TÜRKÇEDEKİ ÇOCUK SÖZÜ GERÇEKTEN ‘DOMUZ YAVRUSU’ MU DEMEK?

TÜRKÇEDEKİ ÇOCUK SÖZÜ GERÇEKTEN ‘DOMUZ YAVRUSU’ MU DEMEK?


Milan ADAMOVIĆ-Aziz MERHAN


Yaygın görüşe göre çocuk sözcüğü ‘domuz yavrusu’ anlamıyla ortaya çıkmış, zamanla ikinci anlamı olan ‘çocuk’ öne çıkarak diğer anlamı 
unutulmuştur.

Sözcüğün kökenini araştıranlar kök sözcük hususunda fikir birliğinde olup anlam kaymasından söz etmektedirler.

Oysa bugün kullandığımız çocuk sözcüğü Anadolu ağızlarında da görülen çağa sözü ile -cuk küçültme ekinin kaynaşması sonucunda ortaya çıkmıştır. 

Türkoloji’deki yaygın görüşe göre Türkçedeki çocuk sözünün ilk anlamı ‘domuz yavrusu’ iken zamanla bazı koşullara bağlı olarak değişime uğrayıp ikinci anlamı olan ‘çocuk’u bünyesine dâhil etmiştir.

Takip edilebildiği kadarıyla bu ilk kez, meşhur sözlüğünde çocuk sözcüğünün yüksek (gehoben) dilde ‘domuz yavrusu’ ve aşağı (nieder) dilde ‘çocuk’ anlamında olduğunu yazan Meninski’de (1680:1673) görülmektedir.

Her ne kadar biraz ilkel gibi geliyorsa da Viyanalı sözlük bilimcinin yorumu uzmanlar tarafından çok olumlu karşılanmıştır. Sadece Clodius, Zenker, 
Radloff gibi sözlük bilimciler ‘domuz yavrusu’ → ‘çocuk’ tezi taraftarlarından sayılmamakta, bu anlam değişimini alanın önde gelen etimologları da açıkça desteklemektedir.

Türk dillerinin ilk etimolojik sözlüğününün yazarı olarak ünlenen Vámbéry etimologlar grubunun birincisi olarak Türk dillerinde ‘domuz yavrusu’ ve ‘çocuk’ kavramlarının aynı zamana rastladığı görüşüne katılmış ve buna uygun olarak çocuk sözünü Çağataycadaki çoçuķ “domuz yavrusu’ ile birlikte göstermiştir (1867: 279b).


Benzer bir görüşü çocuk’u Çağatayca’daki ق ‚domuz yavrusu’ndan getiren Budagov ileri sürmektedir. Bunu Çağatayca’nın sonraki devrini yansıtan Fazlallâh sözlüğüne dayandırmaktadır (1869: 492a).


Kerestedjian [Keresteciyan] da ‘domuz yavrusu’ ve ‘çocuk’ kavramlarının birbirleriyle olan bağlantısını bir farkla desteklemektedir. O, sözcüğün kökenini Çağatayca’da aramak yerine yaşayan bazı Türk dillerindeki çoçķa ‘domuz’ sözcüğünde bulmaktadır (1891: 183).


Destekçilerden biri de [Ahmet] Caferoğlu’dur. O, ‘domuz yavrusu’ → ‘çocuk’ anlam değişimini ilk kez ayrıntısıyla açıklamayı dener. Bunu etnografik bir nedene dayandırmaktadır. İlk anlamı olan ‘domuz yavrusu’nu İslam öncesine dayandırırken ikinci anlamı olan ‘çocuk’u Türklerin, İslamiyeti kabulünden sonra din bağlantılı domuzdan tiksinmeleri sonucunda ortaya çıkmış olduğu görüşündedir.

Koşut örnekleri enik 1) ‘hayvan yavrusu’, 2) ‘çocuk’ ile kiçi ‘küçük’ → küçük ‘köpek yavrusu’ sözcüklerinde bulmaktadır. O, Türkçe çocuk ‘çocuk’ sözünü etimolojik olarak bir yandan Çağatayca çocuk (!) ‘domuz yavrusu’, diğer yandan yaşayan Türk dillerindeki çoçka ‘domuz yavrusu’ ile birlikte göstermektedir (1947: 12-16).


Räsänen (1969: 113a) aslında Vámbéry ve Budagov’un görüşüne katılmakla birlikte çocuk ‘çocuk’ sözünü Doğu Türkçesindeki çoçuķ ‘domuz yavrusu’ sözcüğünden getirmekte, bunu muhtemelen ara devirdeki Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünde (DLT) de geçen çoçuķ ‘domuz yavrusu’ gerçeği ile desteklemektedir. Böylelikle sözcük eski bir sözlük biriminin meşruluğunu elde etmiştir.


Brands (1973: 118), encik, enik ‘ev hayvanlarının yavrusu’ > Anadolu ağızlarında ‘çocuk’ olmasına benzer anlam değişimine uğraması gerekçesiyle çocuk ‘çocuk’u Türkmence ĵōĵuķ ‘domuz yavrusu’ ve aynı anlamdaki Azerice čošġa sözcükleriyle aynı kategoride göstermektedir.


Menges (1984: 45-76, özellikle 70) çok bilimsel ama maalesef biraz karmaşık açıklamasında čočuq, čočqa ve çocuk sözlük birimlerini tabu baskısı altındaki biçimlerin çeşitliliği (ve her ne kadar anlamları da?) olarak kabul edilmesi gereken ‘domuz’ esas anlamlı tek sözcük olarak görmektedir.


Etimolojik sözlüğünde Hasan Eren (1999: 96) ‘domuz yavrusu’ anlamını asıl anlam diye nitelemekte ve Caferoğlu’nun ‘domuz yavrusu’ → ‘çocuk’ anlam kayması özel bir açıklamaya ihtiyaç duymadığı biçimindeki ifadesine işaret ederek bunu “Orta Türkçe” deki ‘çocuk’ ve ‘kuş veya hayvan yavrusu’ anlamlarına gelen bala örneğiyle destekleyerek Türk dilinde yaygın olduğu görüşündedir. Türkçe çocuk’un kök sözcüğü olarak Türkmence, Özbekçe vd. çoçka ‘domuz’ ile “Orta
Türkçe” çocuk (!) ‘domuz yavrusu’ sözcüklerini göstermekle o, az çok Caferoğlu’nun görüşünü benimsemektedir.


Tietze’nin kısa bir süre önce yayınlanan etimolojik sözlüğü de (2002: 525) konu hakkında yeni düşünceler ileri sürmediği gibi Räsänen’nin çocuk ‘çocuk’ sözünün Çağatayca çoçuķ ‘domuz yavrusu’ sözcüğüne dayandığı yönündeki etimolojisini tekrarlamaktadır.


Bu geriye bakıştan anlaşılacağı gibi etimologlar çocuk’un kök sözcüğü hususunda birbirlerinden önemsiz derecede ayrılmaktadırlar, sözcüğün ilk anlamı olan ‘domuz yavrusu’ hususunda ise eksiksiz fikir birliğinde olup ‘domuz yavrusu’ → ‘çocuk’ anlam kaymasından söz etmektedirler.


Bilginlerin bu fikir birliğine karşın ‘domuz yavrusu’nun ‘çocuk’ anlamına dönüşmesi tezi inandırıcı değildir. Domuza değer vermeyen ve İslamiyetin kabulünden sonra da vermemiş olan bir halkta bu biçimdeki semantik bir gelişim için etnografik destek eksik kalmaktadır. Ayrıca domuz yetiştiren halklar bile ‘domuz yavrusu’ kavramını olumlu anlamda kullanmayıp aksine bu sözcükle mecazen ‘kirli veya düzenli olmayan bir çocuk’u kastettikleri hususu da göz önünde tutulmalıdır.
Öncellerin etimolojik önerilerinde de çok eksiklikler var. Hem Kerestedjian hem de Menges ile Eren çocuk sözünü ne semantik ne de fonetik inandırıcılığı olmayan Türkmence, Özbekçe ve diğerlerindeki çoçķa ‘domuz’ sözcüğünden getirtmektedirler.


Eğer çocuk sözü her şey karşın Doğu Türkçesinden getirtilmek isteniyorsa, alınma veya bağlantı yolu da mutlaka gösterilmelidir. Çünkü Türkçe [Türkiye Türkçesi] ile Doğu Türkçesi ortak sınırlara sahip olmadıkları gibi dil coğrafyası bakımından da birbirlerinden çok uzakta bulunmaktadırlar.
Bilginlerin çocuk sözcüğü konusunda Meninski’ye ve onun verdiği bilgilere güvenmesi de tam olarak doğru değildir. Meninski’nin Türk yazı dilinde çocuk sözü ‘domuz yavrusu’ anlamına geliyor görüşü doğrulanmamaktadır. Türkçe eserlerde çocuk ‘domuz yavrusu’ sözlük birimi ne Meninski’den önce ne de ondan sonra ortaya çıkmadığı halde insan, bu hususta Viyanalı sözlük bilimcinin yanılgısından söz etmek zorundadır.

Üstadın elinde sayısız yazılı kaynak yanında içinde ق ‘domuz yavrusu’ geçen bir tane de Çağatayca sözlük bulunduğundan bu sözcüğü yanlışlıkla Türkçeye bağlayıp çocuk ‘çocuk’ ile aynı sözcük sandığı akla gelmektedir.

Buna karşın çocuk ‘çocuk’ sözünün Meninski’nin yaşadığı yıllarda konuşma dilinde sözlük birimi olarak var olması Meninski’nin bilgisinin inandırıcı ve yeniden gözden geçirilebilir olduğunu göstermektedir. Bugün bu popüler sözcüğün Meninski’nin yaşadığı devirden sonra gittikçe yazı diline yerleşip evlād, veled, ferzend yanında bir yer edindiği bilinmektedir. Tarama Sözlüğünde çocuk sözcüğü kaydedilmediğinden sözcüğün yazı diline yerleşme aşamaları hakkında şu an başka bir şey söylenemez.


Çocuk ‘çocuk’ sözünün halk dilinde geniş destek gördüğünü diyalekt araştırmalarındaki notlar doğrulamaktadır. Onların değerlendirilmesi, sözcüğün merkezî ve batı Anadolu’yu kapsayan alanda yaygınlık kazandığını ve ayrıca Bulgaristan’daki Türkler ile Gagavuzların da kullandığını göstermektedir. Daha da önemlisi diyalekt araştırmalarındaki notların ‘çocuk’ için yine Anadolu’da yaygın olan ikinci bir sözcüğü ortaya çıkarmasıdır. Bu sözcük çağa’dır (Derleme 1939: 291a).

Çağa sözü artünlü ğ’yi içerdiği ve bu sürtünmeli ses, ağızların genelinde sürtünmesini büyük oranda yitirdiği için çağa sözünden çaa, ça ve diğer kaynaşma biçimleri ortaya çıkmışlardır. ğ’nin w’ye dönüştüğü ağızlarda çova, çoa, çoğa, çoğ gibi dudaksıl ünlü kaynaşmaları görülmektedir (Derleme 1968: 1033a).

Kaynaşmalardan biri -cuk küçültme ekiyle birlikte çocuk ‘çocuk’ sözcüğünü vermektedir.
Çocuk ‘çocuk’ sözcüğünün fonetik gelişimi prensipte şöyle tasavvur edilebilir:

çağacık → çağcık → çawcık → çowcuk → çōcuk → çocuk.

Ancak Anadolu ağızları -daha önce görüldüğü gibi- çeşitli kaynaşma biçimleri gösterdiği için tabii ki farklı gelişim yolları da söz konusudur. Bunu ayrıca Anadolu’nun bazı bölgelerinde sözcüğün çocuk, bazılarında ise çacuk ‘çocuk’ olarak görülmesi gerçeği desteklemektedir. Zaman zaman hatta ilk hecede vurguya sahiptir, krş. Kastamonu ilinden çàcuğu örneği ve batı Anadolu’dan (Balıkesir, Isparta, Burdur) sayısız çócuk örnekler (Caferoğlu 1943: 50 - satır 11 ve a.g.y. 1940: 9, 64, 67, 69, 74, 123).

Bu vurgu önceki kaynaşmayı göstermektedir.
Küçültme ekinin sözcükle kaynaşmasından sonra dil duygusu, sözcüğün küçültme anlamını ortadan kaldırmıştır. Öyle ki çocuk sözü şimdi her çocuğu niteleyebilir. Küçültme anlamının kırıntılarının bir yerlerde hâlâ kalıp kalmadığını dil tarihi açısından gerekli materyalin şu anki eksikliğinden dolayı söylemek güçtür. Küçültme anlamının bir örneği muhtemelen sözlüğünde çocuk’u ‘küçük çocuk’ biçiminde çeviren ve oğlancık ile karşılaştıran Alexandridis’te (1812: 25) bulunmaktadır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki çocuk ‘çocuk’ sözcüğü ortaya çıkışını ğ’nin sürtünmesini yitirmesine borçlu olan ve tamamen rastlantı sonucu Doğu Türkçesindeki ق sözcüğü ile fonetik benzerlik gösteren Anadolu’ya özgü oldukça yeni bir oluşumdur.

Kaynaklar
ALEXANDRIDIS, D. (1812) Lexikon tourkikograikikon, Vienna.
BRANDS, Horst Wilfrid (1973) Studien zum Wortbestand der Turksprachen, Leiden.
BUDAGOV, Lazar (1869) Sravnitel’nyj slovar’ turecko-tatarskich narečij, Bd. 1, St. Petersburg.
CAFEROĞLU, Ahmet (1940) Anadolu Dialektolojisi Üzerine Malzeme, 1, İstanbul.
CAFEROĞLU, Ahmet (1943) Anadolu Ağızlarından Toplamalar, İstanbul.
CAFEROĞLU, Ahmet (1947) “Küçük, çocuk, enik kelimelerinin morfolojik ve semantik değişmelerine dair“, Türk Dili Belleten. Seri III, Nr. 10-11: 6-12.
Derleme (1939) = Türkiyede Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi, 1, İstanbul.
Derleme (1968) = Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, 3, Ankara.
EREN, Hasan (1999) Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara.
KERESTEDJIAN, Bedros (1891) Materiaux pour un dictionnaire étimologique de langue turque, Constantinople.
MENGES, Karl Heinrich (1984) “Das Problem der gelehrten Volksetymologie’“, Die slawischen Sprachen, Bd. 6, München.
MENINSKI, Franciszek Mesgnien (1680) Thesaurus linguarum orientalium, Bd. 1, Wien.
RÄSÄNEN, Martti (1969) Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki.
TIETZE, Andreas (2002) Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, 1, İstanbul-Wien. VÁMBÉRY, Hermann (1867) Ćagataische Sprachstudien, Leipzig.

Yorumlar (2)
Doc. Dr. Metin Demirci 4 yıl önce
Buraya farklı bir bilgi ve köken önerisi sunmak istiyorum. Osmaniye Duzici'nde yeni yürümeye başlayan, ilk adimlatini atan cocuklara ço (ğ) durmsys başladı derler veya ço (ğ) duruyor mu derler. Aynı zamanda çocukları ayağa kalkmaya başladıklarında cesaretlendirmek için ço (ğ), ço(ğ), ço (ğ) diye tempo tutarlar. Bence buradaki ço ğ sözüne küçültme ekinin gelmesiyle bu çoğ-cuk oluşmuştur. Hatta ayakta bekletmek anlamındaki çöğdür- ki çöğ- ü-dür- şeklinde bu kelimeyle ilgili olmalı. 05058303540
Can 4 yıl önce
İlginç