Kutadgu Bilig’deki Söz Edimleri-Illocutionary Acts in Qutadgu Bilig

Kutadgu Bilig’deki Söz Edimleri-Illocutionary Acts in Qutadgu Bilig, tarihî pragmatik, Kutadgu Bilig, söz edimleri, edimsöz edimleri, edimseller. Söz edimi nedir, Söz edimi kuramı, Edimsöz nedir, Düzsöz nedir, Düzsöz, edimsöz, etkisöz, Etki söz nedir, Söz eylem kuramı, Edimsöz örnekleri

Akademik 24.12.2020, 21:27 27.12.2020, 13:14
Kutadgu Bilig’deki Söz Edimleri-Illocutionary Acts in Qutadgu Bilig

Kutadgu Bilig’deki Söz Edimleri-Illocutionary Acts in Qutadgu Bilig

Doç. Dr. Özen YAYLAGÜL

Özet: Bu çalışmada, İslâmî Türk edebiyatının ilk hacimli metni olan Kutadgu Bilig’deki edimsöz edimleri ele alınmıştır. Edimsöz edimleri, söz edimlerinin bir grubunu teşkil eder. Söz söyleme yoluyla gerçekleştirilen eylemler olan söz edimleri, tarihî pragmatiğin önemli inceleme konularından biridir. Tarihî pragmatik, içinde bulunulan zaman diliminden önceki, genellikle uzak bir geçmiş zamanda üretilen metinlerdeki dil biçimleri ve özelliklerini inceler; geçmiş bağlamdaki dil kullanımı ve anlamın nasıl oluşturulduğunu araştırmaya odaklanır.

Tarihî pragmatik, son yıllarda, tarihî dilbilim çalışmaları alanında gelişme gösteren bir alt alan olmuş; çeşitli dillerle ilgili artzamanlı söz edimi çalışmalarının sayısı gittikçe artmıştır. Buna rağmen Türk dili alanında bu tür çalışmalar yok denecek kadar azdır. Söz edimleri kültüre ve zamana özeldir. Edimsel fiillerin özel bir anlamsal ve pragmatik alanı vardır. Her toplum kendi özel söz edimlerini ve edimsel fiillerini yaratır.

Söz edimi çalışmaları bir topluluğun normları ve değerleri konusunda bize ışık tutabilir. Kutadgu Bilig kurmaca bir metindir. Bununla birlikte kurgu, gerçek yaşamı taklit eder. Fakat gerçek yaşam, kısaltılarak, genişletilerek, seçkiler yapılarak yansıtılır. Bu çalışmada, Kutadgu Bilig’deki edimsöz edimleri belirlenmeye, sınıflandırılmaya ve edimsöz edimleri arasındaki ilişkiler ve işlevler belirlenmeye çalışılmış; bu yolla dönemin Türk dünyasının normları ve değerlerini ortaya koymak amaçlanmıştır. 


Abstracts: In this paper, it has been analysed illocutionary acts in Kuthadgu Bilig that is a first voluminous text of İslamic Turk litereture. Illocutionary acts are one group of speech acts. Speech acts are actualized by speaking, and they are one of important isues of historical pragmatics. Historical pragmatics analyses linguistic forms and particulars in texts that they have been writen far long ago, and is focused to study use of landuage and that how is mean established in past context. Historical pragmatics is a issue of recent date that has been developed in area of historical linguistics, and have been increased count of diacronic speech act studies that are about differant languages. However in Turkish language area this kind studies are inconsiderable. Speech acts are cultural and temporal items. Performative verbs have a special semantic and pragmatic area. Each people establishe own special speech acts and performative verbs. Studies of speech acts illuminate us about norms and values of a special communite. Kutadgu Bilig is a fictional text. However fictions echo real world. But in a fictional text, real world is reflected as diminished, enlarged and excerpted. In this paper, it had been attempted determining, classifying speech acts and relations between them, functions of speech acts of Kutadgu Bilig. Thus it had been aimed to reveal norms and values of Turkish world of Qarakhanid period.
Keywords: historical pragmatics, Qutadgu Bilig, speech acts, illocutionary acts, performatives



Biz konuşurken aynı zamanda eylemde de bulunmuş oluruz. Eylemler, iş, hareket ve oluşu anlatırlar. Söz edimleri söz konusu olduğunda eylemin gerçekleşmesi için söz söylemek dışında herhangi bir hareket yapmak gerekmez. Başka bir deyişle, söz edimleri, yalnızca bir sözün söylenmesiyle gerçekleştirilen eylemlerdir. 
Söz edimleri, eşzamanlı ve artzamanlı çeşitlilik gösteren bulanık kavramlardır. Austin (1962) söz edimlerini üç ayrı grupta toplar: Düzsöz edimi (Locutionary act), Edimsöz edimi (Illocutionary act), Etkisöz edimi (Perlocutionary act).

Düzsöz edimleri bir iletinin aktarımıyla, fikirleri oluşturma işlemiyle ilgilidir. Edimsöz edimi söylemin aktarılmasıyla, kişilerarası iletişimle ilgilidir. Düzsöz edimleriyle bizler fonetik bir eylemi; yani sesleri eklemleyerek bir söz edimini gerçekleştirmiş oluruz. Edimsöz edimleriyle başkalarına bir şeyler söyleyerek dünyada bir takım değişiklikler gerçekleştiririz. Etkisöz edimiyle ise, başkalarına bir şeyler söyleyerek onlarda bir durum değişikliği yaratırız. Bir konuşmacı eşzamanlı olarak bu üç edimi de gerçekleştirebilir.


Edimsöz edimi, etkisöz edimi ve diğer söz edimi fiilleri arasındaki karşıtlıklar bir takım fiiller ve fiil benzeri ifadelerin sınıflandırılmasıyla gösterilebilir:

  • 1) Edimsöz edimleri: bildirmek, duyurmak, öngörmek, izin vermek, açıklamak, sormak, istemek, teklif etmek, emretmek, önermek, ifade etmek, tebrik etmek, teşvik etmek, teşekkür etmek, öğüt vermek, azarlamak vb.
  • 2) Etkisöz edimleri: dinleyicinin öğrenmesini sağlamak, ikna etmek, razı etmek, aldatmak, cesaretlendirmek, rahatsız etmek, korkutmak, oyalamak, eğlendirmek, dinleyicinin bir şey yapmasını sağlamak, etkilemek, baskılamak, dinleyicinin bir şeyi düşünmesini sağlamak, gerilimi hafifletmek, meşgul etmek, sıkmak, dikkat çekmek, şaşırtmak, sıkıntı vermek vb. ile ilgilidir.

Bununla birlikte bu fiillerden bazılarının bütünüyle söz edimi fiili olduğu söylenemez. Söz edimi fiilleriyle diğer fiiller zaman zaman örtüşebilir.
Söz edimleri analitik olarak da sınıflandırılabilir. Söz edimi fiillerinin iki farklı kullanımı vardır: [Bağlı bir cümle parçası+söz veriyorum vb. bir fiil] yapısındaki cümlelerde konuşmacı niyetlerine odaklanan edimsellerin kullanımı ve tanımlayıcı kullanım. Bir söz edimi fiili, başka bir durumda bir söz edimiyle ilgili konuşmak için kullanılabilir. 


Austin’e göre, edimseller söylemde örtük veya belirtik olarak yer alabilir. Söz gelişi, Yarın geleceğim veya Kapıyı kapat! cümlelerinde emret- edimseli örtük olarak yer alır. Cümle söylenirken yerine getirilen edimin hangisi olduğunu gösteren dilsel ögenin yer almadığı cümleler ilkel/örtük, Emrediyorum kapıyı kapat! veya Kapıyı kapatmanı emrediyorum! gibi cümle söylenirken yerine getirilen edimin hangisi (yukarıdaki örnekte emret-) olduğunu gösteren dilsel ögenin bulunduğu cümleler belirtiktir.

Örtük edimseller, dolaylı söz edimleri olarak da adlandırılır. Yapı ve işlev arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu her yerde bir belirtik/doğrudan söz ediminden; yapı ve işlev arasında dolaylı bir ilişkinin olduğu her yerde ise, örtük/dolaylı bir söz ediminden söz edilebilir. Bildirgeler, bir durumu ortaya koyduklarında doğrudan bir söz edimi yapısına sahipken, bir isteği ortaya koyduklarında dolaylı bir söz edimi yapısına sahip olur.


Traugott (1991), söz edimi fiillerinin etimolojik kökenlerinin dört anlam alanından birinde yer aldığını belirtir. Bu alanlar: 1) Söyleme fiilleri (bağırmak, çağırmak gibi); 2) Mental ve psikolojik durumlar (bilmek, istemek, övmek gibi); 3) Görmeyle ilgili fiiller (parlamak, seyretmek gibi); 4) Uzamsal ifadeler (üstünü örtmek gibi). Mental ve metaforik fiiller konuyla ilgili önemli ipuçları verir.
J.R. Searle (1979), söz edimlerini sınıflandırırken beş farklı grup teklif etmiştir: kesinleyiciler (representatives), yönelticiler (directives), yükleyiciler (commissives), dışavurucular (expressives), bildirgeler (declarations). 


Bildirgeler (Declarations):

Bir bildirge kullanımında konuşmacı sözcükler yoluyla dünyayı değiştirir. Söz gelişi, bir hakemin Çık dışarı, bir nikâh memurunun Sizleri karı koca ilan ediyorum cümleleri bu gruba girer. Bir bildirge kullanımında, konuşmacı dünyayı sözcükler yoluyla değiştirir. Başka bir deyişle, konuşan kişinin sözleri sonunda dış dünyada bir değişiklik gerçekleşir.

Bildirgeler, bir ritüelde oynadıkları rollere göre güç kazanırlar. Gerekli şartlar sağlanmadığında geçerlilikleri söz konusu değildir. Söz gelişi, bir hâkimin Sana idam cezası veriyorum sözlerinin söz edimi gücüne sahip olması için, bu sözlerin mahkeme salonunda, duruşma anında, davacı, davalı, avukat vb. katılımcılar huzurunda söylenmesi gerekir. Bir hâkim, bu şartlar sağlanmadan bu sözleri ettiğinde, söz gelişi evinde kızmış olduğu karısına bu sözleri  sarf ettiğinde hiçbir yaptırım gücü taşımaz. Bu gruba giren edimsel fiiller; vaftiz et-, takdis et-, ad ver-, ceza ver-, veto et-, ertele-, vazgeç-, ata-, işten çıkar-, ilan et- gibi fiillerdir. 


Kesinleyiciler (Representatives):

Bir kesinleyici kullanımında, konuşan kişi söylediklerini inanç dünyasına uygun hale getirir. Dolayısıyla konuşan kişi, bir önermenin doğruluğunu veya yanlışlığını savunur.  Dünya düzdür; Sıcak, güneşli bir gün gibi cümleler bu gruba girer. Bu gruba giren edimsel fiiller; beyan et-, ileri sür-, iddia et-, duyur-, bildir-, öngör-, ısrar et-, tespit et-, haber ver-, açıkla-, kestir-, onayla- gibi fiillerdir. Bu gruba cevap ver- veya yanıtla- gibi bir edimselle belirtik olarak veya bu edimseller olmadan yanıtlamanın gerçekleştirildiği ifadeleri de eklemek gerekir.


Dışavurucular (expressives):

Üzgünüm, Tebrikler, Teşekkürler, Pardon, Bamyadan nefret ediyorum gibi ifadeler bu gruba girer. Bu tür ifadeleri kullanarak konuşan kişi söylediklerini duygu dünyasına uygunlaştırır. Dolayısıyla konuşan kişi hislerini ya da duygusal tepkilerini ortaya koyar. Bu söz edimlerinin konuşmacının içinde bulunduğu ruhsal durumu ifade etmek yanında toplumsal samimiyet kurallarına veya ilişki işlevine hizmet etme görevi vardır. Bu gruba giren edimsel fiiller; özür dile-, kutla-, üzüntülerini bildir-, taziyede bulun-, teşekkür et-, selam ver-, tebrik et-, şikâyet et- gibi fiillerdir. 


Yönelticiler (directives):

Dokunma, Kapıyı kapa veya Kapıyı kapatabilir misin? gibi ifadeler bu guruba girer. Yöneltici ifadelerin kullanımında konuşan kişi, dinleyen kişi yoluyla dünyayı söylediklerine uygunlaştırmaya çalışır. Dolayısıyla konuşan kişi, dinleyenden bir şey yapmasını ister. Bu gruba giren edimsel fiiller; emret-, buyur-, dile-, iste-, talep et-, rica et-, tavsiye et-, arz et-, men et- gibi fiillerdir. Bu amaçla başka fiillerin de emir kipiyle kullanılmaları söz konusudur. Leech (1983)’ün, J.R. Searle’ün (1979)’da bahsettiği 5 söz edimi grubu dışında yer verdiği rogative fiillere de bu grupta yer verilebilir. Dolayısıyla bu çalışmada; sor-, soruştur-, talep et- gibi edimsellerle belirtik olarak veya bu edimseller olmadan da sorma ediminin gerçekleştirildiği bir söz edimi grubu olan niyaz edici (rogative) söz edimlerine yönelticiler arasında yer verilmiştir.


Yükleyiciler (commissives):

Konuşan kişinin yükümlük altına girdiği Geri döneceğim; Namusum ve şerefim üzerine ant içerim  gibi ifadeler bu gruba girer. Bir yükleyici kullanımında, konuşan kişi, kendisi yoluyla dünyayı söylediklerine uygunlaştırmaya çalışır. Bu söz edimini gerçekleştiren kişi, kendisinin gelecekte bir şey yapacağını belirtir. Bu gruba giren edimsel fiiller; söz ver-, vaat et-, sun-, karar ver-, tehdit et-, gönüllü ol-, yemin et-, ant iç- gibi fiillerdir.
Konuşurken bu söz edimlerinden en az birini kullanırız.

Bu çalışmada, Kutadgu Bilig’deki söz edimlerinin, özellikle de edimsöz edimlerinin dilbilimsel ve sosyokültürel bağlamlarında incelenmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte söz edimlerinin sınıflandırılması konusunda bazı sorunlar olduğu söylenebilir. Bu sorunlardan biri çokanlamlılık sorunudur. Türk dilindeki fiillerin çoğu birden fazla anlama sahiptir ve fiil bir anlamıyla bir sınıfta diğer anlamıyla diğer sınıfta yer alabilir. Söz gelişi, teklif et- fiili hem bir yöneltici hem de bir yükleyici olabilir. Bir diğer sorun aktarılan söylemlerle ilgilidir. Aktarılan söylemler, birden fazla söz edimi taşıyabilir. Bunların derin yapılarındaki önermelerin belirlenmesi ve buna göre bir sınıflandırma yapılması gerekebilir. Bütün bunlar göz önünde bulundurularak KB’deki söz edimleri şöyle sınıflandırılabilir:


1) Bildirgeler: KB’deki bildirgeler genellikle örtük olarak yer almış olmakla birlikte birkaç yerde belirtik bildirgeye de yer verilmiştir. Belirtik bildirgelerde kullanılan edimsellerden biri at ur- ‘ad vermek’ fiilidir: kitāb atı urdum kutadġu bilig/kutadsu okıġlıka tutsu elig (350) ‘Kitabın adını Kutadgu Bilig koydum; okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin.’ Ad verme eyleminde söz söyleme dışında herhangi bir fiziksel eylem söz konusu değildir. Dolayısıyla, konuşmacı (Yusuf Has Hacib), yalnızca ‘kitaba Kutadgu Bilig adını verdim’ diyerek bir eylem gerçekleştirmiş ve sadece bu sözü söylemekle dünyada bir değişiklik gerçekleştirmiştir.

Bundan sonra kitabın adı Kutadgu Bilig olarak anılacaktır. Ad vermek edimseli doğrudan bir söylem içinde yer alabileceği gibi bazı örneklerde at atan-, aslı atan-, X adını ataġıl gibi sözlerle dolaylı olarak, bir yöneltici içinde, kimi zaman şartlı yan cümlelerde varsayımsal olarak da yer alabilmiştir: anasında tuġsa atansa atı/musāfir bolup mindi üdlek atı (1388) ‘Anasından doğup ad verilince misafir olup zaman atına bindi.’ Bir kişinin doğumuyla ona herhangi biri tarafından bir ad verilir. Bu at atan- ‘ad verilmek’ eylemi yalnız söz söyleyerek; yani ‘Sana X adını veriyorum’ denmek suretiyle gerçekleştirilir. 1388. beyitteki bu söz edimi dolaylı bir aktarımla ve varsayımsal olarak verilmiştir. ürüŋ kuş kutı teg bu erdem kutı/yorı kuş ataġıl sen erdem atı (3011) ‘Bu erdem talihi beyaz kuş talihi gibi(dir)/Git sen erdem adını kuş diye adlandır’; ukuş birle aslı atanur kişi (303) ‘İnsan akılla esas adını alır.’ Kişiye at atan- veya aslı atan- eylemlerinin belirttiği şekilde başkaları tarafından ad verilebileceği gibi kişi kendisi de at urun- ‘ad almak’ veya at kötür- ‘adını yükseltmek’ metaforik eylemlerini gerçekleştirebilir: kişilik üçün at urundı kişi/kişilik bile at kötürdi kişi (1600) ‘İnsana insanlığından dolayı bu ad verilmiştir; insan insanlık ile adını yükseltir.’ Burada at urun- ve at kötür- edimsellerinin kesinleyici bir söz edimi içinde yer aldığı görülür. 


Söyleme edimselleri de bildirgeler arasında yer alır. İnsan sürekli bir şeyler söyleyerek dış dünyada bir değişiklik yapmaya çalışır. Ay-, ayu bėr- ‘söz söyleme’ edimselleri genellikle örtük olarak yer almakla birlikte, belirtik örnekleri de vardır: ayu bėrdim emdi eşitti özüŋ/munı uktuŋ erse kesildi sözüg (4566). ‘Şimdi söyleyiverdim, sen işittin; bunu anladıysan sözümü bitiriyorum.’ Buradaki ayu bėr- ‘söyleme edimseli’nin gerçekleştirilmesi dinleyicide bir durum değişikliği yaratma amacını taşımaktadır. 


Genellikle kesinleyici söz edimleri içinde kullanılan ve sosyal hiyerarşiyi yansıtan ötün- ‘arzetmek’ edimselinin bildirgeler içinde kullanıldığı örnekler de görülür: takı ma negü söz yorımış alın/kadaşım eşitti ötüŋey tilin (3810) ‘Daha da ne söz, çare konuşulmuşsa, kardeşim duydu (size) diliyle arzedecektir.’ Burada gerçekleştirilecek olan tilin ötün- ‘dille arz etmek’ edimseli üst sosyal tabakadan kişilere, burada hükümdara yönelik olarak, söz söylenerek gerçekleştirilir. Ötün- ‘arz etmek’ eylemi mektup kanalıyla; yani yazıyla da gerçekleştirilebilir.


‘Bildirmek’ anlamında taŋuk tut- edimseli kullanılır: kapuġdakı er at kiçig ya uluġ/taŋuk tuttı barça kılıp cān yuluġ (1768) ‘Kapıda hizmet eden büyük küçük herkes, ona candan fedaya hazır olduklarını bildirdiler.’


2) Dışavurucular: Dışavurucular, psikolojik davranışlarla ilgilidir. Konuşan kişi hislerini ya da duygusal tepkilerini örtük veya belirtik olarak ortaya koyabilir. KB’deki dışavurucuları olumlu nezaket ve olumsuz nezaket bağlamında ele almak ve sınıflandırmak uygun olur:


A) Olumlu nezaketle ilgili söz edimleri: Karşıdaki kişiye yönelik olumlu duyguların dışavurulması bu kişi/kişilerle ilişki kurmak veya sürdürmek isteğinden kaynaklanır. Bu gruptaki söz edimleri, olumlu nezaket ve olumlu yüz göstergesidir. Olumlu duygular bir olay veya duruma yönelik olabileceği gibi kişi/kişilere yönelik de olabilir. Konuşmacı ve dinleyici arasındaki yakınlığı vurgulayan olumlu nezaket biçimlerini kullanma eğilimi, bir dayanışma stratejisi olarak görülebilir.

Bununla birlikte olumlu nezakette karşıdakini yükümlülük altına sokmaktan kaçınılır. Bu, grup içinde benimsenen ilkelere uygun hareket taktiği olabileceği gibi, özel bir durumda ferdî bir konuşmacı tarafından kullanılan bir seçim de olabilir. KB’de karşılaşmalarda, ayrılmalarda iyi duyguların ifade edildiği söz edimleri yanında Yaratıcıya yönelik teşekkür bildiren söz edimleri de sıklıkla kullanılır.  


- Birinci kişiden ikinci kişiye yönelik olumlu duyguların dışavurulması için ögdini tilinde yorıt-, ögdi kıl-, edgü kol-, küler yüz tut-, alkış bėr- gibi edimseller kullanılır. Bu tür övgü sözleriyle bir yandan karşıdakinin değeri yüceltilip saygınlığı arttırılmaya çalışılırken diğer yandan övülen kişilerle ilişkilerin korunması, sürdürülmesi amaçlanır.

Bu nedenle övgü sözleri olumlu nezaket unsurlarıdır: körüp sewdi hācib bu ay toldını/tilinde yorıttı kamuġ ögdini (530) ‘Hâcib bu Ay Toldı’yı gördü ve sevdi; ona her tür övgüde bulundu’; saŋa edgü koldum bilir bir idim (3501) ‘Sana iyilik diledim; bir olan Tanrım bilir’; saŋa tügmedim men bu kaşım közüm/küler yüz tutar-men sewinçlig özüm (6232) ‘Ben sana bu kaşımı gözümü çatmadım; sevinçli özüm, güler yüz gösteririm’; tilin bėrdi alkış kör ögdülmişe/ayur ay bügü beg uzun kėç yaşa (6410) ‘Bak Ögdülmiş diliyle alkış verdi (hükümdarı övdü): “Ey hakim bey, sen çok yaşa” dedi.’ Burada dolaylı aktarım söz konusu olduğu için ‘övmek’ anlamındaki alkış bėr- edimseli belirtik olarak yer alabilmiştir.

Genellikle konuşan kişi, muhatabına doğrudan ‘seni övüyorum’ demez; övgüler dolaylı olarak, çoğu kez anlatıcı veya 3. kişi kanalıyla aktarılır veya 1. kişi tarafından geleceğe yönelik olarak yükleyici bir söz edimi içinde yer alır: sewigli sewinçin anı ögdiler (450) ‘Sevenler sevinçle (onu) övdüler’; tüzü yalŋuk oġlı sewer edgüni/bu edgü kayu ol ögeyin anı (3270) ‘Bütün insanoğulları iyiyi sever; bu iyi nerede, onu öveyim.’ 


İyi dileklerde bulunma edimi bazı kalıplaşmış sözlerle gerçekleştirilir. Çok yaşama temennisi üküş yıl yaşa, kėç yaşaŋ,uzun kėç yaşa, uzun kėç yaşaġıl, esen inç tirilgil söz edimleriyle dile getirilir: esenin tirilgil üküş yıl yaşa/sewinçin awınçın üküş ėl aşa (1480) ‘Ömrünü sıhhatle geçir, çok seneler yaşa; saltanatın sevinç ve huzur içinde geçsin’; ay bügü beg uzun kėç yaşa (6410) ‘Ey hakim hükümdar, ömrün uzun olsun’; esen inç tirilgil ay kılkı silig ( 2528) ‘Ey yumuşak huylu (hükümdar), huzur içinde uzun seneler yaşa’; ilig kėç yaşaŋ (2302) ‘Ey hükümdar! Çok yaşayın.’ Uzun yaşam dileği yanında Tanrıdan sevap ve iyilik için yardım da dilenebilir: yakınlık ulamış üçün bir bayat/muyan bėrsü miŋ miŋ tümen edgü at (3319) ‘Gösterdiğin bu yakınlığın Tanrı sevabını versin, yüz binlerce iyi ada kavuş’; bayat bėrsü tevfîk bu künde naru/kamuġ edgülükke ay edgü törü (6409) ‘Tanrı bize bugünden sonra her türlü iyilik için tevfik versin, ey mülkün iyi düzeni.’


Bir başka kalıp söz olan nelük emgediŋ ‘Niye zahmet ettin? Böyle bir sıkıntıya katlanmana gerek yoktu. Benim için bunu yapman gerekmezdi’ anlamlarına gelen bir edimsöz olup dinleyicinin konuşmacı yararına girmiş olduğu yükümlülüğün gereksizliğini ortaya koyan bir söz edimidir. Karşıdakini yükümlülükten kurtarmaya çalıştığı için olumlu nezaket göstergesi olarak kabul edilebilir: ayur ay kadaşım nelük emgediŋ (3960) ‘(Odgurmış, kendini ziyarete gelen Ögdülmiş’i karşılarken) “Ey kardeşim, niye zahmet ettin” der.


Karşılaşmalarda selām kıl- ‘selâm vermek’, selāmlaş- ‘selâmlaşmak’ söz edimleri sıklıkla kullanılır: kapuġ açtı terkin ol utru çıkıp/selām kıldı tuttı kör elgin alıp (3958) ‘Kapıyı çabucak açtı, o karşısına çıkıp selâm verdi, elini alıp tuttu’; kopa keldi terkin aŋar kıldı yol/bu er kirdi ötrü selām kıldı ol (5960) ‘Koşarak çabucak geldi, ona yol verdi, bu adam girdi, sonra o selâm verdi’; selamlaştı kapuġ açtı çıktı kadaşın körüp/kuçuştı esenleşti yüz köz öpüp (3292) ‘Kapıyı açıp çıktı, kardeşini görüp selâmlaştı, kucaklaştı, yüz göz öpüp esenleşti.’ 

Dışavurucular, Roman Jakobson tarafından ileri sürülen iletişimin altı işlevinden biri olan vericiye yönelik duygusal veya anlatımsal işlevle ilgilidir. Selâm vermek veya selâmlaşmak ise, iletişimin temel ögelerinden biri olan kanala yönelik ilişki işlevini gerçekleştiren işlevsel dil birimleridir; herhangi bir bilgi taşımazlar, bir duyguyu açığa vurmaktan çok ilişki kurmak ve sürdürmek işlevine sahiptirler. Bununla birlikte ilişki kurma ve sürdürme isteği olumlu yüz ve olumlu nezaketle ilgili olduğundan selâm vermekle ilgili söz edimlerine de bu grupta yer verilmiştir. Selâm, işlevsel bir sözcük olsa da kişilerarası ilişkide çok önemli anlamlar yüklenir.

KB’nin bilge tipi Odgurmış, selâmın anlamını hükümdara şöyle açıklar: yanut bėrdi odġurmış aydı selām/bilip kılmadım men eŋ aşnu ulam/selām ol kişike selāmet yolı/selām kıldı erse uruldı ulı/selām ol kişike imînlik emān/selām kılsa ötrü imîn boldı cān (5054-5056) ‘Odgurmış (hükümdara) yanıt verdi: “Ben bilerek bunu yaptım ve önceden selâm vermedim” dedi. Selâm insana selâmet yoludur; kim selâm verirse, karşısındakine güvence vermiş olur. Selâm insan için emniyet ve selâmettir; selâm veren kimse karşısındakinin hayatını emniyet altına almış olur.’


Ayrılırken ‘hoşça kal’ anlamında esen edgü kal, esen kal selāmet söz öbeklerinin kullanımı yanında, karşılaşmalarda kullanılan esenleş- edimselinin ayrılırken de kullanıldığı görülür: sözin kesti koptı adakın örü/esenleşti atlandı keldi berü (5822) ‘Sözünü kesti, ayağa kalktı, veda etti, atına bindi ve beri geldi’; ıdışlıġ suwuġ içtim emdi tükel/tükettim tiriglik esen edgü kal (6060) ‘Kaptaki suyun tamamını içtim ve hayatımı tamamladım, sen sağ ve hoşça kal’; sen erdiŋ maŋa köz yarukı tükel/barır-men seniŋdin esen edgü kal (1162) ‘Sen benim gözümün nuru idin; şimdi senden ayrılıyorum, sen sağ ve esen kal’; kimiŋ kırkta keçse tiriglik yılı/esenleşti erke yėgitlik tili (364) ‘Kimin yaşı kırkı geçerse, gençlik insana: -Allaha ısmarladık, der’; baġırsaklık erdi meniŋ bu sözüm/esen kal selāmet ay körklüg yüzüm (1481) ‘Benim bu sözüm şefkattendi. Ey güzel yüzlüm, sen sağ ve esen kal.’ Bu son örnekte Türk dili kökenli sözcüklerle kurulan esen edgü kal söz öbeği yerine, Arapça kökenli selāmet sözcüğünün eklenmesiyle kurulan esen kal selāmet söz öbeğinin kullanılması İslamî kültüre geçişin göstergesidir.


Hal hatır sormak da olumlu nezaketle ilgili bir söz edimidir. Bu amaçla KB’de ‘nasılsın’ anlamında köŋlüŋ neteg, ne boldı özüŋ benzeri sözler kullanılır: ilig su’āli ay toldıka/ayıttı ilig emdi köŋlüŋ neteg (1069) ‘Hükümdarın Ay Toldı’ya sorusu: Hükümdar Ay Toldı’ya “Şimdi nasılsın?” diye sordu’; ilig aydı ay toldı sözle sözüg/nelük şük turur sen ne boldı özüŋ (957) ‘Hükümdar sordu: “Ay Toldı, konuş; niye sessiz duruyorsun; sana ne oldu, nasılsın?”
Bir diğer kalıplaşmış söz, köz yaruk bol- ‘göz aydın olmak’ olup muhataba yönelik olumlu duyguları dışavurucu bir söz edimidir: cevāb kıldı ögdülmiş aydı bu söz/sėni kördi erse yaruk boldı köz (3321) ‘Ögdülmiş cevap verdi, bu sözü söyledi: “Seni görünce gözüm aydın oldu.”


Taziyede bulunmak da bir olumlu nezaket göstergesidir. Taziyede bulunma söz edimi ta‘ziyet kıl- edimseliyle dolaylı aktarım içerisinde gerçekleştirilmiştir: eşitti ilig keldi ewdin turup/aŋar ta‘ziyet kıldı köŋlin urup (6304) ‘Hükümdar (bunu) işitti, saraydan kalkıp (Ögdülmiş’in yanına) geldi; ona gönülden başsağlığı diledi.’ Başsağlığı dilekleri dolaylı olarak teselli sözleri ve öğütlerle de ifade edilebilir: kadaşı mürîdi kumaru çıkıp/selām kıldı ötrü közi yaş saçıp/yorıp keldi utru ayur ay kadaş/muyan bėrsü teŋri köŋül kılma fāş (6286-6287) ‘Kardeşinin müridi Kumaru çıkıp, onu göz yaşları ile karşıladı. Ona yaklaşarak:- Ey kardeş, gönlün yaralanmasın, sabırlı ol; Allah sana ecrini ihsan etsin, dedi’, kumaru tegip tıdtı aydı serin/bayat hükmi tapla köŋül ög tilin (6293) ‘Kumaru onun feryatlarını engellemeye çalıştı: “Sabırlı ol, Tanrının hükmüne gönlünle, aklınla ve dilinle rıza göster” dedi’, negü tėr eşitgil ay kılkı tüzün/bu beytig okıġıl awınġıl özün (2306) ‘Davranışı düzgün (insan) ne der dinle, bu beyti oku, kendini avut.’

Teselli etmek, dolaylı olarak yer alan bir söz edimidir: bayat edgü kılġay bu söz sözleme/tügün urma otun meniŋ köŋlüme (1084) ‘Bu sözü söyleme, Tanrı (seni) iyi edecek, (böyle sözlerle) benim gönlümü dağlama.’ 
Tebrik etme söz edimi de dolaylı olarak yer alır: kamuġ işçi barça köründi kelip/tapuġ tozġu birle neŋ artut kılıp (1769) ‘Hizmetinde bulunanların hepsi gelip tebrik ettiler; hediye olarak yiyecek ve giyecek birçok şey takdim ettiler.’


1. kişiden ikinci kişiye yönelik iyi dilekler mektuplar kanalıyla da iletilebilir. Mektup kanalıyla gerçekleştirilen söz edimleri, yüzyüze konuşmadakine benzer. KB’de ölüm döşeğindeki Ay Toldı, yazdığı mektup kanalıyla hükümdar Kün Togdı’ya iyi dileklerini iletir: uzun kėç yaşaġıl ay ėlig kutı/üküş ėl aşaġıl bu beglik atı (1350) ‘Ey devletli hükümdar, çok uzun yaşa; bu saltanat ile çok illere hükmet.’ 


Mektupların temel işlevi uzamsal olarak birbirinden farklı konumlanmış katılımcılar arasındaki iletişimi sağlamaktır. Mektuplarda birkaç farklı iletişim aşaması belirlenebilir. Söz gelişi, mektubun giriş kısmında hitap eden hitap edileni selamlar, iyilik ve sağlık dilekleri iletilir. Bu kısım, toplumun sosyal hiyerarşisi ve nezaket kodlarıyla belirlenir. Böylece bu ilk aşamada konuşmacı temsilî bir söz edimi gerçekleştirir. KB’de mektuplar hiyerarşik olarak en yukarıda olduğuna inanılan Tanrı’nın adını anmak ve onu öğmekle başlar: bayat atı birle sözüg başladı/törütgen igidgen keçürgen tėdi/ayur-men bitidim bayatım atı/bu at ol kamuġ törlüg igke otı/üküş ögdi artuk telim miŋ senā/kılur-men bayatka aŋar yok fenā/tiledi törütti kamuġ teprerig/tirilgü bėrür yėm tutar ol tirig… (3188-3192) ‘Tanrı adı ile başladı: “Yaratan, besleyen ve göçüren odur” dedi. Sonra devam etti: “Tanrının adını yazdım, bu ad her türlü derde devadır. Tanrıya pek çok hamd ve binlerce sena ederim. Onun için ölüm yoktur. Bütün hareket edenleri o diledi ve yarattı; onlara rızık ve hayat veren odur. Kadirdir, âdildir, hak kanunları koyan odur; yarattığı bütün mahluklara gücü yeter…” Hükümdar, daha sonra Odgurmış’ın halini hatrını sorar ve ona övgüler dizer: iligdin selām köŋül aytu bitig/bitidim esenlik öze ay tetig/esen barmu erki et öz inçlikin/negü teg yüder erki üdlek yükin/eşittim seniŋ edgü kılkıŋ yaŋıŋ/bu üdte yok ol tėp saŋa tuş teŋiŋ/bayat kılmış emdi saŋa edgülük/bilig bėrmiş erdem ukuş ög ülüg (3197-3201) “Ey zeki insan! Bu hükümdardan selâm ve hatır sorma mektubudur; bunu sana sağlık dileğiyle yazdım. Vücudun sağ ve sıhhatte midir; devran yükünü acaba nasıl yükleniyor.

Senin iyi tavır ve hareketini duydum; bu devirde sana denk ve eş bulunmadığını işittim. Tanrı sana şimdi lutfetmiş, bilgi vermiş; fazilet, akıl ve anlayış nasip etmiştir. Senin böyle olduğunu işittim, ey güzel yüzlüm, gönlüm seni arzuladı.”
- Üçüncü kişiden ikinci kişiye yönelik olumlu duyguların dışa vurulduğu söz edimleri: Konuşmacının 3. kişinin iyi duygularını 2. kişiye aktardığı durumlar da sıktır: A ve B kişisi konuşurken A konuşmacısı dinleyici durumundaki B’den ortamda bulunmayan C kişisine iyi dileklerini iletmesini isteyebilir ve bu istek başka bir zaman diliminde B kişisi tarafından C kişisine A’dan üküş ögdi aytıġ selām/ıdur-men saŋa benzeri sözlerin söylenmesiyle gerçekleştirilebilir: iligdin üküş ögdi aytıġ selām/ıdur-men saŋa ay ukuşı temām (3907) ‘Ey anlayışı tam! Hükümdardan çok övgülü sözler, selâm iletiyorum sana.’ Burada selām ıd- ‘selâm göndermek’ edimseli konuşma zamanında 1. tekil kişi çekimiyle yer almıştır, 1. kişi; yani konuşmacı (B kişisi) selâmı gönderen değil, taşıyan ve C kişisine aktaran konumundadır. Bu nedenle selām ıd- edimselini ‘selâm iletmek’ şeklinde anlamlandırmak uygun olur.


- Üçüncü kişilere yönelik olumlu duyguların dışa vurulduğu söz edimleri: Konuşmacının, dinleyici kanalıyla ortamda bulunmayan 3. kişilere yönelik olumlu nezaket sergilediği söz edimleri de vardır. Bunlar için genellikle selām tegür- edimselinin kullanımı yanında uzun ömür, sağlık ve esenlik dileklerinin aktarımının yapıldığı da görülür. selām tegür- edimseli sıklıkla yöneltici bir söz edimi içine yerleştirilerek aktarılır: sewüg sawçıka miŋ meniŋdin selām/tegürsün bayatım kesüksüz ulam (1348); tüzü ėşleriŋe yėme ök adın/tegürsün selāmım idim kesmedin (1349) ‘Diğer bütün ashabına da rabbim sonsuz selamlarımı ulaştırsın’; tüzü tört ėşiŋe meniŋdin selām/tegür ay bayatım tutaşı ulam (6520) ‘Onun dört arkadaşına benden durmadan ve devamlı binlerce selâm ulaştır.’
Herhangi bir edimsel olmadan dolaylı olarak da 3. kişiye yönelik olumlu duygular ikinci kişilere açıklanabilir: kamuġ edgülükte takı artukı/bu ögdülmiş ol emdi köŋlüm tokı (3057) ‘Bütün bu iyilikler arasında en iyisi, şimdi ruhumu doyuran bu Ögdülmiş’tir.’ Takdir etmek edimseli genellikle örtük olarak yer alır: yėme yakşı aymış bügü bilgi yarp (3393) ‘Parlak bilgili hakim yine çok güzel söylemiş’; idi yakşı aymış bu beyt ayġuçı (4286) ‘Bu beyti söyleyen çok güzel söylemiş’; kalı sewmeyin kör bu edgü kişig/kalı ögmeyin men bu edgü işig (933) ‘Bu iyi kişiyi nasıl sevmeyeyim. Ben bu iyi işi nasıl öğmeyeyim.’


- Tanrıya yönelik teşekkürler ve övgüler: Tanrıya yönelik teşekkür ve övgü için şükr kıl-, senā kıl- gibi özel sözcükler yanında insanlara yönelik olarak da kullanılan ög- fiili kullanılır: munı bėrdiŋ emdi maŋa sen ‘atā/kılur-men munıŋ şükri yüz miŋ kata (3058) ‘Bunu şimdi sen bana ihsan ettin; bunun için (sana) yüz bin kez şükrediyorum’; üdi emdi ermiş munukı özüm/saŋa tuştı şükrin kılur til sözüm (3310) ‘Zamanı şimdiymiş, işte ben sana kavuştum, dil (ve) sözüm buna şükreder.’ Şükürler genellikle 3. kişi aktarımlı olarak verilir; şükür kıl- edimseli yanında senā kıl-, ög- edimselleri de kullanılarak olumlu duyguların dışa vurumu pekiştirilebilir. Bu teşekkür sözleri, doğrudan Tanrıyı muhatap alarak söylenebileceği gibi, bir başka muhataba hitap ederken 3. Kişi konumundaki Tanrı’ya yönelik de söylenebilir: bilig inçke tegdi yarudı küni/bayatka şükür kıldı ögdi anı (1782) ‘Bilgi huzura kavuştu, günü aydınlandı; Tanrı’ya şükretti, onu öğdü’; bayatka şükür kıldı ögdi üküş (1030) ‘Tanrıya şükretti, çok öğdü’; şükür kıldı artuk sewindi ilig/senā kıldı rabka kötürdi elig (3116) ‘Hükümdar şükür etti ve çok sevindi; elini kaldırdı ve Tanrıya sena etti’; bu ay toldı elgin kötürdi yana/bayatıġ üküş ögdi kıldı senā (1256) ‘Bu Aytoldı, yine elini kaldırdı, Tanrıya çok hamd ve sena etti.’ 
Tanrıya yönelik övgü ve teşekkürler yanında bir başkası için de dua edilebilir ve bu kişi övülebilir: sözin kesti ögdülmiş öpti yėrig/ėligke du‘ā kıldı ögdi birig (3050) ‘Ögdülmiş sözünü bitirdi, yeri öptü; hükümdara dua etti, Tanrıyı öğdü.’ ajun bodnı tındı awınçın kutun/iligke du‘ā kıldı bodnı bütün (1886) ‘Dünya halkı huzur ve saadet içinde rahata kavuştu; bütün halk hükümdara dua etti.’ Burada bütün halkın hükümdara dua etmesi, onun iyi yönetimine yönelik bir teşekkür mahiyetindedir.

Aynı zamanda hükümdara yönelik bir takdir de söz konusudur. dua kıl- edimini gerçekleştiren kişiler bu eylemi Tanrıya yönelik gerçekleştirmekte, eylemden muhatap durumundaki hükümdarın yarar sağlaması beklenmektedir. ‘Dua etmek’ bir memnuniyet göstergesidir ve dolaylı aktarımlar içinde belirtik hale gelebilir: . köŋüldin bėrü kıldı edgü du‘ā (1265) ‘Gönülden iyi dualar etti’; bu sözler eşitti sewindi ėlig/du‘ā kıldı rabka kötürdi elig (3051) ‘Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi; elini kaldırdı ve Rab’a dua etti.’ Burada dua kıl- edimseli aktaran söylem içinde yerini bulmuştur. Bu belirtik bir edimsel olmakla birlikte dolaylı bir aktarım içinde yer almıştır. Doğrudan aktarımlarda dua kıl- edimseli örtük olarak yer alır; dua eden kişi ‘Tanrım sana dua ediyorum’ şeklinde değil, ajun kalmasunı seniŋsiz kuruġ/bayat kesmesüni seniŋdin uruġ/negü erse ārzū tilekiŋ kamuġ/aça bėrsü teŋri saŋa ol kapuġ/negü erse ārzū tilekiŋ takı/tükel bėrsü teŋri saŋa ay akı/sewinçin awınçın tirilgil uzun/erejlengil ança ay kılkı tüzün (6411-6414) ‘Dünya sensiz kuru kalmasın; Tanrı senin neslini kesmesin. Ne gibi arzu ve dileğin varsa, Tanrı sana bunların kapılarını daima açık tutsun. Daha ne gibi arzu ve dileğin olursa, ey cömert, Tanrı sana bunları da ihsan etsin. Sevinerek, avunarak, uzun ömür sür ve huzur içinde yaşa, ey halim, selim insan’ örneğindeki gibi dolaylı olarak bu söz edimini gerçekleştirir.


- Konuşmacının kendine yönelik hediyeyi kabulü sırasında söylediği; ilig sundı aldı tayak elgiŋe/ayur bu kumaru kutadsu maŋa (6325) ‘Hükümdar uzanıp değneği eline aldı; “Bu yadigâr bana uğurlu olsun”, dedi’ benzeri sözler de kişinin kendine yönelik iyi temennilerini göstermesi açısından ilgi çekicidir. (6325). beyitte konuşmacı kutadsu maŋa ‘bana uğurlu olsun’ sözleriyle kendine yönelik bir söz edimini gerçekleştirmiştir.


B) Olumsuz nezaketle ilgili söz edimleri: Olumsuz nezaket, bir kişinin olumsuz yüzüyle ilgilidir. Olumsuz yüz; bağımsız olmayı, eylemlerinde özgür davranmayı, diğerlerinin zorla kabullerinden uzak olmayı gerektirir. Olumsuz sözcüğü burada kötü anlamda değil, olumlunun karşı kutbu olarak düşünülmelidir. Birinin olumlu yüzü kabul edilme, bir grubun üyesi olmaya çalışma, isteklerini diğerleriyle paylaşmayı bilmeyi gerektirir. Olumlu yüz bağımlı olmayı, olumsuz yüz ise, bağımsız olmayı gerektirir. Bir kişinin olumlu yüzünü koruma eylemi dayanışma gösterme eğiliminde olacaktır. Olumlu yüz, konuşmacıların aynı şeyleri istediği ve onların ortak bir hedefleri olduğunu vurgular. Olumsuz yüzde ise, tam tersi bir durum söz konusudur. Konuşmacıların istekleri farklıdır ve bağımsız olmak tercih edilir. KB’de olumsuz eylemlerin hoşgörülmesi, silinmesi, perdelenmesini amaçlayan söz edimleri de oldukça çoktur:
-‘üdri kol- ‘özür dilemek’ edimseli olumsuz nezaketle ilgili bir söz edimi oluşturabilir: özüm ‘udri koldum men emdi saŋa kodu bėr mėni sen sarılma maŋa (3809) ‘Ben şimdi senden özür diliyorum; sen bana sarılma beni rahat bırak.’ Burada konuşmacı Odgurmış, muhatabı Ögdülmiş’in kendine yönelik bir isteğini (saraya davetini) geri çevirir ve olumsuz bir yüz sergilerken, bu olumsuz tutumunu perdelemek için ‘üdri kol- ‘özür dilemek’ edimsel fiilini kullanıp, reddi yumuşatmaya çalışır. ‘Daveti reddetmek’ olumsuz yüz ve olumsuz nezaketle ilgilidir: kodu bėr ay ilig mėni sen maŋa/du‘āçı bolayın bu yėrde saŋa (3791) ‘Ey hükümdar! Sen beni bana bırak; burada sana duacı olayım.’ Burada Odgurmış, hükümdarın saraya davetini reddederek bir yükümlülükten kaçınırken kendini bir başka yükümlülük altına sokuyor; hükümdar için dua etmeyi vaat ediyor. Bu vaat, reddi yumuşatma amacı taşır. 


‘üdri kol- ‘özür dilemek’ edimseli olumsuz nezaket ve olumsuz yüzü engellemek için de kullanılabilir. Kitap sahibi (Yusuf Has Hacip), kitabın başında bilgili insandan söyleyebileceği yanlış sözlerden ötürü (daha böyle sözler söylemeden) özür diler: sözüm sözlemişke saŋa eymenü/özüm ‘üdri koldı saŋa uş munu (204) ‘Sözümü sana söylemiş olduğum için çekinerek işte böyle senden özür diledim.’ Olumsuz bir tepkiyle karşılaşmayı, bağlı bulunulan topluluktan dışlanmayı ve bu gruptaki insanlarla bağların kopmasını engellemeyi amaçlayan konuşmacı, af dileyebilir. Bu amaçla keçür- ‘affetmek’ fiili de emir kipiyle çekimlenerek kullanılabilir: eşitsü ayayın özüm bilmişin/ilig me keçürsün hatā bolmışın (1920) ‘Ben kendi bildiğimi söyleyeyim; hükümdar dinlesin ve hatalarımı affetsin.’ Özür ve af dilekleri, keçür- ‘affetmek’ edimselinin belirli geçmiş zaman 1. kişi çekimiyle karşılandığında gruba bağlılık korunur. Bu türden edimseller genellikle bildirgeler içinde kullanılır ve saygınlığın yeniden kazanılmasını beraberinde getirir: keçürdüm men anda seniŋ ‘üdrüŋi/aġırladım ötrü ol erdem teŋi  (798) ‘O zaman ben senin kusurunu affettim ve sana meziyetin oranında saygı gösterdim.’ Özür ve af dileme söz edimleri, saygınlık kaybını en aza indirme; saygınlığa zarar veren bir durumu giderme amacı taşır.


- Olumsuz nezaket yaratan söz edimlerinden biri olan ‘zorlamak’ küçe- edimseliyle belirtik hale getirilir: kese sözledim söz eşittiŋ anı/nelük emgetür sen küçeyü mėni (3961) ‘Sana kesin sözümü söyledim; neden beni ısrarla bu işe zorluyorsun. (Beni zorlama, beni zorlayarak bana sıkıntı verme)’ Karşıdakini yapmak istemediği bir şeyi yapması konusunda zorlamak, ısrarcı olmak da olumlu yüzü zedeleyen olumsuz bir nezaket göstergesidir.


- Bir kişinin olumlu yüzünü zedeleyen durumlardan biri de bu kişiye yönelik yergilerdir. KB’de yer- ‘yermek’ edimseli olumsuz nezaket unsuru olarak hoş görülmeyen durum ve kişilere yönelik olarak kullanılır: kalı ögmegü ol ukuşluġ kişig/neteg yirmegü bu ukuşsuz işig (1776) ‘O akıllı kişiyi nasıl övmeli, bu akılsız işi nasıl yermeli?’


- İletişim kurulan kişinin hatalarını düzeltmeye çalışma veya görüşlerine katılmama olumlu yüzü zedeler. Bu nedenle şikâyet etmek, itiraz etmek, reddetmek, geri çevirmek söz edimleri de olumsuz nezaket unsurlarıdır. KB’de ‘reddetmek, geri çevirmek’ anlamlarında ewre sür- edimsel fiili kullanılır. Başarısızlık dolaylı olarak itiraf edilir: mėni ewre sürdi sözüm tutmadı/sözin kadra kördüm küçüm yetmedi (6244) ‘Beni geri çevirdi, sözümü tutmadı; sözüne karşı koymayı denedim; fakat gücüm yetmedi’; negü kıldım erki elig men saŋa/nelük türdüŋ emdi bu öç kek maŋa (369) ‘Hükümdar ben sana ne yaptım ki, bana nasıl bu kini bağladın?’


- KB’de konuşmacının muhataba yönelik olumsuz duygularını dışavuran söz edimlerinden biri de ‘esef ederek kızmak’ anlamında esirkep açı- fiiliyle belirtik hale getirilir: esirkep açır-men saŋa ay yėgitlik/ kamuġ körkümi sen yırattıŋ yırattım (6528) ‘Ey gençlik esef ederek sana kızıyorum; bütün güzelliğimi sen uzaklaştırdın, ben uzaklaştım.’ Teessüf etmek, dolaylı bir söz edimi olarak da yer alabilir: şekerde süçigrek söz ıdtım saŋa/aġuda açıġ keldi yaŋı maŋa  (3913) ‘Sana şekerden daha tatlı söz gönderdim; dönüp bana zehirden daha acı geldi.’
- KB’de kişinin kendi olumsuz yüzünden dolayı şikâyet ettiği, pişmanlık dile getiren söz edimleri pek çoktur. ‘Pişman olmak’ anlamında ökün- fiili kullanılır: tilin sözlemese söz asġı telim/ökündürdi sözlep mėni bu tilim (3879) ‘Sözü söylememenin faydası çoktur; bu dilim beni söylemekle pişman etti’; oġulsuz ölürde ökündi tilin (3373) ‘Çocuksuz ölürken pişmanlığını ikrar etti.’ İnsan pişmanlık içinde bunabilir ve feryat edebilir: ulıyu barır-men ökünçün muŋun (1075) ‘(Hükümdarın ölüm döşeğindeki Ay Toldı’nın durumunu sorması üzerine Ay Toldı şöyle der): İşte bugün senden ayrılıyorum; pişmanlıkla, sıkıntı içinde uluyarak gidiyorum’; ulır-men ökünüp asıġ yok ökünç (1364) ‘Pişman olup feryat ediyorum, pişmanlığa fayda yok’; ökündi ayur ay tiriglik isiz (1116) ‘Pişman oldu, söyler: Ey hayat yazık!’; sözin kesti oġlın kuçup yıġladı/olındı yana ol ökünçler yėdi (1510) ‘Sustu, oğlunu kucaklayıp ağladı, tekrar ah vah etti ve pişmanlıklar getirdi’; bu yaŋlıġ ökündi üküş yıġladı (1121) ‘Böylece çok nedamet getirdi ve çok ağladı’; isizim yėgitlik tiriglik isiz/ökünçün sıġıt birle gūrke kirür (1516) ‘Bana yazık oldu, gençliğime ve hayatıma yazık oldu; pişmanlıkla ve ağlayarak mezara giriyorum.’ 
Hayıflanmak söz edimi; isiz, isizim ‘yazık’ ünleminin yer aldığı bazı söz öbekleri vasıtasıyla ortaya konur: isizim yėgitlik isizim yėgitlik/tuta bilmedim men sėni terk kaçıttım (6522) ‘Yazık gençliğime, gençliğime yazık; ben seni tutmasını bilmedim, çok çabuk elden kaçırdım’; yawalıkta keçti tiriglik isiz/süre ıdtım üd kün bu beglik isiz (1156) ‘Hayatım yazık ki boş yere geçti; vaktimi ve beylik zamanımı yazık ki boşuna harcadım.’ 
Günahı itiraf etmek de ayur-men sözünden sonra günahın itiraf edilmesiyle veya dolaylı söz edimleriyle gerçekleştirilir: ökündi bu ay toldı tındı uluġ/ayur-men yitürdüm könilik yoluġ (1128) ‘Bu Aytoldı pişman oldu; itiraf ediyorum, ben doğruluk yolunu yitirdim, dedi’; törüttüŋ mėni sen kötürdüŋ kutun/yazukluġ kuluŋ men tapuġsuz otun (1258) ‘Sen beni yarattın, saadet içinde yükselttin, ben senin kusurlu, günahkâr ve âsi kulunum’; içip yatmış er teg udıp odlu keldim/özüm yolda azmış bayatka uyadtım (6540) ‘İçip yatmış adam gibi uyuyup uyanınca, yoldan çıkmış olduğumun farkına vardım, Tanrıdan utandım.’ Uyad- ‘utanmak’ da kişinin olumlu yüzünün zedelenmesinin göstergesidir. 
‘İtiraf etmek’ bir pişmanlığı dile getirdiğinde dışavurucu olmakla birlikte esasen kişinin kendisiyle ilgili bir durumu kesinlik içinde ortaya koyduğu için kesinleyici olarak da kullanılabilir: bayat tapġı kaldı kişi tapġı kıldım/ajun tegre yügrü özümni kürettim (6541) ‘İnsanlar hizmet ettim, Tanrı ibadeti kaldı; dünya işleri peşinde koşarak yolumu şaşırdım’; tilek ārzū birle yügürdüm nėçe men/kuturmış böri teg ajunnı ulıttım (6542) ‘Uzun zaman gönlüme göre hareket ettim; kudurmuş kurt gibi dünyayı inlettim.’
3. Kesinleyiciler: KB’de kesinleyiciler önemli bir yer tutar. Kesinleyiciler, psikolojik olarak konuşmacının güven alanıyla ilgilidir. KB’de kesinleyiciler genellikle örtük olarak yer alır. Konuşmacı, bu dünyadaki tecrübeye dayalı bazı bilgileri bildirmek, iddia etmek, ileri sürmek vb. eylemleri yanında inanç dünyasıyla ilgili bildirimlerde de bulunabilir: neteg kim tiledi me boldı kamuġ/kimi kim tilese kılur ol uluġ (6) ‘Nasıl ki diledi ve her şey olduysa kimi dilerse o yücelir.’ Kesinleyiciler, daha çok geniş zaman kipiyle ortaya konur: bilig birle yalŋuk bedüp çawlanur (2451) ‘İnsan bilgiyle büyüyüp üne kavuşur.’ Fakat konuşmacının şahit olduğu durumlarla ilgili bildirimlerde bulunduğu durumlarda belirli geçmiş zaman çekimi tercih edilir: kayu sü bolur bolsa başsız tuşaŋ/uş ol sü buzuldı (2302) ‘Hangi ordu başsız kaldıysa, o ordu bozuldu.’
Delil gösterme, genellikle dolaylı olarak yapılır: ayur ay oġul kördüŋ emdi mėni/ne hālin barır-men unıtma munı (1501) ‘Söyler: “Ey oğul! Beni görüyorsun, ben ne halde gidiyorum.” KB’nin birçok yerinde başka insanların deneyimleri aktarılarak söylenenlere inanılması için delil gösterilir. Böylece iddiaların desteklenmesi yoluna gidilir ve dinleyicide bir durum değişikliği yaratılmaya çalışılır. Söz gelişi, Ögdülmiş, hükümdara kalabalık ordu yerine seçkin az sayıda askerin daha üstün bir güç oluşturacağını söyledikten sonra kendini destekleyecek bu konuda tecrübeli ve güven verecek bir harp adamının sözlerini aktarma yoluna gider: sınamış yaġıçı kişi teŋlemiş/on iki miŋ er sü üküş sü timiş/çerig sançmış alp er tutuzmış ayu/maŋa tört miŋ er sü tükel sü tėyü (2334-2335) “Tecrübeli harp adamı kıyas etmiş, on iki binlik ordunun büyük bir kuvvet olduğunu söylemiştir. Emretmiş, ordular mağlup etmiş olan kahraman adam: Benim için dört bin asker tam bir ordudur, demiştir.’
- Hükümdara yönelik bildirimler için ‘arz etmek, sunmak’ anlamlarında ötün- edimseli kullanılır: bu erdi ay ilig meniŋ bilmişim/munukı ötündüm saŋa ukmışım (2174) ‘Ey hükümdar, benim bildiğim bunlardır; aklımın erdiklerini işte sana arz ettim’; bu erdi ay ilig özüm bilmişi/munukı ötündüm ayıtmış tuşı (2525) ‘Ey hükümdar, benim bildiklerim bunlardır; işte sorulduğu için arz ettim’; bu erdi ay ėlig meniŋ bilmişim/ötündüm ėligke tükendi işim (2739) ‘Ey hükümdar, benim bildiğim bu kadardır; işte hükümdara arz ettim’; ötündi iligke eşitmiş sözin (3849) ‘Hükümdara işittiği sözleri arz etti.’
- ‘Şüphe etmemek’ söz edimi sėziksiz sözcüğü+ geniş zaman çekimli bir fiille ortaya konur: sėziksiz ölüm bir kün āhır kelir/tirilmiş bu cānlıġ cānın alġalır (1472) ‘Şüphesiz ölüm bir gün sonunda gelir; dirilmiş bu canlı canını alır’; uluġsıġ bedük tutsa begler köŋül/sėziksiz uçuzluk körür ay oġul (2118) ‘Beyler büyüklük taslar ve kibirli olurlarsa, ey oğul, onlar şüphesiz itibar görmezler.’ Kesinleyicilerde siziksiz ‘hiç şüphesiz’ gibi sözlerin kullanılması konuşmacının bildirimin doğruluğuna tam inancını gösterir. Konuşmacı söylediklerini bizzat deneyimlemiş de olabilir. KB’de telim körmişim ‘çok görmüşümdür’ biçiminde kişinin kendi deneyimini ortaya koyduğu söz edimleri de vardır: telim körmişim bar tegimsiz kişi/turup ilke yazdı kesildi başı (2516) ‘Çok görmüşümdür, liyakatsiz kimseler günün birinde memlekete karşı suç işlemişler ve başları kesilmiştir.’
- ‘Tahmin etmek’ söz edimi [F-gelecek zaman kipi ol] yapısıyla belirtik hale gelir: yana yandru terkin mėni ıdġa ol/eger barmasa sen köŋül kodġa ol (3825) ‘Çok geçmez, o beni buraya gönderecektir; sen ona gitmedikçe, o ısrar etmekte devam edecektir.’
- ‘Öngörmek’ söz ediminde [F-gelecek zaman kipi ok] veya [F-gelecek zaman kipi ol] yapısı kullanılır: ilig aydı emdi maŋa çāre yok/munı edlese-men kişi bolġu ok (1633) ‘Hükümdar devam etti: “Şimdi benim için başka çare yok; onu yetiştirirsem, o muhakkak adam olur’; yana yandru terkin mėni ıdġa ol/eger barmasa sen köŋül kodġa ol (3825) ‘Çok geçmez, o beni buraya gönderecektir; sen ona gitmedikçe, o ısrar etmekte devam edecektir.’
- ‘Müjdelemek’ de geleceğe dönük bir iddiada bulunmak anlamına geldiğinden kesinleyiciler içinde sıralanabilir. KB’de ‘müjdelemek’ söz edimi kutuŋ kur badı, küne tuġdı sözleriyle gerçekleştirilir: hācib çıktı aydı ay ay toldı tur/tapuġka körüngil kutuŋ badı kur (580) ‘Hâcib çıktı ve “Ey Ay toldı, buyur hükümdarın huzuruna gir; artık talihin yaver oldu”, dedi’; küsemiş turup çıktı andın yana/kelip aydı ay toldı tuġdı küne (511) ‘Küsemiş kalkıp çıktı, ona doğru gelip: “Ey Ay Toldı, sana gün doğdu” dedi.’ 
- ‘Emin olmak’ söz edimi için [bu ol bu… belgülüg] yapısı kullanılır: ay ilig bu ol bu kutuŋ belgülüg (5586) ‘Ey hükümdar! Budur talihin bu, belli.’
- ‘İzah etmek’ söz edimi yora bėr-, yor- fiiliyle belirtik hale getirilir: negü kılmışıŋnı sen adra seçe/yora bėrdiŋ uktum kamuġnı aça (797) ‘Niçin yaptığını sen birer birer izah ettin, ben de her şeyini açıkça anladım’; ötüg bėrdi ögdülmiş aydı ay beg/yorayın bu sözni köŋülteki teg (2673) ‘Ögdülmiş şunları arz etti: “Ey bey, bu sözü anladığım kadarıyla izah edeyim”, dedi.’
- KB’de sık sık ay-, ayıt- ‘sormak’ yöneltici edimsellerine karşılık cevāb kıl- veya yanut bėr- kesinleyici edimsellerinin kullanıldığı görülür: ayur söz yorıdı neçe törlügün/ol aydı men aydım ukuşun ögün (2269) ‘Ögdülmiş cevap verdi ve: “Ey hükümdarAramızda kaç türlü söz geçti; onun akıl ve idrak dairesinde söylediği sözlere ben de öylece cevap verdim”, dedi.’
4. Yönelticiler
Yönelticiler arasında direktifler önemli bir yer tutar. Direktifler dört sınıfta görünür: edimseller, zorunluluk ifadeleri, modal ifadeler, dolaylı görünümler. Modal ifadeler; zorlama, izin, olasılık ifade eden fiillerle kurulur. Bu çerçevede ek-fiiller veya deyimlerin kullanımı önemlidir. Dolaylı direktifler temelde iki grupta toplanabilir: Dinleyici temelli soru cümleleri ve konuşmacı temelli bildirimler. Dinleyici temelli soru cümleleri, dinleyicinin gelecekte bir eylemi gerçekleştirmek için yeterlilik veya gönüllülüğünü sorgulayan cümlelerdir. Konuşmacı temelli bildirimler; 1. tekil kişi zamiri veya 1. tekil kişi eki + konuşmacı tutumu veya istemini ifade eden bir fiille oluşturulmuş ifadelerdir. 3. kişili yapılar ise, belli bir kişiye yönelik değildir. Ahlakî zorlamalar taşıyan ifadelerde daha sık rastlanır.
Yöneltici edimseller olarak KB’de buyur-, tutuz-, yarlıka- ‘buyurmak’, kol- ‘istemek’, öt saw bėr- ‘öğüt vermek’, ārzūla- ‘arzulamak’, tile- ‘dilemek’, yalwar- ‘yalvarmak’, okı- ‘davet etmek’ edimsellerinin kullanıldığını görürüz. Yaratıcıya yönelik isteklerde du‘ā kıl- ‘dua etmek, niyaz etmek’ edimseli kullanılır. Bunun dışında hācetim bu ‘ihtiyacım bu’ (1484), tilekim bu ol ( 3019, 3023) ‘dileğim budur’ şeklinde de istekte bulunulabilir; muhatapta bir durum değişikliği yaratılmaya çalışılır. 
‘Buyurmak, emretmek’ söz edimi buyur- edimseliyle gerçekleştirilir: yana berk bu mülkni tutuġlı kişi/yaraġlıġ erenke buyurdı işi (40) ‘Yine bu mülkü sağlam tutan kişi işi (bu iş için) uygun adama buyurdu.’ ‘Buyurmak’ söz edimi genellikle [F-emir kipi (-gıl)] yapısıyla belirtik hale getirilir: törü tüz yorıtġıl bodunka köni (1374) ‘Halka kanunu doğru dürüst uygula.’
yarlıka-, hiyerarşik olarak daha üsttekinden daha alttakine yönelik bir edimsel olup ‘buyurmak, emretmek’ anlamları yanında ‘sormak’ anlamı da vardır: ilig yarlıkamaz negü sözleyin/ayıtmazda aşnu negü ötneyin (959) ‘Hükümdar dedi: -Ay toldı, konuş; niçin susuyorsun, sana ne oldu?’ sözleri üzerine Ay Toldı’nın Hükümdara cevabı şöyle olur: Hükümdar ne söyleyeceğimi henüz buyurmadı; sormadan neyi arzedeyim.’
‘Buyurmak, emretmek’ anlamlarındaki bir diğer fiil -, tutuz-tır: çerig sançmış alp er tutuzmış ayu/maŋa tört miŋ er sü tükel sü tėyü (2335) ‘Emretmiş, ordular mağlup etmiş olan kahraman adam söyler…’
‘Öğüt vermek’ söz edimi öt saw bėr-, pend bėr-, ötle- edimselleriyle gerçekleşebileceği gibi dolaylı olarak gerçekleştiği örnekler çok daha fazladır: bu ay toldı yasın keçürdi ilig/okıp oġlıŋa bėrdi öt saw erig (1548) ‘Hükümdar bu Aytoldı’nın yasını atlattı; oğlunu çağırıp öğüt verdi’; ay toldı oġlı ögdülmişke ötlemişin ayur/köŋül til köni tut bayatka tapın/usanma yarınlık işiŋni itin (1278) ‘Ay Toldı, oğlu Ögdülmiş’e öğüt verir: “Gönlünü, dilini doğru tut, Tanrıya tapın; gafil olma, yarının işini düzenle.’ Öğütlerde de [Fiil-emir kipi (genellikle F-ø, F-gıl şeklinde 2. Tekil kişi çekimli)] yapı kullanılır. mėni kör meniŋdin kötür öt erig (1466) ‘Beni gör ve benden öğüt ve nasihat al.’ Bu yapının emir olarak algılanmaması konuşmacının ve dinleyicinin hiyerarşik konumuyla da ilgilidir. Vezir Ay Toldı, hükümdara hitap ederken bu yapıyı kullanmıştır. Bir vezirin daha üst konumdaki bir hükümdara emretmesi mümkün olmadığı için bu bir emir olarak algılanmaz. Ay Toldı, öğüdün reddini engellemek için bağlılığını bildirmenin yanında hükümdara övgü dolu hitaplarla seslenir: ay ilig munu men baġırsak saŋa/sözüm işke tutġıl ay ersig toŋa (1360) ‘Ey hükümdar, işte ben sana sadakatle bağlı insanım; sözümü hesaba kat ey merd insan’; kalınka katılsa sen bekle sözüg/kişiler ewinde küdezgil közüŋ (1324) ‘Toplantılara katılırsan dikkatli konuş; başkalarının evinde gözüne dikkat et.’ Ferdiyetçi bir toplumda diğerlerine fikir verme, konuşmacının daha iyi biliyormuş gibi üstünlük kurmaya çalışması olarak algılanabilir. Toplumcu bir toplulukta ise, bu bir normdur. Öğüt verme, sosyal uzaklığın söz konusu olduğu yeni kurulan bir ilişkide tehdit olarak algılanır. Buna karşın yakınlık ve toplumsal bağların güçlü olduğu durumlarda, bir kişinin başkalarının sorununu çözmeye yardım etmesi, başkalarının kötü duruma düşmesini engellemeye çalışması bir dayanışma uygulamasıdır.
‘Öğüt vermek’, ‘uyarmak’, ‘emretmek’ veya ‘buyurmak’ söz edimlerinin örtük olarak yer alması durumunda bu söz edimlerini birbirinden ayırmak zordur. Emir ve öğüdü birbirinden ayırmanın en kolay yolu eylemin gerçekleşmesi sonunda kimin yarar sağlayacağıdır. Yöneltici söz edimi, konuşmacı yararına bir eylemin gerçekleştirilmesi isteğini ortaya koyuyorsa bu bir emir, dinleyici yararına bir eylemin gerçekleşmesi isteğini ortaya koyuyorsa bu bir öğüt veya uyarıdır. KB’de emirden çok öğütten söz edilebilir. Söz gelişi; odunġıl ay kökçin ölümke anun/bu keçmiş künüŋke sıġıt kıl ünün (376) ‘Ey kır saçlı uyan, ölüme hazırlan; geçmiş günlerin için ağla ve sızla’; ilig aydı ay toldı ukġıl bu söz (938) ‘Hükümdar, “Ay Toldı bu sözü anla” dedi’ derken konuşmacı kendi yararına bir eylemin gerçekleştirilmesini istemez. Konuşmacının kendi yararına bir eylemin gerçekleştirilmesini istediği durumlarda, eylemden muhatabın da yarar sağlayacağı vurgulanarak emrin öğüt gibi algılanması sağlanmaya ve reddedilmesi engellenmeye çalışılır. Söz gelişi, Hükümdar, Odgurmış’ı saray görevi için davet ederken böyle bir strateji izler: ay odġırmış emdi okır-men sėni/öz asġı tiler tėp sakınma mėni (3258) ‘Ey Odgurmış! Şimdi seni çağırıyorum; kendi yararını istiyor diye düşünme beni.’ Hükümdar bu isteğin yalnız kendi yararına değil, herkesin yararına olduğunu özellikle vurgular: kalı kelse asġı tususı saŋa/yėme kelmese sen yası yok maŋa/okır-men sėni halkka edgü üçün/bu edgü bodun asġı buzma küçün/baka kör-men aymış bu sözler tapa/çın erse berü kelgil andın kopa/mėni birle turġıl maŋa kıl basut/çıġayıġ yülegil neŋin edgü tut/özüŋke muyan ol maŋa edgü at (3258-3262) ‘Eğer gelirsen, senin için faydalı olur; gelmezsen de bana bir zarar gelmez. Seni halkın iyiliği için davet ediyorum; bu iyilik halkın yararınadır; buna karşı gelme. Benim bu söylediklerime dikkat et; doğru ise, oradan kalk, buraya gel. Benimle beraber ol, bana yardım et; fakirleri destekle, onların vaziyetini düzeltmeye çalış. Bu senin için sevaplı bir iş, benim için ise, iyi bir addır; buna karşılık kadir Tanrı sana her iki dünyayı nasip eder.’ Bir emrin reddedilme ihtimali daha fazladır. Herkesin yararına olacak bir davranışın yapılması isteği ise, emirden çıkıp öğüde doğru giden kazan-kazan temelli bir istektir, reddedilme ihtimali daha azdır. Hükümdar, Odgurmış’ın reddetmesini engellemek için öncesinde hazırlayıcı bazı sözler de sarf eder: kişi iki törlüg kişi atanur/biri ögretigli biri ögrenür/ ikide naru barça yılkı sanı/tilese munı tut tilese anı (3217-3218) ‘İki türlü insana insan derler: Biri öğreten biri öğrenen. Bu ikisinden başkasını hep hayvan olarak kabul et, hangisini istersen onu seç.’ Yalnız yaşayan insan ne öğreten ne de öğrenen olabilir. Dolayısıyla hayvan sayılır. Aslında oldukça sert sayılabilecek bu ifadeler dolaylı anlatım yoluyla yumuşatılmıştır. Dolaylı anlatım nezaket için kullanılan önemli bir araçtır. Hükümdar, Odgurmış’ı yalnız yaşam tercihinden vazgeçirmek ve hizmet için saraya gelmesini sağlamak için sözlerini: sen emdi kayu sen maŋa ay aça/ikide biri bol üçünçte kaça (3219) “Şimdi sen hangisisin, bana açıkça söyle; ikisinden biri ol, üçüncüsünden kaçın’ şeklinde bir öğütle sürdürür. Buradaki gerçek bir soru değil, retorik bir sorudur ve Odgurmış’ı ikna için onun bu konuda düşünmesi için söylenmiştir.
KB’de ‘uyarmak’ söz edimi dolaylı olarak yer almıştır: başıŋnı tilese tiliŋni küdez/tiliŋ tegme künde başıŋnı yanur (967) ‘Başını (kurtarmak) istiyorsan, dilini gözet; dilin her gün başını tehdit eder.’ Bu söz edimi ‘tehdit etmek’ anlamı da taşıyor olabilirdi. Fakat burada hükümdarın Ay Toldı’ya niçin susuyorsun? Sorusu üzerine Ay Toldı’nın yanıtı içerisinde böyle bir söz söylendiğinden tehdit etmek değil, uyarmak, öğüt vermek anlamı anlamı daha uygundur.
Tile- ‘dilemek’ edimseli örtük olarak verilebileceği gibi belirtik olarak da yer alabilir: seniŋdin tiler-men aça bir kapuġ (6349) ‘Senden bir kapıyı açmanı dilerim’, ol erdem üçün men tiler-men erin (3163) ‘Sen onun her tür erdemini öğdün; bu erdemlerinden dolayı ben onu istiyorum.’ Tile- ‘dilemek’ edimseli izin istemek veya bir isteğin reddi ve reddin mazur görülmesi isteğiyle de kullanılabilir. Odgurmış, hükümdarın saraya davetini reddederken şu sözleri söyler: men emdi bu kalmış tiriglik ıdıp/bayatım sewinçin tiler-men tapıp (3794) ‘Ben şimdi bu kalan günlerimi ibadetle ve Tanrımın rızasını taleple geçirmek istiyorum.’ tilekim bu erdi umınçım bu ok/okıġlı maŋa bir du‘ā ıdġa uk (6504) ‘Dileğim buydu; okuyanın bana bir dua göndereceğini ümit ettim.’ Burada dilek ortaya konmadan önce tilekim bu erdi umınçım bu ok biçiminde belirtik hale getirilmiştir.
KB’deki yönelticilerden biri de qol- ‘dilemek’ olup metnin birçok yerinde açıkça yer alır. Kol- , muhataba yönelik bir eylemin gerçekleştirilmesi veya bir nesnenin elde edilmesi için (töşek koldı 3838, 6212 ‘Döşek istedi’, devāt koldı kāġıd bitidi bitig 3187 gibi) dillendirilebileceği gibi şifa qol- şeklinde bir başkası için Tanrıya yönelik bir dilekte bulunulacağında da kullanılır. Hasta yatağındaki veziri Ay Toldı’yı ziyaret eden hükümdar Kün Togdı, vezirini teselli ettikten ve ona ümit verdikten sonra Tanrıya onun iyileşmesi için dua eder: bayat edgü kılġay bu igdin sėni/köŋülüŋ çökürme sen inç yat köni/du‘ā kıldı ilig kör açtı tilig/şifā koldı rabdın kötürdi elig (1109-1110) ‘Tanrı bu hastalıktan seni kurtaracaktır; gönlünü çökertme, müsterih ol. Hükümdar dua etti; elini kaldırarak Tanrıdan şifa diledi.’ Burada Tanrıya doğru bir yöneltici edimsel olarak sınıflandırılan şifa qol- ‘şifa dilemek’ edimseli duadan yarar sağlayacak dinleyiciye (burada Ay Toldı) yönelik olumlu bir nezaket ortaya koyduğu için aynı zamanda dışavurucu bir söz edimidir. Kol- edimseli Tanrıya yönelik olduğunda ‘niyaz etmek’ anlamı daha uygundur: seniŋdin kolur-men basut küç bile/köni yol öze tut mėni sen yöle (3056) ‘(Tanrım!) Senden beni doğru yolda tutmanı niyaz ederim.’
Öteki dünya inancı nedeniyle başkalarından helallik istendiğinde ise, bahîl kol- söz edimi kullanılır: bahîl koldı barça kadaşlarka ol/tiler boldı cānı yaşıl kökke yol (1518) ‘Bütün akrabalarından helâllik istedi; canı mavi göğe doğru yol almak istedi.’ bahîl kol- söz edimi, yöneltici söz edimi olmakla birlikte karşıdakine herhangi bir yükümlülük getirmez. Konuşmacı bu isteğin yerine getirilmesiyle huzur bulacak ve bir yarar sağlayacaktır; fakat muhatabın herhangi bir zararı söz konusu olmayacaktır.
Tanrıya yönelik istekler kol- dışında yalwar-, dua kıl- gibi edimsellerle de ortaya konur: saŋa yazdı sėndin küredi özüm/bu kün sıġnu keldim saŋa yalwara (6639) ‘Bugün sana yalvararak, sığınarak geldim’; bayatka tutuzdum munı yalwara/tilese küdezgey küyer ot ara (1483) ‘Onu yalvararak Tanrıya emanet ettim; o isterse, yanar ateş içinde de olsa, onu korur.’ Bu son örnekteki tutuz- ‘emanet etmek, emretmek’ eylemi de yalnız söz söyleyerek gerçekleştirildiği için bir yöneltici edimsel olarak görülebilir. Burada da öğüt söz edimi gibi konuşmacıya yönelik bir yarar söz konusu değildir. 
‘Dua etmek’ edimseli genellikle örtük olarak yer alır: baġışlasu teŋri anıŋ cānını/koratmasu andın eti kanını (6239) Tanrı onun canını bağışlasın; onun etini ve kanını zarara uğratmasın.’ Dualar kişinin kendi yararına olabileceği gibi başkası için de dua edilebilir. Ay Toldı oğluna şöyle der: ayur oġluma boldı köŋlüm bütün/bayat fazlı birle tirilgil kutun (1251) “Ey oğlum, şimdi içim rahat etti; Tanrı’nın fazlı ve keremiyle saadet içinde yaşa.’ Burada Ay Toldı, oğluna hitap ederek ve onun yararına olarak Tanrıya yönelik bir söz ediminde bulunuyor. Bu söz edimi doğrudan Tanrı muhatap alınarak da gerçekleştirilebilir: ata erdim emdi ölür bu ata/idim sen tirig sen aŋar bir kut a/erejke yakın tut yırak tut belā/ikigün ajunda munı sen yul a/isizdin küdezgil ula edgüke/muŋadturmaġıl sen yėgü kedgüke ‘Baba idim, şimdi bu baba ölüyor; ey Rabbim, sen dirisin, ona saadet ver. Onu refaha yakın ve beladan uzak tut; her iki dünyada onun yardımcısı ol. Kötülükten koru, iyiliğe ulaştır; onu yiyecek ve giyeceğe muhtaç etme’ (1262-1264) Böylece Ay Toldı, oğlunu Tanrıya emanet etmiş, böylece Tanrıyı yükümlülük altına sokmuş oluyor. 
Tanrıya yönelik edimseller genellikle örtük olmakla birlikte belirtik durumlar da vardır. Belirtik edimseller 3. Kişi aracılığıyla aktarılır: du‘ā kıldı ilig (110) ‘Hükümdar dua etti’
Duada da belli bir hiyerarşi söz konusudur. Ögdülmiş, hükümdara dua eder, hemen ardından hükümdar da Rab’a dua eder: sözin kesti ögdülmiş öpti yėrig/ėligke du‘ā kıldı ögdi birig (3050) ‘Ögdülmiş sözünü bitirdi, yer öptü; hükümdara dua etti ve Tanrıyı öğdü’, bu sözler eşitti sewindi ėlig/du‘ā kıldı rabka kötürdi elig (3051) ‘Hükümdar bu sözleri işitti ve sevindi; ellerini kaldırarak Tanrı’ya dua etti.’
Konuşmacı, muhatabından kendisi için dua da isteyebilir. Bu durumda muhatap konuşmacı yararına 3. Kişi konumundaki Tanrıya yönelik bir edimde bulunacaktır. Hükümdar, Ögdülmiş’e: özüm köçse barsa kalır bu bodun/du‘ā birle tapsa maŋa ol üdün (3024) ‘Ben göçüp giderim, bu halk kalır; o zaman beni dua ile anmalarını isterim.’
Tanrı’dan günahların affı istenebileceği gibi bir konuda yardım da istenebilir: ilig aydı tevfîk kolur-men turup/bayattın bu işke köŋül tüz urup (5934), munu kur badım men tapuġka katıġ/bayat bėrsü tevfîk ay bilgi batıġ (5899) ‘Tanrı bana tevfik ihsan etsin’ 
‘Af dilemek’ söz edimi, baġışla-, yarlıka- ‘bağışlamak’ veya keçür- ‘affetmek’ fiilleri 1. Kişi çekimli kullanılırsa bir bildirge olur. KB’de ise 2. kişi emir kipinde çekimlenmiş ve yönelticiler elde edilmiştir. Dileğin yöneltildiği bu 2. kişi hiyerarşik olarak daha üstün bir varlık, genellikle de Tanrı’dır: ayā meŋü muŋsuz idim sen uluġ/sen ök yarlıkaġıl bu muŋluġ kuluġ (6508) ‘Ey ebedî ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Tanrım, sen büyüksün, bu muhtaç kulunun günahlarını sen bağışla’. Kişi kendi için af dileyebileceği gibi başkaları için de af dileyebilir: kuluŋ men idim sen maŋa ay ġafūr/mėni yarlıkaġıl yazukum keçür/yėme yarlıkaġıl kamuġ mü’minıġ/toġardın batarka tegi ay arıġ (6511) ‘Ben kulunum, sen benim Rabbimsin; ey gafur, beni affet, günahlarımı bağışla. Bir de doğudan batıya kadar bütün müminlerin günahlarını bağışla’; üzü yarlıkaġıl kamuġ mü’minıġ/yazukum olarka baġışla arıġ (6518) ‘Bütün müminleri affet; onların hürmetine bütün günahlarımı bağışla’; otunluk bile kıldım isiz üküş/tüzünlük bile sen keçür ay küsüş (1155) ‘Küstahlıkla birçok kötülükler yaptım. Beni rahmet ve şefkatin ile af ve mağfiret et.’
Af dilemek için suyurka- ‘affetmek, bağışlamak’ fiili emir 2. Kişi kipiyle çekimlendiğinde bir yöneltici söz edimi gerçekleşir: sen ök sen yazuk yarlıkaġlı idim bir/suyurka mėni sen yazukum unıttım (6564) ‘Hiç şüphesiz günahları affeden Tanrım sensin; sen beni affet, günahımı unuttum’ 
Kişi kendini veya bir parçasını muhatap alarak bir yöneltici de kullanabilir. Bu durumda emret- veya buyur- gibi edimsel fiiller yerine emir 2. tekil kişi çekimli bir fiil kullanılır: kişi körki söz ol bu söz ök telim/yorı edgü sözlüg kişig ög tilim (272) ‘Kişi güzelliği sözdür, bu söz de çok; git iyi sözlü kişiyi öğ dilim.’ 


İstekler konuşmacıdan muhataba yönelik olabileceği gibi konuşmacıdan muhatap kanalıyla 3. Kişiye yönelik de olabilir: tilin me ötüŋil eşitsün ilig/kodu bėrsü mėndin kötürsü elig (3813) ‘Dille de arzet, hükümdar işitsin, bırakıversin, benden el çeksin.’ Burada hükümdara yönelik bir istek Fiil+3. Tekil kişi emir kipi (kodu bėrsü) yapısıyla ortaya konmuştur.


Arzu ve dileklerin bildirilmesi de bir tür dolaylı emir sayılır. Bunlar konuşmacı temelli de verilebilir: yana aydı ay toldı uktum bu söz/takı bir tilekimni aytur bu öz (860) ‘Bana doğruluğu anlat, hangi şey doğrudur; insan onunla gününü nasıl aydınlatır’ Kohnen (2002), İngilizcede, konuşmacı temelli dolaylı emirlerin daha erken geliştiğini ve daha sık kullanıldığını belirtir. 
Ārzūla- ‘arzu etmek’ edimseli de 3. Kişi aktarımlı olarak yer alır: katıġ ārzūladı sėni körgüke (3456) ‘Seni görmeği çok arzu etti; seni çağırıp götürmek için davetçi olarak beni yolladı’; takı ārzūladı komıdı köŋül (3854) ‘Onu tekrar görmek istedi.’
Hükümdara yönelik izin istekleri konuşmacı temellidir: ėlig tıŋlar erse anı sözleyin/yok erse bu sözni özüm kizleyin (2947) ‘Hükümdar dinlerse, ona söyleyeyim; yoksa bu sözü kendime saklayayım.’ Burada konuşmak için izin isteği tıŋlar erse yapısıyla ortaya konumuştur. 


İzin istekleri de genellikle örtük edimsellerle gerçekleştirilir: adın ma sözüm bar bu sözde basa/anı ma ayayın özüŋ tıŋlasa (3317) ‘Bundan başka bir sözüm daha var; dinlersen, onu da söyleyeyim.’
Davet etmek için okı- ve ünde- edimselleri kullanılır: okıdı kör ay toldıka kıldı yol (766) ‘(Hükümdar) Ay Toldı’yı huzuruna çağırttı.’ Davetler konuşmacı yararına da olabilir, dinleyici yararına da, bu nedenle yansız söz edimleridir denebilir: turup bardı ilig taparu yorıp/okıdı ilig bu köründi kirip (6278) ‘Kalkıp saraya gitti, hükümdarın daveti üzerine huzura çıktı.’ Burada davet etmek anlamından çok izin vermek, kabul etmek anlamı geçerlidir. Davetler dolaylı yapılabileceği gibi doğrudan da yapılabilir: ay odġırmış emdi okır-men sėni (3257) ‘Ey Odgurmış, şimdi seni davet ediyorum’; ilig bir kün ay toldını ündedi/orun bėrdi oldur tėyü imledi (955) ‘Hükümdar bir gün Ay Toldı’yı çağırdı; yer verdi, otur diye işaret etti.’ Örtük bir metaforik davet de söz konusu olabilir: yana kelgil emdi yėgitlik maŋa sen (6523) ‘(Ey) gençlik şimdi sen bana yine gel’
Görev için davet de söz konusu olabilir: ilig aydı munda naru ay oġul/maŋa tapnu turġıl çökürme köŋül (1591) ‘Hükümdar: “Ey oğlum” dedi “Bundan sonra benim hizmetimde bulun; artık gönlünü ferah tut.’ Burada hizmet için davet, göreve kabul yanında bir güven verme de söz konusudur. Dolayısıyla bir yükleyici söz edimi olduğu da söylenebilir.
Bazı yöneltici ifadelerde hem konuşmacı hem de ikinci kişi, muhatap veya ortamda yer almayan üçüncü kişi/kişilerin karşılıklı yararı gözetilir. Bir dışavurucuyla iç içe geçmiş olarak bir yöneltici de kullanılabilir: iligke tusulsun bu erdemlerim/açınsun meniŋ kitsü emgeklerim (468) “Hükümdara bu faziletlerimin yararı dokunsun; o bana ihsanda bulunsun, benim de üzüntülerim sona ersin.”  
küdezsü idim tutsu köŋlüm tüze/ne kılkım kılınçım könilik öze/du‘ā birle yarı basut kıl maŋa/unıtma mėni sen tutuzdum saŋa (5820-5821) ‘Rabbim beni korusun, gönlümü temiz tutsun ve hareketlerimde beni doğru yoldan ayırmasın; Sen de dua ederek muvaffak olmam için bana yardımda bulun, beni unutma, kendimi sana teslim ettim.’ 


Niyaz eden (Rogatif) fiiller de yönelticilerin bir alt grubunu oluşturur. KB’de sık sık ay-, ayıt- fiilleri ‘sormak’ anlamıyla kullanılmıştır. Bu sorular cevāb kıl- veya yanut bėr- ‘yanıt vermek’ kesinleyici edimsellerle karşılanır: (Ögdülmiş) ayur ay atam bir sözüm bar saŋa/anı aytayın men ayu bėr maŋa (1185) ‘“Ey baba, sana bir sualim var; onu sorayım, sen cevabını bana ver” dedi’, yana aydı odġurmış ayġıl maŋa/kalı keldiŋ emdi ne boldı saŋa (3303) ‘Odgurmış tekrar sordu: “Bana söyle, şimdi buraya ne maksatla geldin, sana ne oldu böyle.’


Sorular sözüm bar anı ay söz öbeğiyle de ortaya konabilir: ėlig aydı uktum munı ma ögün takı bir sözüm bar anı ay bu kün (2740) ‘Hükümdar: “Bunu da iyice anladım” dedi. “Bir sözüm daha var; bugün ona da cevap ver”; . ayıttı ilig tegme törlüg bilig/yanut bėrdi ay toldı açtı tilig (623) ‘Hükümdar birçok şey hakkında onun fikrini sordu; Ay Toldı onlara cevap verdi ve bildiklerini söyledi.”
Cevap ver-: cevāb kıldı ögdülmiş aydı bu söz/sėni kördi erse yaruk boldı köz (3321) ‘Ögdülmiş cevap verdi ve “Bu sözüm şudur; seni görünce gözüm parladı” dedi.’


X su’āli Y’ka: ilig su’āli ay toldıka (583) ‘Hükümdarın Ay Toldı’ya suali’
Y cevābı X’ke: ay toldı cevābı iligke (589) ‘Ay Toldı’nın hükümdara cevabı’
yanut bėrdi ögdülmiş aydı özüm/tilek birle keldi açayın sözüm (3454) ‘Ögdülmiş yanıt verdi: “Ben buraya bir maksatla geldim, dileğimi arzedeyim” dedi.’


Gerekliliklerin ortaya konması da kesinleyici söz edimleriyle ilgilidir. Bu amaçla –gu kerek, kerek ol gibi yapılar kullanılır: işiŋ edgü bolsa negü kolsa kol/iş edgü kerek ol özüŋ bulsa yol (936) ‘İşin iyi ise ne istersen iste; kendin yol bulsan işin iyi olmalıdır.’

Yükleyiciler: Gönüllülük temelinde gerçekleşen söz edimleridir; konuşmacı, bir şey yapma konusunda kendini yükümlülük altına sokar. F-ayın yapısı yükleyici edimsellerde en sık kullanılan yapıdır.
ilel ‘başüstüne’: Üst sosyal sınıftan bir konuşmacının bir yöneltici söz eylemine karşılık olarak daha alt sosyal sınıftan kişinin yükümlülüğü üstlendiğini bildiren ilel sözü KB’de birkaç yerde geçer: yorı bar meniŋdin yėme ök ayıt/negü ol igin kör me köŋlin awıt/ilel tėp turup çıktı andın yana ewiŋe kelip tüşti aldı tına 6282) ‘Git, benim tarafımdan da hatırını sor; hastalığına bak, kendini teselli et’; ilel tėp turup çıktı ögdülmişe (3283, 3946) ‘Ögdülmiş “baş üstüne” diyerek oradan kalkıp çıktı.’
kur ba- ‘söz vermek’: Dolaylı anlatımda aktarılan söylemde örtük olarak verilen söz eylem, aktaran söylemin bir parçası olarak belirtik hale getirilir: üküş edgü sözler tilin sözledi/işiŋ itge-men tėp katıġ kur badı (542) ‘Dille çok güzel sözler söyledi; işini yapacağım, diye kesin söz verdi.’ 
yuluġ bol- ‘feda olmak’: ilig inç esenin tirilsün uzun/saŋa men bolayın yuluġ bu özün (3876) ‘(Ögdülmiş, Hükümdara) Hükümdar sağlık ve sıhhat içinde çok yaşasın, ben senin uğruna feda olayım.’ Özün yulug bol- ‘özle feda olmak’ yanında sık sık can yulug bol- ‘can feda etmek’ biçiminde bir yükümlülük üstlenilir: men igdiş kuluŋ men tapuġçı seniŋ/yuluġ bolsu cānım iligke meniŋ (1554) ‘Ben senin himaye ettiğin bir kulunum. Hükümdar için canım feda olsun’; atam cānı boldı iligke yuluġ/yuluġ kılsu teŋri saŋa bu kuluġ (1555) ‘Babamın canı hükümdar hizmetinde feda oldu; Tanrı sana bu kulu da feda etsin’.

Can ber- ‘can vermek’ fiili de emir-istek 1. Tekil şahıs çekimli olarak (cān bėreyi) bu anlamda kullanılabilir: idim muŋka tegdim vefāsızka tuştum/vefālıġ kim erki sewüg cān bėreyi (6574) ‘Ey Rabbim, sıkıntı içindeyim, vefasızlara rastladım; vefalı acaba kimdir, ona sevgili canımı feda edeyim.’
Teşekkürü üstlenmek için; tegürdüŋ maŋa sen kamuġ edgülük/munıŋ şükri boynum öze boldı yük (3118) ‘Sen bana her türlü iyilikleri ihsan ettin; şükür etmek boynumun borcudur.’ Şeklinde bir söylem de dikkat çekicidir. 


Bunlar dışında örtük yükleyiciler de vardır. Özel bir edimsel fiil ve onun betimlediği söz edimi arasındaki ilişkiye dair bir problemden söz edilebilir. Çoğu söz edimi, açık bir edimsel fiille gerçekleşmez. Searle, bunlar için dolaylı söz eylemler kavramını önerir. Söz gelimi, hakaret et- fiili edimsel olarak kullanılmaz ve Ben sana hakaret ediyorum veya Ben seni azarlıyorum denmez. Hakaret dolaylı bir söz edimi gerektirir:


Söz vermek, örtük olarak yer alır: saŋa men kerekiŋ baka turġa-men/kamuġ işleriŋni sewe kılġa-men (541) ‘Hacip, Ay toldı’ya: - Senin için gerekli şeyleri ben takip edeceğim ve bütün işlerini severek yapacağım’ 
Hükümdar, Odgurmış’ı saraya davet ederken ona bazı vaatlerde de bulunur: saŋa men bėreyin törü küç bile/bu yėrde tirilgil sewinçin küle (3207) ‘Ben kudretimle senin hakkını koruyayım; neşe ve sevinç içinde burada yaşa.’
Üstlen- edimseli de örtük olarak yer alır: yana barġu erse barayın özüm/negü ayġu erse ayayın sözüm (3886) ‘Tekrar gitmem icap ederse, ben giderim; ne söylemek lazımsa, ona söylerim.’ 
Taahhüt et-, vaat et- : bayat bėrsü tevfîk maŋa emdi küç/hakıŋnı öteyin yanut birke üç (1877); seniŋdin ötelsün maŋa söz takı/meniŋdin ötelsün saŋa söz hakı (2670) ‘Sen bana fikrini söyle, ben de sana sözünün hakkını ödeyeyim.’; ataŋ öldi erse ata men saŋa/atalık kılayın oġul bol maŋa (1552) ‘Baban öldü ise, ben de sana bir babayım, ben sana babalık edeyim.’ 


Gönüllü ol- edimseli genellikle dolaylıdır. Hacip, Ay Toldı’ya şöyle der: saŋa men kerekiŋ baka turġa-men/kamuġ işleriŋni sewe kılġa-men (541) ‘Senin için gerekli olan şeyleri ben takip edeceğim ve bütün işlerini severek yapacağım’ 
Teklif et-: meniŋdin kerek emdi edgü yanut/saŋa hak öteyin tiriglik anut (3065) ‘Benden şimdi iyi bir kaşılık görmelisin; sana hakkını ödeyeyim, sen hayatını ona göre düzenle.’
Yardım vaat et- edimseli de yarı basut kerek bolsa … F-ayın yapısıyla ortaya konur: meniŋdin kerek bolsa yarı basut/maŋa ay kılayın ol işke men ot (5850) ‘Sana herhangi bir işte benim de yardımım icap ederse, bana söyle, ben o işe bir çare bulayım.’ 

ötegü kerek men bu haklar saŋa/kişiler tili bolmasa bėr maŋa (1593) ‘Töhmet altında kalmamak için bu borcu şimdi sana ödemem gerekir.’ 


Emanet yü- ‘emanet yüklenmek’: Yöneltici söz eylem içinde yer almış ve emanet yüklenmek olumlu bir eylem olarak gösterilmiştir: emanet yüdürdi boyunka uluġ/emanet yüder erke cānım yuluġ (1720) ‘Boynuna büyük bir emanet yüklendi; emanet yüklenen insana canım feda olsun.’ Birinin bir yükümlülük altına girmesi demek bir fedakârlık yapıyor demektir. Fedakâr insanlar toplumda sevilen insanlardır. Anlatıcı yükümlülük altına giren bu kişiye karşı takdir duygularını kendini ona karşı bir yükümlülük altına sokarak, cānım yuluġ ‘canım feda olsun’ diyerek dışavurmuş oluyor; dolayısıyla burada birden fazla söz ediminin olduğunu söyleyebiliriz. tutuz- fiili de ‘emanet etmek’ anlamında kullanılır: kadaşı uzattı kör ögdülmişig/tutuzdı takı söz ömiş bilmişig (3834) ‘Kardeşi Ögdülmiş’i uğurladı ve söz, düşünce ve bildiklerini emanet etti.’


Başkasının yükünü yüklenmek KB’de öğütlenen bir davranıştır: kalı teŋrilik iş tutunsa özüŋ/yükin yüd açıġ kılma tügme yüzüŋ/munıŋ asġı munda tileme serin/bu asġıŋ bayat birge anda yarın (4204) ‘Eğer sen menfaatsiz ve ilahi bir sevgi ile arkadaş edinmek istersen, onun yükünü yüklen, hiçbir vakit yüzünü ekşitme ve kaşlarını çatma’; bular yük kötürmez bularnıŋ yüki/saŋa yüdgü tegse munıŋ emgeki (5558) ‘Hizmetleri oranında bunların yükünü sen kendin yüklenmelisin.’ (Odgurmış, Ögdülmiş’e): nelük keldiŋ erki olarnı kodup/bodun yüklerin sen boyunka yüdüp (3305) ‘Onların (halkın) yükünü boynuna yüklenip onları bırakıp nasıl geldin?’ 
KB’de başkasına yük yüklemek hoş görülmeyen bir davranış olmasına karşın başkasının yükünü yüklenmek öğütlenen bir davranıştır: özüŋ asġı kolma bodun asġı kol/yüdürme yük ilke özüŋ yükçi bol (6098) ‘Kendi çıkarını düşünme, halkın çıkarını düşün; halka yük yükleme, yükü kendin taşı.’ 
Sonuç: KB’de söz edimleri genellikle dolaylı olarak gerçekleşmiştir. Belirtik söz edimleri için edimseller, modal fiiller, zorunluluk ifadeleri kullanılmıştır. Bildirgeler için; at ur-, at atan-, at urun-, ay-, aslı atan-, ayu bėr-, ötün-, taŋuk tut- edimselleri kullanılır. Dışavurucular, olumlu ve olumsuz nezaketle ilgili dışavurucular olarak gruplandırılabilir.

Olumlu dışavurucular; ögdini tilinde yorıt-, ögdi kıl-, küler yüz tut-, edgü kol-, alkış bėr-, üküş yıl yaşa, kėç yaşaŋ,uzun kėç yaşa, uzun kėç yaşaġıl, esen inç tirilgil, selām kıl- ‘selâm vermek’, selāmlaş-, selām ıd-, esen edgü kal, esen kal selāmet, esenleş-, köŋlüŋ neteg, köz yaruk bol-, ta‘ziyet kıl-, şükr kıl-, senā kıl-, dua kıl-, kutadsu maŋa; olumsuz dışavurucular; üdri kol-, keçür- ‘affetmek’, yer- ‘yermek’, ewre sür- ‘reddetmek, geri çevirmek’, esirkep açı- ‘esef ederek kızmak’, ökün- ‘pişman olmak’, isiz, isizim ‘yazık’, uyad- ‘utanmak’ yapılarıyla gerçeklenmiştir. Kesinleyicilerden hiyerarşik olarak üste yönelik ötün- ‘arz etmek, sunmak’ edimseli sıklıkla kullanılır. Bunlar dışında; sėziksiz sözcüğü+ geniş zaman çekimli bir fiil, [F-gelecek zaman kipi ol], [F-gelecek zaman kipi ok] veya [F-gelecek zaman kipi ol], kutuŋ kur badı, küne tuġdı, [bu ol bu… belgülüg], yora bėr-, yor- ‘izah etmek’, cevāb kıl- veya yanut bėr- kesinleyici söz edimlerinden söz edilebilir. Yöneltici edimseller olarak KB’de buyur-, yarlıka- , tutuz- ‘buyurmak, emanet etmek’, kol- ‘istemek’, öt saw bėr- ‘öğüt vermek’, ārzūla- ‘arzulamak’, tile- ‘dilemek’, yalwar- ‘yalvarmak’, dua kıl-, okı-, ünde- ‘davet etmek’ edimsellerinin kullanıldığını görürüz. Yaratıcıya yönelik isteklerde du‘ā kıl- ‘dua etmek, niyaz etmek’ edimseli kullanılır.

Bunun dışında hācetim bu ‘ihtiyacım bu’, tilekim bu ol ‘dileğim budur’ şeklinde de istekte bulunulabilir; muhatapta bir durum değişikliği yaratılmaya çalışılır. Ay-, ayıt- edimseli, ‘sormak’ anlamında kullanıldığında bir yöneltici olur. Yükleyici söz edimleri; ilel ‘başüstüne’, kur ba- ‘söz vermek’, yuluġ bol- ‘feda olmak’, emanet yü- ‘emanet yüklenmek’ sayılabilir. Çokanlamlılık edimsellerin sınıflandırılmasını zorlaştırmış; bir edimsel birden fazla söz edimi grubunda yer alabilmiştir. 

KAYNAKLAR
Austin (1962) How to Do Things with Words, Cambridge Mass, USA: Harvard U.P.
Fitzmaurice, Susan M. (2007) “Text types and the methodology of diachronic speech act analysis”, Topics in English Linguistics: Methods in Historical Pragmatics (eds: Fitzmaurice, Susan M. Taavitsainen, Irma), Walter de Gruyter, 139-166.
arat, Reşid Rahmeti (1979), Yusuf Has Hacib: Kutadgu Bilig III- İndeks¸ (Yayıma Hazırlayanlar: K.Eraslan, O.F. Sertkaya, N.Yüce), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, İstanbul.
arat, Reşid Rahmeti (1991), Yusuf Has Hacib: Kutadgu Bilig I-Metin, 2. baskı, TDK Yayınları, Ankara.
arat, Reşid Rahmeti (1988), Yusuf Has Hacib: Kutadgu Bilig - Çeviri, 3. baskı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
arat, Reşid Rahmeti (2006), Yusuf Has Hacib: Kutadgu Bilig, Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Has hacip, Yusuf, Kutadgu Bilig, Tıpkıbasım III. Mısır Nüshası, İstanbul 1943.
Has hacip, Yusuf, Kutadgu Biliğ, Tıpkıbasım I. Viyana Nüshası, Türk Dil Kurumu, İstanbul, 1942.
Has hacip, Yusuf, Kutadgu Bilig, Tıpkıbasım II. Fergana Nushası, İstanbul 1943.
Has hacip, Yûsuf; Kutadğu Bilig (Metin), (Haz. Mustafa S Kaçalin), T. C. Kültür Ve Turizm Bakanlığı Yay., 
Jucker, Andreas H. Taavitsainen, Irma (2008) Speech Acts in the History of English, Amsterdam: John Benjamins Publishing Company.
Keckes, Istvan and Mey Jacob (2008) Intention, Common Ground and the Egocentric Speaker-Hearer, Berlin: Mouton de Gruyter. 
Searle, John R. (1979) Expression and Meaning: Studies in the Theory of Speech Acts, Cambridge: Cambridge University Pres. 
Traugott, Elizabeth Closs (1991) “English speech act verbs: A historical perspective”, New Vistas in Grammar: Invarianve and Variation, Linda R. Waugh and Stephen Rudy (eds.), 387-406. Amsterdam: Benjamins. 
Önler, Zafer ( 1999), “Kutadgu Bilig' de Yer Alan Deyimler”, Türk Dilleri Araştırmaları, Sayı: 9, ss. 119-186 
Tezcan, Semih (1981), “Kutadgu Bilig Dizini Üzerine”, TDAY Belleten, C. XVL/2, Nisan 1981, Sayı: 178, Ankara, ss.23-78.
Yaylagül, Özen (2009) “Kutadgu Bilig’deki Odgurmış-Ögdülmiş Söylemlerinin Pragmatik Gücü”, Doğumunun 990. Yılında Yusuf Has Hacib ve Eseri Kutadgu Bilig Sempozyumu, 26-27 Ekim 2009, İstanbul Üniversitesi.


Kişisiz ve edilgen yapılardaki duruma da dikkat etmek gerekir. Vaaz bağlamında emirleri anlatmada kullanılan ifadeler neler? 1., 2. ve 3. kişi modaları neler?

Soru: Söz edimi nedir? Söz edimi kuramı, Edimsöz nedir, Düzsöz nedir, Düzsöz, edimsöz, etkisöz, Etki söz nedir, Söz eylem kuramı, Edimsöz örnekleri

Edim-Söz Eylemi ve Söz Eylem Kuramı Nedir?
felsefe Nedir?


John L. Austin’in açıklamalarından yola çıkarak, Searle ‘edimsöz’ eyleminin, her bir söz eyleminin temel görüşünü oluşturduğunu öne sürmüştür.
 
Bu görüşün oluşmasıyla birlikte, Searle tarafında her şey belirsizdir. Bu görüş, uzun bir süredir dil felsefesinin araştırılmasına sınır koyan, önermesel bir nesne aracılığıyla tamamlanır.

Bu şekilde, dünyayla ilişkisi olan bir konuşma eyleminin, söz-eylem kuramındaki önemi anlaşılır. Almanca’da önermeli bir (yarım) yan cümle (dass) -dığı, olan gibi fiilimsilerle ifade edilir. Şöyle örnekler verilebilir: Napolyon’un vicdansız olduğu…, çimlerin yeşil olması…, gibi.


Söz eyleminin tam tanımı için, önermenin niteliklerinin belirtilmesine, edimsöz eylem tipinin niteliklerinin de eklenmesi gerekmektedir. Birkaç örnek verecek olursak: Şu ümit edilebilir ki …, şu söz verilebilir ki …, şu iddia edilebilir ki … gibi. Örnekteki gibi farklı edimsöz görüşler aracılığıyla, aynı önerme ile birlikte çok farklı söz eylemi oluşturulabilir. Searle aşağıdaki şu örneklerle bunu netleştirmektedir:

Sam sigara içmeye alışıktır.
Sam sigara içmeye alışık mıdır?
Sam sigara içmeye alış.
Sam alışkın olarak sigara içmek ister.


Tüm bu tanımlamalar, aslında hep aynı önerme ile ifade edilir, yani Sam’in sigara içmeye alışık olduğu edimsöz görüşlerinde farklılık oluşturur. İlk cümlede bir iddia söz konusudur, ikinci cümlede soru sorulmuştur, üçüncüsünde emir ve son cümlede de bir dilek anlamı vardır. Searle, farklı eylemlerin kurallarını göstermeye çalışmıştır.


 
Bu amaçla Searle, varsayımsal bir edimsözü, yani sözünün analizini ortaya koymaya koymuştur. Böylelikle bir sözün söz eylemi olabilmesi için, çok sayıda şartın yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin; bir kişinin ‘p’ söyleyebilmesi için ‘p’nin olmadığı bir alıcısı olması gerekmektedir. Bunun dışında biz bunu bir tehditle, hiç söz kullanmadan yapabiliriz. Aynı şekilde bir söz, bir eylemin yerine getirilmesi amacına da bağlıdır. Searle’e göre tüm bu şartlar, dilin yapı temellendiren kurallarını ortaya çıkarmak, tanımlamayı içermektedir.

Önermesel Eylemler


Searle’ün önermesel eyleminin tanımlanması, Austin’in retorik/konuşma eyleminin tanımıyla örtüşmemektedir. Ama en önemli fark ise; Searle’e göre önermesel eylem, söz eyleminin kesin bir parçası değildir, bunun aksine, bağımsız bir eylemin gerçekleştirilmesidir. Önermesel eylem, edimsöz içerisinde konuşma (bir iddianın içinde ne gibi bir iddia olduğu sorusuna göre) olarak tanımlanabilir. Önermesel eylem, her iki referans ve derecesel eylemlerden ayrı olarak gösterilir.

Söz Eylem Kuramı


Söz eylem ya da dil eylem kuramı, dilsel ifadelerle sadece olayları betimleyen ve ortaya iddialar ortaya koyan felsefi görüşler değil, aynı zamanda dünyanın durumunda değişiklik meydana getiren eylemlerin yerine getirilmesidir. Bu kuramlar şunu iddia eder: Örneğin, bir talimat (emir ya da kanuni hüküm), bir nesne ya da kişiye isim verme (vaftiz ya da adlandırma, ad koyma), kendi hükmüyle bir şey yapmak (söz verme), tehlikeye işaret eden bir ipucu (uyarı) ya da ruhsal anlamda dokunaklı bir ifade (hakaret), aynı şekilde gerçeğin değişimi bir vazonun parçalanmasına benzer. Söz eylem kuramı, dilsel eylemlerin varlığı, sınıflandırılması ve açıklanmasını araştırır. John Langshaw Austin ve John Searle, söz eylem kuramının en önemli temsilcileri kabul edilir.

Söz eylem kuramının ortaya çıkış tarihi, 1955 yılında John Langshaw Austin’in Harvard Üniversitesi’nde “How to Do Things with Words” başlığı altında düzenlediği konferansta bu kuramdan bahsetmiş olması sayılabilir. Aynı başlık altındaki bu eseri, 1961’de ölümünden sonra yayımlanmıştır. Esas olarak, 1969 tarihinde yayımlanmış “Speech Acts” (Söz Eylem) adlı kitabı ile Austin’in düşüncelerinden belirli görüşlerini, ihmal edilen ve not edilen başka düşüncelerini başarılı bir şekilde sistematik hale getirerek, söz eylem kuramı fikrinin yayılmasından Austin’in öğrencilerinden biri olan John Searle sorumludur.

Searle, özellikle tek dil ailelerinin tanımlanmış bir modeli olan “söz verme” söz eylemi örneğini geliştirmiştir. Söz eylem kuramının öncü dil filozofu olarak Ludwig Wittgenstein kabul edilebilir. 1953’de “Felsefi Soruşturmalar” adlı eserinin yayımlanmasıyla kelimelerin genel anlamda sadece şeylerin adlandırılmasıyla görevli oldukları teorisine karşı çıkışının açıklamasını yapmıştır. “Adlandırma eyleminin gerçekleşmesi ile devamında ne yapıp yapmayacağımız bize gösterilmiştir. Gösterilenlerin sadece bir tanesinin olup olmaması, şeylerden konuşmak anlamına gelmektedir. Cümlelerimizle çeşitliliği sağlarız.”

Wittgenstein, adlandırma açısından konuşma ve eyleme geçirme dil tezlerine karşı çıkmıştır. Burada “Dil oyunu” ifadesi, dili konuşmanın meslek ya da hayat tarzının bir parçası olduğunu belirtmelidir. Wittgenstein, bazı “dil oyunları”nı adlandırmıştır. Emir vermek, rica etmek ya da teşekkür etmek gibi söz eylemin kullanılan örnekleri Austin’in geç döneminin örneklerindendir. Bu geleneksel çizgi, büyük bir dikkatle çizilmelidir. Ludwig Wittgenstein, Austin ve özellikle John Searle’nin bilgiye olan yaklaşımları çok farklıdır.

İnsan mantığının bir teorisi olan Searle’nin söz eylem kuramının devam eden temellendirme çabaları, Wittgenstein’ın dil oyunu-düşüncesi ile söz eylem kuramının en önemli sorunu olan eleştiriyi netleştirmektedir. Searle, Wittgenstein’ın sistematikleştirilmemiş düşüncelerini sistematikleştirmiş, aynılaştırmamıştır. Bunun kural açısından netleşmesi, örneğin Noam Chomsky’nin “Transformationsgrammatik” (dönüşümsel dilbilgisi) gibi başka dilbilgisi teorileri, teknik kural ve kuramın uygulaması hakkında söz eylem kuramından yola çıkmalı, böylece hangi biçimde olursa olsun ifade edemeden, kurallara uyulabilir. Bu düşünce, Wittgenstein’ın “Felsefi Soruşturmalar” adlı eserinde açık bir biçimde eleştirilmiştir.

“Sözeylem araştırmalarının tarihi” konusunun gündeme gelmesi, çok da eski bir döneme rastlamaz. Irma Taavitsainen ve tarihsel pragmatiğin bir bibliyografyasını oluşturan Andres Jucker, merkezi yayın organları “tarihsel pragmatiğin kitabı”nı (Journal of Historical Pragmatics) kurmuşlardır. Tarihsel süreç içerisinde belirli bir söz eyleminin nasıl oluştuğu sorusu, “Onomasyoloji” (isim öğretisi) alanında (Joachim Grzega, Alfred Bammesberger ve Marion Schöner tarafından yazılmış “Onomasyoloji Online” adında, bu alanda kabul gören bir makalede ele alınmıştır.) Avrupa dilbilimi (Eurolinguistik) de söz eylemlerinin gelişimi ile ilgilenmiştir.

Yorumlar (0)