Navrız (Nevruz) Çiçeği Üzerine Güzel Bir Yazı

EVDE KEYİFLE OKUYACAĞINIZ BİR YAZI
Prof. Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu hocamızdan.

NAVRIZ

“Navrız” Farsça nevruz kelimesinin bizim köydeki şekli. Nev =yeni, ruz=gün (yenigün) demek. Fakat biz kelimeyi “yenigün” anlamında değil, baharın habercisi olan “nevruz çiçeği” anlamında kullanıyoruz.

Allah en güzel insanları yarattı. İnsanlar içinde çocukları, genç kızları. Tabiatı milyonlarca çeşit bitkiyle süsledi. İnsanın gözü gönlü açılsın, güzelliği keşfetsin diye. Bazı güzellikleri diğerinden üstün tuttu. Bitkiler içinde çiçekleri güzel yarattı. Çiçekler içinde gülü, sümbülü, nevruzu güzel yarattı.

“Neden hep güzel/iyi olan şeyin ömrü kısa oluyor.” diye sıkça duyarız iyi bir insan vefat ettiğinde. Sadece güzel insanlar genç yaşlarında güzel atlara binip gitmiyorlar. Tabiatın güzelliğine güzellik katan en güzel çiçekler de kısa ömürlü oluyorlar. Göbelek (mantar, kelebek), sümbül, nevruz, nergis ne kadar da kısa ömürlüdür.

Sümbülü düşünün soğanı on bir aydan fazla hazırlık yapar yerin altında gün yüzüne çıkıp güzelliğini göstereceği bir hafta için. Baharda yaylanın havasına öyle bir güzellik, rayiha (koku) katar ki çocukluğunuzda aldığınız bir nefes, kırk yıl sonra gurbette o anı hatırlayıp derin nefes aldığınızda yeniden ciğerlerinize dolar.

Bizim navrız, bana sorarsanız yeryüzündeki en güzel çiçektir. Çocukken “navrız”ın çıkması biz çocukların kanının kaynaması, bayırlarda özgürce dolaşma, mart güneşine aldanıp koşturmaca ve ardından üşütme anlamına gelirdi.

Navrıza gitmek için iyi bir “kösküç”ünüzün olması gerekir. Kösküç, meşe sopası ucu yassı şekilde yontulduktan sonra, ateşte hafifçe ısıtıp sağlamlaştırılarak yapılır. Navrız, burunçalık, tekesakalı, çiğdem eşmek için “kösküç” gerekir. Kazmanın tabiattan elde edilmiş şekli diyelim. 

Navrızın birkaç günlük ömrü vardır. Kopardığınız anda solar. Bu birkaç günlük ömre inat o kadar güzel renkleri vardır ki dünyanın bütün ressamları bir araya gelse bu güzelliği resmedemezler. O ancak Allah’ın yaratacağı güzellikte bir eserdir. Bayırlarda dağılıp navrız ararken “buldum, buldum!” diye bağırarak koşarsınız. Taşlık yerleri sever. Ya kökünden sökersiniz veya açmış başından koparırsınız. Kökünü sökmezseniz sonraki yıl yine biter.

Sümbülün dalları kıvırcıktır, sevgilinin kıvırcık saçı sümbüle benzetilir. Navrızın dalları dalgalıdır, lepiskadır. Gönlünüzü alır. Aytmatov “Gün Olur Asra Bedel” demiş. Sahiden bazen hayatımızdaki bazı günler biz demez miyiz “hayatımın en güzel anı, her şeye değdi, bunu da yaşadım ya ölsem gam yemem.” diye. 

Navrız da birkaç günlük hayatında dünyadaki bütün güzelliklere meydan okur, görüp görebileceğiniz en güzel renk cümbüşü o dallar üzerindedir. Kavuniçinden civcivağzına, erguvan pembesinden benekli karaya, kirli beyazdan süt rengine, eflatundan mora öyle güzel süslenmiş bir manzarayla karşılaşırsınız ki ömrünüz boyu bir daha unutmazsınız. 

Etrafını saran dallar tabiatın en saf yeşiliyle “çenet”i korur. Genellikle dallar üçgen şeklindedir ve iç içe geçmiştir. Sapından kopardığınız navrızı ters döndürüp parmaklarınızın arasında döndürerek doğurtursunuz. Bizim köyün tabiriyle “guzlatırsınız”. Bu esnada “oğlan mısın, gız mısın?”(?) diye söylenirsiniz. Biraz döndürdüğünüzde iç içe geçmiş çenetlerden biri ayrılarak yere düşer üç dalı üstüne. Navrızınız guzlamıştır. Guzlamak aslında koyun için kullanılan “kuzulamak” kelimesinden gelse de bizim köyde insan dahil her canlının doğurması için kullanılır neredeyse.

Sonra alır afiyetle yersiniz bu güzelim çiçeği, şekerimsi bir tadı vardır. Kim bilir hangi şifaları içinde barındırır?
“Nevruz” Türkün olduğu her coğrafyada, o kadar çok renkte ve biçimde kutlanır ki bir nevi hayatın her renginin her coğrafyada farklı biçimde doğuşunun, zenginleşmesinin adıdır. Bizim Helete kasabamızda ise çocukları tabiata aşık eden kısacık ömürlü dünyanın en güzel çiçeğinin adıdır “navrız”.

Yorumlar (0)