Edebiyat ve psikoloji

EDEBİYAT VE PSİKOLOJİ


Edebiyat ve psikolojinin bir bilim dalı olarak birbirine yakınlık ve uzaklığıyla ilişkilerinin ele alınması tarihi çok uzaklara dayanmaz.

Edebî eserde yer alan insan psikolojisinin tarihini belirleme imkânı zaten yoktur. Bir bilim olarak psikoloji ortaya çıkmadan önce de sanatçı duyarlılığı ve sezgisi edebî
eser öznesi olarak psikolojiyi üstü örtük yahut büsbütün belirgin olarak kullanıyordu. Ancak bunun
bir bilim olarak ortaya çıkıp ele alınması ve edebî eserdeki psikolojik unsurların saptanması Freud'la (Froyd) başlar. Freud, genel olarak sanat eseri, özelde ise edebi eser üzerinde uzun uzadıya düşünmüş ve hem sanat eserinin kendisini hem de onun öznesi olan yazar ve sanatçıyı psikanalitik bir gözle değerlendirmiştir. (…)
Psikoloji biliminin edebiyat, edebî eser ve edebiyatçıya yönelik çalışmaları Freud'la sınırlı değildir.


Ondan sonra da psikolojinin önde gelen hemen bütün isimleri bu ilişkiyi perçinleyen araştırma ve incelemeler yapmışlardır. Adler, Jung (Yung), Lacan (Lakan), Fromm (Fırom), Reich (Riç) ve Klein (Kılayn) bunlardan sadece bazılarıdır.


Psikologların edebiyat ve sanata bakışı ve onun üretimlerini ele alıp değerlendirmesi yanında, edebiyatçılar da psikolojinin edebî eserdeki yeri hakkında düşünmüş, buna dönük görüşler oluşturmuşlardır. İnsan psikolojisi ve edebiyat her zaman iç içe düşünülmüş eserin ortaya çıkma bilincinden, yaratılma sürecine, ortaya çıktıktan sonra, okuyucuyla buluşmasına kadar pek çok aşamayla psikoloji ilişkilendirilmiştir.


Edebiyat ve psikolojinin en belirgin ve genelleştirilebilir ortak özelliği kendilerine insanın bütününü
hedef ve malzeme olarak seçmiş olmalarıdır. Gerçekten de beşerî ve sosyal bilimler içinde edebiyat
ve psikoloji dışında insanı bütünüyle kavramaya ve onun doğasını tanımaya çalışarak yakinen bilme-
ye dönük bir çabaları yoktur. Her biri insanın bir başka yönünü ele alma uğraşındadır. Oysa edebiyat
ve psikoloji insanı bir bütünlük içinde kavrayarak onun doğasına yaklaşma gayretindedirler.

unsurlardan yalıtıldığında ve genel olarak bakıldığında her ikisinin de insan ruhunu kavramaya, onun düşünce, davranış ve duygularına yön veren bilinçaltı süreçlerine daha yakından bakmaya ve onuçevresinden koparmadan bir “bütün” olarak görmeye çabalayan çalışma sahaları olduğu görülür. Bu
duruş ve bakış yakınlığı her iki çalışma disiplinini çoğu bakımdan ortak davranmaya ve birbirinden yararlanmaya götürmektedir. Gerek edebiyat dünyasının vazgeçilmez öğesi olan yazarın psikolojisinin anlaşılması, gerek o psikolojinin esere yansımalarının ipuçlarının elde edilmesi, gerekse eserde yaratılmış olan kurmaca evreni teneffüs eden metin kişilerinin iç dünyalarına nüfuz edilebilmesi bakımından
edebiyat ve psikolojinin ortak noktalarının tespiti gerekmektedir. Bu ve benzeri pek çok sorunun cevabını ancak edebiyat ile psikolojinin ortak ve ayrılan noktalarını tespit ettikten sonra bulabiliriz.
(...)
İsmet EMRE, Edebiyat ve Psikoloji
(Kısaltılmıştır.)

Yorumlar (0)