Dil Politikaları İle Bölmek! Prof. Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu

DİL POLİTİKALARI İLE BÖLMEK!

Prof. Dr. Ekrem Barak Arıkoğlu

Bizim Avrupa’ya gönderip doktora yaptırdığımız “bilimsel bakışlı”adamlarımızın ortak noktaları vardır. Hemen hepsi lehçelerin dil olduğunu söylerler. Ortaklıklar değil farklılıklar üzerine çalışırlar. Çünkü ağa babaları onlara öyle öğretmiştir. Talat Tekin’e göre Azerbaycan Türk’ü ile Türkiye Türk’ü anlaşamaz, öyle ise onlar farklı dilleri konuşuyorlardır. Dolayısıyla konuştuklarına da şive veya lehçe değil dil dememiz gerekir. Takipçileri de böyledirler.

Niçin böyledirler? Çünkü onları mankurt olarak yetiştirenler Türkçenin farklı farklı diller olduğu politikasını yaymak istemektedirler. Dil uzmanı olmayanlar, onların istediği gibi farklı farklı dillerin olmasının ne sakıncası var, ha dil demişiz ha lehçe veya şive bunun ne önemi var, diyecektir:

Millet yaratmanın yeğane yolu dil yaratmaktır. Bölmenin ilk şartı dilini farklılaştırmaktır. Ruslar tarafından 20. asırda 20 Türk yazı dili yaratılmıştır. Çağatay ve Osmalıdan ibaret, iki birbirini anlayan Türk yazı dilini yirmiden fazla dile ve devlete bölmüşler, yirmiden fazla millet yaratma politikasında bir dereceye kadar başarılı olmuşlardır. Başarısız oldukları nokta, her ne kadar unutturmaya çalışsalar da, bu Türk boylarının ortak bir tarihten geldiklerini bilmeleridir. Nazarbayev gibi liderler boylarını kendi köklerine, tarihine döndürdükçe ortak atalarımızın varlığı daha iyi keşfedilecek, ortak Türk tarihi, dili, kültür değerleri daha iyi anlaşılacaktır.

Bu dil bölücülerine karşı mücadele edilmek gerekir. Öncelikle onlar bakışlarının “bilimsel” olduğunu iddia ederler. Batıda mankurtlaştırıldıklarının farkında olmadıklarından bilimsel olduklarına kendileri de sahiden inanmışlardır. Lehçeler arasındaki % 90’ın üzerindeki kelime benzerliklerini görmezler (bk. tablo), görürler de görmemezlikten gelirler. Yüzde onluk ayrılıktan diller çıkarırlar, farklılıklar üzerine bilimsel makaleler döşerler. Sovyetler zamanında Rusların yaptığı da aynen budur. Farklılıkları öne çıkar ve dil yarat.

Nasıl Anadolu’da her köyün her kasabanın her ilçenin her ilin birbirlerinden farklı ağzı, şivesi varsa dünyanın yarısını içine alan Türk dünyasındaki Türkçe arasında da farklılıkların olması tabiidir. Mesafe uzadıkça bu farklılıklar da artacaktır. Biz Kazakça ile Türkiye Türkçesi arasındaki uzaklığa mı bakacağız, Kazakça ile Kırgızca arasındaki yakınlığa mı? Elbette komşular birbirlerine daha çok benzerler. Bu yüzdendir ki ağız, şive, yakın lehçe, uzak lehçe terimlerini kullanıyoruz. Türk lehçelerinin birbirleriyle olan anlaşma oranlarında da farklılıklar vardır ki bu terimlerle bu farklılıkları dile getiriyoruz.

Ağababalarının söyledikleri dışındaki bilimsel yayınları görmezler, görseler de bilimsel yayınlarında göstermelik “bak karşı düşünceden de kaynak kullandık” desinlerine kaynakçalarına çeşni katmak için kullanırlar. Sonra da bakın “objektifiz” derler. Mankurt nasıl objektif olacak? At gözlüğü takılmış tek yönlü görüyor zaten. Art zamanlı bakışı yok.

TABLO: Swadesh temel söz varlığı listesine göre; Tatar-Başkurt %95, Kazak-Kırgız %92, Kazak-Özbek %82, Altay-Hakas %76, Uygur -Özbek %86 oranında ortak. Bence daha iyi yapılacak bir araştırmada bu oranların daha yüksek olduğu görülecektir.

Yorumlar (1)
muhsin durlu 4 yıl önce
Hocam, çalışmanızı bir çırpıda, sevinçle okudum. Sizler gibi özgür ve uruşkan öğretim üyelerimizin az da olsa varlığını bilmek çok sevindirici. "Millet yaratmanın yeğane yolu dil yaratmaktır. Bölmenin ilk şartı dilini farklılaştırmaktır." demişsiniz' Doğru! Bu kutsal (?!) kitaplarda Genesis 11 ya da Babil kulesi anlatımında aktarılan gerçek. İnsanlığı bölen dil ve dindir. Rab ın adını vermediği, insanların "tek bir dil" konuşarak anlaştığı dil Türkçedir. Rab, nedendir bilinmez (!) tek dille sorunsuz anlaşan insanların dillerini karıştırmış-kırmış(!). TDH nin yazarlarındanım. Çlaışmalarıma göz atmanızı dilerim-öneririm.