Türkçeye Giren Yabancı Sözcükler

Türkçeye Giren Yabancı Sözcükler

Timur Duysal

Yüz yıl önce yazılmış Türkçe betikleri okuduğumuzda, sözcüklerin çoğunun Arapça olduğunu görüyoruz. Bugün de kimilerinin yazdıklarının büyük bölümü yabancı sözcüklerden oluşuyor. Kaç yabancı sözcüğümüz var diye araştırdığımızda şu sonuçlara ulaşıyoruz:

1-Arapça 6000+

2-Fransızca 5000+

3-Farsça 1000+

4-İngilizce 400+

Bu diller Türkçe ile ekin etkileşimine giren değil, Türkçeyi sömüren dillerdir. Hintçeden Japoncaya kadar çok sayıda dilden sözcük aldık ki bu tür dil etkileşimleri normaldir. Önemli olan yukarıda belirttiğim, dillimizi sömüren dört dili iyi çözümlemektir. Örneğin Arapça altı bin sözcük var gibi görünüyor ancak bunlar yalnızca ‘’kök’’ sözcükler. Sözgelimi ‘’kitap’’ Arapça, ancak ‘’kitapçı’’ olup iki seslik Türkçe ek alınca TDK’nin gözünde Türkçe oluveriyor. Kitabı anlamak için ‘’kelam, katip, kütüp’’ gibi çok sayıda sözü bilmeniz gerekir, bir sözcük ‘’çı’’ eki aldı diye Türkçe sayılamaz. Dil, düşüncedir. Ulusumuzun düşüncesini diriltmek için sağlam kök-türev ilişkileri bulunan Türkçe sözcüklere gereksiniyoruz. Şimdi, Türkçeyi sömürme düzeyinde etkileyen yukarıda belirttiğim dört dile tek tek bakalım:

1-Arapça

Arapça sözlerin aşırı biçimde dilimize girişi Osmanlı’nın kuruluşundan sonralara denk gelir. Arapça, sanıldığı gibi yalnız din nedenlerinden dolayı Türkçeye doluşmadı. Din terimlerimizin çoğunluğu Persçedir (Pers, Fars demektir. Arapların dili ‘’p’’ sesine dönmediği için biz de Fars der olduk). Arapça sözcüklerin bu denli çok olmasının nedeni Osmanlının saraylılarıdır. Arapça yazında ‘’zevk-ü sefa’’ ile Türkçenin canına okudular. Budun (halk) kendince bir ‘’halk edebiyatı’’ bıraktı ancak devleti dilini sırtından bıçakladıktan sonra budunun çabaları dilin yabancılaşmasına çare olmuyor. Türkçe, yüce Cumhuriyet ile yeniden ulus dili oldu.

2-Fransızca

Bilindiği üzere Fransızca sözcüklerin dilimize girişi Tanzimat dönemiyle Batı’ya yönelişimiz sonucu gerçekleşti. Tanzimat ne kadar doğru bir devinimse de Osmanlı’da dil bilincinin bulunmayışı, dilimizin Fransızcalaşmasına neden oldu. Tanzimat ile aydınlanmayı amaçladık ancak ulus bilincimiz eksikti. Osmanlının son dönemlerindeki Türkçü devinimler aracılığıyla ‘’dilde yalınlaşmayı’’ başlattık. Cumhuriyet ile ‘’yalınlaşma’’, ‘’varsıllaşmaya’’ evrildi. Türkçenin öz varlıklarından yararlanarak sözcük eksikliğini önemli oranda giderdik. Fransızca sözcükler bugün için sakınca değildir çünkü Arapça ile İngilizce gibi aymaz savunucuları bulunmaz, Türkçeleştirdiğinizde toplumca onanırsınız.

3- Farsça

Persçe ile ilişkimiz daha çok Selçuklu’ya dayanır. Persçeden sözcük aldığımız kadar sözcük vermişizdir de. Yani İran-Türk ekin etkileşimi söz konusudur. Persçe konusunda tek sıkıntı, din terimlerine yabancılaşmamızdır.  Yükünç’e namaz, yalavaç’a peygamber demeyi din sandık. Din gibi temel bir alanda kendi ekinine yabancılaşmak, çoğu soruna yol açmaktadır.

4-İngilizce

İngilizcenin dilimizi sömürmesi son otuz-kırk yılın sorunudur. İngilizce konusunda en büyük yanlış, ‘’yabancı dilde’’ eğitim yapan üniversitelerimizdir. Dünya dili diye dayatılan İngilizce, nedense Fransa’da, Rusya’da, Çin’de eğitim dili değilken en geri kalmış ülkelerde eğitim dili olmaktadır. En büyük sömürgeci kimse onun dili dünya dili sayılmakta. SSCB’nin dağılmasıyla ortam AB-D’ye kalmış, dünya dili (!) ‘’Amerikanca’’ olmuştur. Çin ve Rusya’nın güçlenmesiyle ileride ‘’eğitim dili Çince’’ mi olacak ya da sömürülmeyi bırakıp Ata-türkçü değerlerimize mi döneceğiz?

Türkçeyi kuşatarak Türk düşününü engelleyen bu dört dile baktığımızda, Farsça ile Fransızcanın güncel dil sorunu oluşturmadığını görüyoruz. Arapça ile İngilizce, üzerinde durmamız gereken dillerdir. Arapça gericilerin;  İngilizce, ilerici görünümlü aymazların dayatması sonucu dilimizin özleşerek gelişmesini baltalamaktadır.

Yorumlar (0)