TEMEL SÖZCÜKLER BAĞLAMINDA TÜRKÇENİN GÖRÜNÜMÜ-PROF. DR. BİLGEHAN ATSIZ GÖKDAĞ

TEMEL SÖZCÜKLER BAĞLAMINDA TÜRKÇENİN GÖRÜNÜMÜ


PROF. DR. BİLGEHAN ATSIZ GÖKDAĞ

ÖZET
Temel sözcükler belli kültürlere bağlı olmayıp bütün insanlarda ortak olan kavramları karşılayan sözcüklerdir. Bu sözcükler, bir dilin lehçe ve ağızlarında bir takım ses değişmelerine uğramış ya da yazıya geçirildikleri ilk halleriyle yaşıyor olabilirler. Temel sözcük listeleri, daha çok karşılaştırmalı ve tarihį dilbilim çalışmalarında, dil ailelerinin yaşının ve akrabalığının tespitinde kullanılır.

Bir dildeki temel sözcüklerin hangileri olup olmadığı noktasında G. Doerfer, M. Swadesh, Yakhontov, G. Clauson gibi dilbilimciler tarafından bir takım listeler hazırlanmıştır. M. Swadesh öncelikle 100 sözcüklük bir liste hazırlamış, daha sonra bu listeyi genişleterek sayıyı 207 olarak belirlemiştir. G. Doerfer sadece organ adlarından oluşan bir temel sözcük listesi hazırlamış, ana, yan ve ara temel sözcükler olarak temel sözcükler başlığını alt başlıklarla incelemiştir. Yakhontov’un listesi ise 35 sözcükten oluşmaktadır. G. Doerfer’in hazırladığı listede M. Swadesh’in listesinden farklı olarak parmak, sakal ve dudak sözcükleri, Yakhontov’un listesinde ise yel ve tuz sözcükleri de yer alır. Clauson ise temel olarak Swadesh’in hazırlamış olduğu listeye bağlı kalmış, ancak bozkır hayatını çok iyi yansıtan yay, ok, çadır, at, ve ata binmek gibi sözcüklerle kenç, ev, dudak, süt, göbek, tirig, karaŋgu gibi sözcüklere de tamamlayıcı listede yer vermiştir. Son yıllarda ise Alman dilbilimci Carsten Peust, temel sözcük listesini yeniden değerlendirmiş; taşı - , uygula - , yap - , rüya, bal, acık - sözcüklerinin de temel sözcüklerden sayılması gerektiğini belirtmiştir. Bizim bildirimizde, temel sözcükler üzerine yapılan çalışmaların bir değerlendirilmesi yapıldıktan sonra, Türk dilinin 200 kelimelik temel sözcük listesi hazırlanmıştır.

Hazırlanan listede M. Swadesh’in çalışması temel alınmış, ancak bize göre bu listede olmaması gereken sözcükler çıkarılıp olması gerektiğini düşündüğümüz bazı sözcükler eklenmiştir. Liste hazırlandıktan sonra sözcüklerin Eski Türkçedeki şekilleri tespit edilmiştir. Eski Türkçedeki şekilleri tespit edilen bu sözcüklerin Türkçenin 21 lehçesinde (Gagavuz, Türkiye, Azerbaycan, Türkmen, Başkurt, Kazak, Kırgız, Karakalpak, Karaçay-Malkar, Özbek, Uygur, Kumuk, Kırım, Kırım-Tatar, Altay, Nogay, Tuva, Saha, Halaç, Hakas, Çuvaş) görünümlerinden hareketle Eski Türkçe ile yakınlıkları üzerinde durulmuştur.

TEMEL SÖZCÜKLER BAĞLAMINDA TÜRKÇENİN GÖRÜNÜMÜ


Sami dillerinde (Arapça, İbranice, Aramice, Süryanice, bugün yaşamayan Fenikece, Akadca) yüzde 100, İndocermen dillerinde (Hint-Avrupa dillerinin batı kolu) yüzde 81,8, Kartwel dillerinde (Güney Kafkasya dilleri, Gürcüce, Lazca vd.) 63,7, Ural dillerinde (Macarca, Fince, Estonca vd.) 63,7’dir. Doerfer’e göre bir dil, temel söz varlığında ödünçleme yapabilir. Ancak bu her durumda gerçekleşmez.

Mesela ayak sözcüğü Doerfer’e göre ana temel sözcüktür ve bir dilden ödünçlenme ihtimali oldukça düşüktür. Ancak kirpik sözcüğü ise yan temel sözcüktür ve ödünçlenebilme ihtimali daha yüksektir. Ana temel sözcükler ne çok özel ne de çok genel kavramları karşılar. Yan temel sözcükler ise ya çok özel ya da çok genel kavramları karşılar2. Yani temel sözcükler de sıklıkla olmasa da ödünçlenebilir. Bu durumun dilbilimsel açıklaması bu şekilde yapılsa da bir dil, temel söz varlığından bir sözcüğü değiştirme yoluna gidebilirken bazı sözcükleri hiç değiştirmeyebilir.

Doerfer’in yöntemini bu sözcükler için uygulayalım. Su sözcüğü ırmak, göl, deniz sözcüklerinin bir üst anlamlılık kategorisidir. Bu yüzden ana temel sözcük olsun. Bu halde ırmak, göl, deniz sözcükleri yan temel sözcük olur. su sözcüğünün Türk lehçelerinde yaşama oranı yüzde 100’dür, ırmak sözcüğünün ise yüzde 14’tür. Göl sözcüğü yüzde 100, deniz sözcüğü için durum yüzde 90’dır. Türkçe, benzer kategoride yer alan bu üç sözcükten neden göl ve deniz sözcüklerinde bu kadar tutucu iken ırmak sözcüğünün yüzdesi bu kadar düşüktür?

Bu ve bunun gibi durumlar ancak inceleme yapılan dilin kendi içinde çözülebilir. Temel sözcüklerin bilimsel olarak belirlenmesinde insan unsuru başta gelmektedir. Temel sözcükler bir dilin ilk konuşurlarının söz varlığını yansıtır. Bu sebeple herhangi bir kültürel etkinliği yansıtmazlar. Bir kavramı karşılayan sözcüğün/terimin eskicilliği iki yönüyle ele alınabilir. Birincisi, sözcüğün kaynak dilde görünen en eski şeklidir. Bu, daha çok dilin gramer boyutu ile ilgilidir. Herhangi bir kavramı karşılayan bir veya birden fazla sözcük olabilir. Ancak bu sözcüklerden bir tanesi mutlaka bir diğerine göre daha eskicildir.

Bir kavramı karşılayan birden fazla sözcük, ya başlangıçta birbirinden ayrı anlamdadır ya da yakın anlamlı olsalar dahi aralarında mutlaka anlam ayrımı vardır. Böyle sözcükler, anlam olarak zamanla birbirine daha da yaklaşabildikleri gibi uzaklaşabilirler de. Bugün pek çok dilde birbiri ile aynı anlamda olduğu varsayılan sözcükler mevcuttur. Bu sözcüklere dil tarihlemesi ile yaklaşıldığında o kavramı tek bir sözcüğün karşıladığı, o sözcüğün de kavramın en eskicil hali olduğu anlaşılır. Durumu Türkçe için düşündüğümüzde şu örneği verelim: ak ve beyaz sözcükleri aynı kavramı karşılayan iki sözcüktür. İlk bakışta aralarında hiçbir anlam farkı olmadığı düşünülebilir. Ancak bir takım deyimlerde, kalıplaşmış sözlerde bu anlam farkı gün yüzüne çıkar.

Mesela alnı ak deyimini alnı beyaz şeklinde kullanamayız. Tabii bu karşılaştırmadaki sözcüklerden biri Türkçe, diğeri Arapçadır. Şimdi de aynı anlamda olduğu varsayılan üç Türkçe kelime arasında bir karşılaştırma yapalım. bez - , bık - , usan sözcükleri birbiri ile eş anlamlı olan üç sözcüktür. Hatta Türkçe Sözlük’te bez - sözcüğü “…bıkıp usanmak” şeklinde açıklanır3. Ancak bu sözcüklerin başlangıçta birbirinden oldukça farklı anlamlarda oldukları ispatlanmıştır4.

Birbiri ile bağlantılı olan sözcükler, başlangıçta kavram alanı bir olan ancak aralarında ufak anlam ayrılıkları bulunan sözcüklerdir. Bir örnekle konuyu pekiştirelim. Kavram olarak koş eylemi yürü eyleminin bir alt kategorisidir. Çünkü yürü - eylemi olmasaydı koş - eylemi de asla olmayacaktı. İşte temel sözcük olarak olarak nitelenen sözcükler, kavramı içine en geniş alan sözcüklerdir. Bunun için de bir örneğe başvuralım: good “iyi” sözcüğü, her dilde olan temel bir sözcüktür. Bu sözcüğün alt kategorileri better “daha iyi”, great “çok çok iyi”, perfect “mükemmel”, divine “en iyi, tanrısal” sözcükleri ise temel sözcük değildir. Çünkü
good “iyi” sözcüğü b e tt e r, g r e a t, perfect, divine sözcüklerini de içine alır. Sözcüğün ödünçlenebilme ihtimali de kavram alanı daraldıkça artar. Mesela, tırnak sözcüğü el sözcüğünün kavram alanına girmektedir.

Yani tırnak sözcüğünün ödünçlenebilme ihtimali el sözcüğüne göre daha yüksektir. Doerfer’in çalışmasında üzerinde durduğu asıl mesele de budur. Bu yüzden, çalışmasında ödünçlenebilme ihtimali oldukça düşük sözcükler olan organ adlarını esas almış, hatta bunları da kendi içinde değerlendirerek daha az ödünçlenebilir olanları seçmiştir. Bu yaklaşımının bir benzeri Matine Robbeets tarafından Japonca, Korece ve Altay dillerinin karşılaştırılmasında kullanılmıştır5.

Robbeets’in yaklaşımına göre temel sözcükler dillerin akrabalığının karşılaştırılmasında kesin sonuçlar vermez. Bahsi geçen çalışmasında Robbeets, temel sözcükler (basic word) ve temel sözvarlığı (basic vocabulary) arasında bir ayrım yapar. Buna göre temel sözvarlığı, halkların yaşadığı coğrafyaya göre şekillenirken temel sözcükler, coğrafyadan etkilenmez. Sibirya’da yaşayan bir halkın temel sözvarlığı ile Arabistan çöllerinde yaşayan bir halkın temel sözvarlığı farklıdır. Bunu da şu örnekle anlatır: Sibiryalı bir kimse deve, deve yetiştiriciliği vs. hakkında hiçbirşey bilmiyor olabilir; ancak bu kavram Arabistan çöllerinde yaşayan birisi için çok mühim olabilir. Temel sözcük sayılan zaman kavramları, güneşin doğması ve batması için ifade edilen gündüz ve gece gibi kavramlardır. yıl ifadesi insanın bir yılda gerçekleşen coğrafi değişmeleri fark edebileceği için temel sözcük listesine alınabilir.

Mevsim adları gibi sözcüklerin temel sözcüklerden sayılmamasının nedeni bir insanın aynı mevsimi farklı yıllarda yaşadığı düşüncesine ancak birkaç yıl içinde varabilecek olmasıdır. Yani insanın yıl kavramını fark edebilmesi mevsim kavramını fark edebilmesinden evvel gerçekleşir. Daha küçük zaman dilimleri ise ayrıntı olduğu için temel sözcük değildir. İnsan sahibi olduğu şeyleri sayma ihtiyacı duyacağından birden ona kadar olan sayılar ve yüz sayısı temel sözcüklerdendir. Hangi sıfatların temel sözcük olduğu daha karışıktır. Renk adlarından beyaz, siyah, sarı, yeşil, kır mızı temel sözcüklerdendir. Diğer renklerin temel sözcüklerden olmamasının nedeni zaten bu renklerin karışımından (beyaz ve siyah hariç) ibaret oldukları içindir. Mavi sözcüğü Swadesh listesinde yer almaz. Bu durum büyük bir eksikliktir. Çünkü mavi ana renktir ve doğada vardır. Yeşilin, ara renk olmasına rağmen listede yer almasının nedeni doğada bolca bulunmasındandır. Diğer sıfatlar ise insanın doğa karşısındaki tepkisinin bir ürünüdür. soğuk, sıcak, düz, iyi, kötü, eski, yeni gibi. Akrabalık adlarından anne, baba, çocuk, karı ve koca sözcükleri M. Swadesh listesinde yer alır. anne, baba, dede, nene gibi sözcükler, çocuk dili kaynaklı olmalarına rağmen pek çok listede yer almıştır. Hazırladığımız liste, Swadesh’in listesine dayandığı için biz de burada bu sözcüklere yer verdik. amca, dayı, teyze daha özel kavramlar oldukları için bu listelerde yer almazlar. Doğayı anlatan ağaç, taş, dağ, gök gibi sözcükler de temel sözcüklerdendir. Bu gruptaki sözcükler, temel sözcük listesi hazırlanacak dilin konuşulduğu coğrafyaya göre değişiklik gösterebilir. Mesela Sami dilleri için uygulanacak listede b u z , k a r, y a ğ m u r sözcükleri çıkarılabilir.

Yorumlar (0)