15. YÜZYILDA HİKAYE VE HİKAYE KÜLLİYATLARI

15. YÜZYILDA HİKAYE VE HİKAYE KÜLLİYATLARI

yapılan bilimsel çalışmalarda yeterince dikkat çekmemiş olsa da 15. yüzyılda Arapça ve Farsçadan birçok hikâye Türkçeye çevrilmiştir. Bunların büyük bölümü tek hikâye olarak değil, muhtelif sayıda hikâyeden oluşan külliyatlar içinde yer almıştır.

Vezir Hikâyeleri: Subh u Mesâ, Erba‘în Sabâh u Mesâ, Ma‘ârifü’l-esrâr, Şehnâme-i Türkî, Kitâb-ı Sindbâd, Hikâye-i Vüzerâ-i Çihil, Kitâb-ı Şâh-ı Hâfıkeyn Hatun, Târîh-i Vezir olarak da bilinen bu hikâyelerin Türkçeye uyarlama çevirileri yapılmıştır. Sayıları zaman zaman 100’ü geçen ve çerçeve hikâye esasına dayalı bu hikâyelerden bazıları da 15. yüzyılda İkinci Murad adına kaleme alınmıştır.

Gece Hikâyeleri (Elfü’l-leyleti ve’l-leyle):Hindistan kökenli bu hikâyelerin aslını, Farsçadan Arapçaya Hezâr Efsâne olarak çevrilen gerçekçi hikâyeler oluşturur. Bu hikâyelerden biri olan Yılanlar Kraliçesi, İkinci Murad döneminde Abdî Musa tarafından Câmasbnâme adıyla ve manzum olarak Türkçeye çevrilmiştir. Ahmed-i Dâ‘î’nin de böyle bir manzum çevirisi vardır. Hikâyelerin başında, daha önce karısının sadakatsizliğine şahit olduğundan kadınlara asla güvenmeyen Şehzamân’ın, her gece şehrinden bir kızla evlenmesi, sabahları da boynunu vurdurması anlatılır. Sonunda sıra kendisine gelen Şehrâzâd, şaha her gece aslında bütün kadınların sadakatsiz olmadığını vurgulayan bir hikâye anlatır; ancak hikâyenin en heyecanlı yerinde kesip devamını sonraki geceye bırakır. Nihayet 1001 gece sonra, Şehzaman ikna olur ve Şehrâzâd’la evlenir.

Ba‘ş-Şidde: Sıkıntıdan sonra feraha kavuşma vurgusunun yapıldığı bu hikâyelerin aslı Arapçadır. Kaynaklarda bu hikâyelerin yazarı olarak birkaç isim zikredilmektedir. Eser, her biri 10 hikâyeden oluşan 14 bâbda toplanmış 140 hikâyeden oluşmaktadır. İlki İkinci Murad adına Mehmed bin Ömerü’l-Halebî tarafından olmak üzere, birçok kez Türkçeye çevrilmişlerdir.

U‘cûbe ve Mahcûbe: 15. yüzyılın sonlarına doğru İkinci Bâyezîd’in şehzâdelerinden Alemşah adına Sıdkî Seyyid Ahmed bin Hasan Bâlî tarafından mensur olarak yapılmış Farsça bir çeviridir. Bu külliyatta bir çerçeve hikâye içinde 18 farklı hikâye anlatılmaktadır. Didaktik ve ahlakî içerikli olan hikâyeler, Acem hükümdarı Şah Sammah’ın Mısır’dan kaçırtıp getirttiği U‘cûbe ve Mahcûbe adlı iki câriyeninin ağzından anlatılmıştır.

(=Kıssa-i Kahraman=Kıssa-i Kahraman-ı Kâtil=Kıssa-i Kahraman-ı Kâtil ve Pehlevân-ı Âdil): Hindistan kökenli bir hikâye olup Ebû Tâhir Mûsâ el-Tarsûsî tarafından yeniden yazılmıştır. Pers hükümdarı Huşeng’in Şiistan hükümdarı Kâtil ile yaptığı savaşları anlatır. 15. yüzyılın sonlarında mensur olarak Türkçeye çevrilmiştir.

Kırân-ı Habeşî: El Tarsûsî’nin Kırân-ı Habeşî adlı efsanevî kahramanın serüvenini anlattığı bir eseridir. 15. yüzyılın sonralarında mensur olarak Türkçeye çevrilmiştir.

(On Vezir Hikâyesi): 13. yüzyılda Farsça olarak yazılmış Lümeâtü’s-sirâc’dan tercümedir. Türkçeye ilk çevirisi, mensur olarak 1435’te Doğu Türkçesi ve Uygur harfleriyle Mansur Bahşî tarafından yapılmıştır. Bir ana hikâyeye yerleştirilmiş 10 farklı hikâyeden oluşmaktadır. Eser, hikâye anlatarak idam cezasından kurtulmaya çalışan Bahtiyar adlı şehzâde üzerine kuruludur.

Harnâme, Kıssa-i Yusuf, Mikdâd ile Miyâse gibi eserleri de bu devrin hikâyeleri arasında sayılabilir. Mercimek Ahmed’in farklı bir konuda yazılmış olsa da içinde hikâyeler bulunan Kâbusnâme çevirisinde de hikâyeler vardır. Bunlar dışında Hikâyât, Mecma‘u’l-hikâyât ve Câmiu’l-hikâyât gibi henüz bilimsel çalışmalarla gün ışığına çıkarılmamış hikâye mecmûaları da vardır. Nitekim elimizde bu döneme ait olduğu anlaşılan Yüz Hikâyet adlı böyle bir yazma mecmûa bulunmaktadır.

Yorumlar (0)