler. Siyaset yok, inanç (din) konularına girmek, inanç yolu (mezhep) konularına girmek yok. Salt, yalnız BELİRLENEN ÖZ TÜRKÇE sözlerle uzun uzun söyleşecekler.

BU DERSTE İŞLENEN KIRK TÜRKÇE SÖZ:

İsim değil, AD; Soyisim değil, SOYAD;
misafir değil, KONUK.
Şahit değil, TANIK.

Müteselsil değil, ARDICIL.
Müteselsilen değil, ARDICIL OLARAK.

görsel değil, GÖRÜNTÜ.
simge değil, BELGİ.

zehir değil, AĞI / AĞU.

“sanayi, endüstri, teknik” anlamındaki “kökensiz” URAN DEĞİL, parola, savaş bağırışı anlamındaki Türkçe “URAN”

damat değil, GÜVEY / GÜVEĞİ.

Kayın valide değil, KAYIN ANA, KAYNANA
Kayın peder değil, KAYIN ATA, KAYNATA

kaybetmek değil, YİTİRMEK.
kayıp değil, YİTİK, YİTKİ, YİTİM..

EN BÖLÜCÜ, en bulanık, YARI ALINTI SÖZ: KAYBETMEK. YILLAR BOYU YÖRELERDE, TÜRK YURTLARINDA GEZDİM, BU BÖLÜCÜ sözü yalnız Türkiye devşirmelerinin yır, inanç yoluyla etkili olduğu yerlerde işittim, başka yerde İŞİTMEDİM.

Ayna değil, GÖZGÜ.
lanet, beddua değil, KARGIŞ, İLENÇ.

gıpta etmek değil, İMRENMEK.
gıpta edilen değil, İMRENCE, İMRENÇ.

esir değil, TUTSAK.
Nasihat değil, ÖĞÜT.
Vatanperver, vatansever değil, YURTSEVER.

Özgür, hür, azat değil, ERKİN.
--- Türkçe kollarında en yaygın söz: ERKİN! Atatürk, en yakın arkadaşı Behiç Beğ’e bu sözü soyadı olarak verdi. Şu yadırgı, ayrıksı “özgür”ü kim araya sokuşturdu!?
--- Hocam, Agop sokmuş olmasın mı?
--- Evet, hocam, Agop Dilaçar sokmuş olabilir!?
Kendi öz elimi nasıl da tanıyorum!
--- Sanmıyorum, yiğitler, sonra irdeleriz-dedim.

Bir yandan sesimi telefona alıyor, bir yandan da söz söz aksatmadan yazıyorlar. Şu, ilkokul 3. Sınıfta ak yakalı, kara önlüklü kızlar olurdu, öğretmenin sözlerini kaçırmadan saklıkla, özenle yazarlardı. 21. Yy.da, cep telefonunun, bilgisayarın olduğu günümüzde şu gençler de öyle! Umut verici bir görüntü!
ALTMIŞ ÖZ TÜRKÇE sözü birer birer, Eski Türkçe - Çağdaş Türkçe kollarındaki varlığını göstererek açıkladım.
Öğretmen evinde birer çorba içtik.
Deniz kıyısına bir tekne yanaştı, kır saçlı Atilla uzagut ayağa kalktı. Telefonum çaldı:
--- Ay gardaş, ay ağa, hadi, gelin daa!
--- Sen gel bir çorba iç, giderik.- dedim.
--- Çorbanın yaxşısı burada.
--- Tutmaç ne oldu, pişirdiniz mi?
--- Senin sevdiğin gızıl göbelek çorbası pişirmişem. Sonra palamut yiyeceyik, çoban salatasııı!
Kılığını (huyunu) biliyorum, kızmayayım diye art arda sayıyor.
--- “GÖBELEK”i unutmuşum, alplar! Rumca “mantar”ın Türk topluluklarındaki en yaygın Türkçe karşılığıdır! Unutmayın! Yazmayan yarışı ilk baştan yitirir. Kazan Tatar: “GÖMBE”, Türkiye, Azerbaycan “GÖBELEK”, Türkmen “KÖMELEK”.. Neyse, o yazıyı üleşeceğim.
Tekne ile Sarıyer’e gidip döneceğiz. Deniz üstünde yemek yerken art arda ardıcıl sözlü kısa sınavlar yaptık.
“YÜZDE YÜZE YAKIN ÖZ TÜRKÇE YAZMA SINAVI.” Yazı, öykü.. Barçası (hepsi) ilk üçe girmekten söz ediyor.
Birden sesimi yükseltip:
--- Bizim yarışmamızda 1., 2., 3… yok!- dedim.: Kazananlar var, yitirenler var! Böylesi daha öğretici.
Göz kırpımı duraladıktan sonra bir toplu alkış sesi işitildi.

ÖNCE DİL, SONRA DİL – DÜŞÜNCE.. SONRA: İŞ, ÜLKÜ!

Türk nazmida çu tartıp men ‘alem
Eyledim bul memleketni yek kalem.

Ali Şir NEVAÎ

Yorumlar (0)