YOLAKÇI < YOLAĠÇI : 1. KILAVUZ. ÖNCÜ. 2. YOLA ÇIKAN, YOLCU

YOLAKÇI < YOLAĠÇI : 1. KILAVUZ. ÖNCÜ. 2. YOLA ÇIKAN, YOLCU

İldeniz Turan

Türkiye Türkçesi Yöre Ağzı: YOLAKÇI; Türkmen Türkçesi (yaygın, işlek söz): YOLA:ĞÇI [YOLĀĞÇI];

/Bu sözün Güney Azerbaycan Türkçesindeki ilk kez bir sözlükte kullanıldıktan sonra dirilişini aşağıda verdim./

Kazan Tatar Türkçesi: YULAGÇI; Başkurt Türkçesi: YULAWSI;

Kazak Türkçesi: JOLAWŞI; Kırgız Türkçesi: COLŌÇU;

Karaçay - Balkar Türkçesi: COLOWÇU; Kumuk Türkçesi: YOLAWÇU.

SUNU, ARNAW (ithaf):

Bugün 10 Kasım 1938 günü. Bugün bir ÖLÜM - YİTİM görünümünde olsa da Türklüğün ulu YOLAKÇISI, YOLBAŞÇISI, ÖGE’si olan:

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün seksen üçüncü kez DİRİLİŞ yıldönümüdür.

Bu çalışmamı ölümsüz, BENGÜ ATATÜRK ile BİRLİKTE;

TÜRKÇE KÖKENLİ söz varlığının “Eski - Çağdaş Türkçe kollarından sözler” alınarak Türkçenin geliştirilmesi için;

Dilde Birlik için çok yararlı, seçkin çalışmalara yol açtığını bildiğim, pek çoğuna doğrudan tanık olduğum, ortak çalışmalarına katıldığım, bu uğurda çalışanlara bütün gücüyle DAYANÇ (destek) olan Kültür Eski Bakanı:

KAZAKİSTAN - TÜRKİYE AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYETİ ESKİ BAŞKANI / ÖKİLLETTİ KÉÑESTİÑ ALĞAŞQI TÖRAĞASI:

Sayın Namık Kemal Zeybek Beğ’e sunuyorum.

GİRİŞ:

Bir dilde ayrıntılı kavramları (anlamdaş, yakın anlamlı, karşıt anlamlı..) karşılayan sözlerin varlığı duyguların, düşüncelerin, kişi ilişkilerinin, öğretimin, bilimin… daha kolay, kestirme yoldan sezdirilmesi için en büyük dayançtır, güçtür, baylıktır (zenginliktir).

Eski Türkçe kollarındaki DİRİLTİLEBİLECEK söz varlığı günümüzdeki söz varlığına kazandırılarak birlikte kullanılabilirse, bu dil gücüyle çok büyük bir dil tabanı kurulmuş, yaşatılmış olacaktır.

Ancak, söz varlığını koruyarak geliştirip yaşatma durumu şu eksiklikler yüzünden gerçekleşememiştir:

(1.) Eski Türkçe döneminde söz varlığı YETERİNCE yazılı belge olarak işlenmediği için Eski Dönemdeki sözler korunarak yaşatılamamış, bu yüzden “TÜREMİŞ SÖZLER” azalmış, Dilde Birlik kesintiye uğramıştır.

Tuna Bulgarları (5. - 10. yy) döneminden yalnızca 180 dolayında söz varlığı bulunmuş olup ilk Türkçe belgelerdir, ancak dilin kılığını (karakterini) belirlemek için bu sayıda söz yeterli değildir.

/// Değişik kaynaklarda verilen bilgilere göre 6. y. y. da Bizans’tan Onogur - Bulgar Türklerinin yurduna gelen KARDUŞT adlı bir Grek (Eski Yunan) papazı burada yedi yıllık bir çalışma sonunda, 544 yılında İncil’i Grekçeden Tuna Bulgarcasına çevirmiştir.

Yalnız “İNCİL”i çevirmişse en az dört bin beş yüz dolayında, “Mezmurlar” ile “Tevrat”ı da çevirmiş ise en az “altı bin” dolayında Tuna Bulgarcasındaki sözün yüzde yüze yakını işlenmiş demektir.

Bu büyük çalışma M. S. 544 yılında yazılıp bitirilmiştir. Türk Dilinin varlığı bilinen en eski, söz kök bilgisi (etimoloji) bakımından da en önemli kaynağı bugüne değin bulunamamıştır. bkz. TÜRKÇENİN EN ESKİ, EN BÜYÜK KAYNAĞI: TUNA BULGARCASINDA İNCİL - İldeniz Turan.///

Orkun Yazıtlarındaki ÜÇ AYRI YAZIT (Köl Tigin, Bilge Kagan, Tonyukuk Bilge) içinde de 910 söz VAR, 892 söz Türkçe, 18 söz alıntı, yad dillerden alınmış söz. Bunca söz varlığı dilin kılığını, nitelik ile niceliğini bir oranda “sezerek” belirlemek bakımından daha çok yeterli olsa da söz varlığı da en azından “anlamdaşlar”, ayrıntılı kavramları belirlemek bakımından yetersizdir.

Ortalama bir dilde EN AZ kırk - elli bin dolayında söz vardır. Buna göre bu yazıtlardaki söz varlığı Göktürkçenin en çok ELLİDE BİRİDİR.

(2.) Türk topluluklarının yüzde doksanı en az bin yıldır TEK YÖNETİM altında yaşamamış olması yüzünden de Türkçenin söz varlığı büyük oranda yaşamamış, Dilde Birlik sağlanamamış, bu yüzden de “YOLÇI / YOLCU” sözünün yanında “YOLAKÇI (/yulagçı, jolawşı, colōçu..)” gibi anlamdaş, yakın anlamlı sözler İŞLEK (günlük yaşayışta sıklıkla kullanılan), YAYGIN (ayrı Türk topluluklarında kullanılan söz) durumuna gelmemiştir.

Bu çalışmamız Türkçe sözlerin işlek, yaygın biçimde kullanılması için birer girişimdir.

BİÇİM BİLGİSİ (İLM-İ SARF, MORFOLOJİ):

“YOLAKÇI (/yulagçı, jolawşı, colōçu..)” sözü //YOLAMAK (durum eyl.): yola çıkmak, yola gitmek.// eyleminden, adlara eklenen : “+(A)- mak” eki ile türemiş olup “ADDAN EYLEM YAPIM EKİ”dir.

Bu eylemden türeyen “ad türetme eki” Türkçenin bulunan ilk yazılı belgelerinden beri seyrek olarak kullanılan bir ektir.

“YOLAMAK” eylemini taradığımız Eski Kaynaklardan yalnız 1401 yılında göçürülen (temize çekilen) Bursa Kuran Tercümesinde bulabildik.

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ’NDEKİ BELGELERE GÖRE:

+AMAK / +EMEK ADDAN AD YAPIM EKİ

& *AÑ (ad) = Bellek, bilinç, anlak (zekâ), “ög, us”,

añamak (nesneli durum eyl.) = Anlamak: U. II. 38, 69. bkz. añlamak.

(U.) UİGURİCA. ABAW. I. 1908; II. 1911; III. 1922 (F. W. Müller yayını); IV. 1931 (A. Von Gabain).

*EK: +A -MAK / +E -MEK: Addan eylem türetme eki. “AÑ+(A)-MAK”

& AŞ (ad) (I) = Aş, yemek, yiyecek.: H. II. 22, 32. bkz. as.

aşamak (nesneli durum eyl.) (I) = 1. Yemek yemek, yiyecek yemek. 2. Silip süpürmek.: Suv. 529, 2; Ust. 198, 63.

(Suv.) : Suvarnaprabhâsa. Sutra zolotogo bleska, I - II, = ALTUN YARUK (Radloff ile Malov neşri), Bibliotheca Buddica, XVII, Sankpetersburg. 1913 yılı.

*EK: +A -MAK / +E -MEK: Addan eylem türetme eki. “AŞ+(A)-MAK”

& AT (ad) (I) = Ad (isim), san, ün.: U. I. 30, 1.

atamak (durum eyl.) (I) = Ad koymak, adlandırmak, ad vermek.: Turfan Texte. I. 11. bkz. adamak.

*EK: +A- MAK / +E-MEK: Addan eylem yapım eki. “AT+(A)-MAK”

& KAN (ad; anatomi; sağlık bilim) (I) = Kan.: USt. 194; H. II. 16, 1.

kanamak (kılış eyl.) (I) = Kan almak.: H. II. 20, 3.; TT. VII. 33, 1.

kanamak (oluş eyl.) (II) = Kanamak.: Alt. Gr. 326.

*EK: +A -MAK / +E -MEK: Addan eylem türetme eki. “KAN+(A)-MAK”

& YOL (ad) = Yol. “yaygın söz”

“YOLAMAK (durum eyl.) : Yola çıkmak, yola gitmek” eyleminden: -G+ÇI “işkolu, alışkanlık, durum” eki ile: “YOLAĠÇI (öncü. kılavuz)” > YOLAKÇI : Yola çıkan, yolcu.

Göktürkçedeki “YOLAĠÇI” sözünün türediği eylem köküne bakarak, bu dönemde “yolamak” biçiminde bir eylem olduğunu anlıyoruz.:

“YOL+(A)-MAK”

≡--- --- ---

ANLAM BİLGİSİ, ANLAM BİLİM (İLM-İ MAÂNÎ, SEMANTİK):

GÖKTÜRKÇE: “YOLAGÇI (öncü. kılavuz)” > yakın anlam çekmesi ile (?): YOLAKÇI : Yola çıkan, yolcu.

Bu sözün anlamdaşı, yer yer yakın anlamlısı: “YOLÇI > YOLCU” sözüdür.

Aşağıda verdiğimiz ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ (13. y. y. - 15. y. y.], DEDE KORKUT belgesinde açık - aydın, belirgin biçimde YOLCU sözü ile YOLAKÇI sözü “YAKIN ANLAMLI” olarak kullanılmıştır. Bu iki ayrı söz “ANLAMDAŞ” olsa idi, iki ayrı kavramı karşılama belirtisi olarak ayrı ayrı yazılmazdı:

“Şunda bir deli yiğit, yolcunun, yolakçınıñ [ﻴﻮﻞﻖﺠﻯﻥﻚ],”… Aşağıdaki dönem bilgisine bkz.

“YOLAKÇI” sözü işlekleşerek kullanılması durumunda: Birinci anlamı:

“YOLA ÇIKAN”, “yolcu”;

İkinci anlamı, “anlam yüklemesi olarak”: “KILAVUZ”, “YOL GÖSTEREN”, “ÖNCÜ” anlamında, kullanılabilecektir.

Ayrıca “YOLBAŞÇI” (başkan)” sözünün anlamdaşı işleyişinde kullanılabilir. Böylece birçok “kavram boşluğu” doldurulabilir.

≡--- --- ---

SESBİLGİSİ (SAVTİYAT, FONETİK):

“YOLAGÇI, YOLAKÇI ile bu kökenden ayrı Türkçe kollarının ses uyumlarına göre biçimlenmiş olan bütün yansımalarında “yolagçı, yolakçı / yulagçı / jolawşı, colōçu..” VURGU son boğumdadır (hecededir).

≡--- --- ---

SÖZ KÖK BİLGİSİ, KÖKEN BİLİM

(İLM-İ İŞTİKAK, ETİMOLOJİ):

=A= ARTDÖNEMLİ SÖZ VARLIĞI : ESKİ TÜRKÇE KOLLARI

KÖKTÜRKÇE [6.y. y. - 8. y. y.]:

& YOLAGÇI (neteg., ad) = Öncü. Kılavuz (?)

KÖKTÜRK YAZITLARI :

BİLGE KAGAN YAZITI, GÜNEY - DOĞU YÜZÜ:

/Nokta ile gösterilen yerler yazıldığı taş belgelerden koptuğu, yıprandığı için okunamayan sözlerdir./

[…….. Kök] Öñüg yoġuru sü yorıp tünli künli yiti ödüşke subsuz keçdim. =

// …… (Gök) Öñ (ırmağının yatağını) yoğururcasına ordu ile yürüyüp geceli gündüzlü yedi vakitte (ödüşke) susuz (yeri) geçtim.//

Çorakka tegip YOLAĠÇI [er]ig [………..] Keçenke tegi [………] = Çorak (çöl) yere varıp öncü çerileri [………..] Keçen’e (Keçen denilen yere) değin …

--- ñéâāîûäåḳġ --- ---

Yayınlanmış olan “KUTADGU BİLİG” (1069) ile ”DÎVÂNU LUĠÂTİ’T TÜRK” (1072) yayınlarında “yolagçı, yolakçı” biçiminde bir söz yok.

Ancak, Eski belgelerde olduğu için bu iki kaynağın yazıldığı DÖNEM, ile YURTLARDA de bu söz ile biçim yansımalarının kullanıldığını, yalnız bu kaynaklarda yer almadığını anlıyoruz.

≡--- --- ---

ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ [8. y. y. - 13. y. y.]

Bu dönemde yayınlanmış kaynaklarda “YOLAGÇI” biçiminde bir sözün varlığını belirleyemedik. Ancak, Göktürkçe ile Eski Uygur Türkçesinde kullanılan sözlerin yüzde yüze yakını ortak söz olduğu için bu dönemde de bu sözün kullanılmış olabileceğini söyleyebiliriz.

≡--- ñéâāîûäåḳġ --- ---

HAREZM - ALTINORDU TÜRKÇESİ (12. - 14. y. y.]

YARLIK VE BİTİGLER (Ka, K, AO) II / 8. TDK yayınları - 1996

A. MELEK Özyetkin

& YOLAWÇI = Kılavuz. Elçi, temsilci.

--- ñéâāîûäåḳġ --- ---

ESKİ TÜRKİYE TÜRKÇESİ (13. y. y. - 15. y. y.]

YOLAḲÇI [ﯿﻮﻝﺍﻗﭼﻯ] (neteg., ad) = Yolcu. Yola giden.:

& Şunda bir deli yiğit, yolcunun, yolaḳçınıñ [ﻴﻮﻞﻖﺠﻯﻥﻚ], çobanın çoluğun etmeğin alır. (Dede. XIV. 134)

[Şurada bir deli (? delimsek, delişmen) delikanlı, yolcunun, yolakçının (yolcunun, yola çıkmış olanların), çobanın çoluğun (çoban yardımcısının, yamağının) ekmeğini alır, alıyor.]

“YOLAMAK : Yola çıkmak” eylemi YALIN BİÇİMDE aşağıda verdiğimiz kaynakta kullanılmıştır.

BURSA KURAN TERCÜMESİ (BKT) :

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ satır arası Kuran tercümesi

Göçürülmesi (istinsahı): 1401 yılı

Doktora tezi: Dr. Murat Küçük. , 792 sayfa - Ankara 2001 yılı

YOLAMAK = Yola çıkmak, yolcu olmak.: BURSA KURAN TERCÜMESİ

61 a / 2.

≡---êñéâāîûäåḳġә --- ---

=B= EŞDÖNEMLİ SÖZ VARLIĞI : ÇAĞDAŞ TÜRKÇE KOLLARI

// AA // OĞUZ - TÜRKMEN ÖBEĞİ :

TÜRKİYE, GAGAUZ, AZERBAYCAN, TÜRKMEN

TÜRKİYE TÜRKÇESİ

TDK Güncel Sözlüğü ile TDK Büyük Sözlüğünde “YOLAKÇI” ile “YOLAMAK” eylemi yok. Türkiye Türkçesinde bilinen, kullanılan bir söz değil.

Yalnız aşağıda verdiğimiz yöre ağzında bu sözün varlığını belirledik.

DERLEME SÖZLÜĞÜ EK - XII. Cilt

Türk Dil Kurumu Yayınları - 1963 yılı - ANKARA

4823.s. yolakçı (neteg., ad) = Yolcu. (*Bor -NİĞDE)

≡---êñéâāîûäåḳġә --- ---

AZERBAYCAN TÜRKÇESİ:

GÜNEY AZERBAYCAN TÜRKÇESİ :

AZERBAYCAN SÖZLÜYÜ. İsmail CӘFӘRLİ (pdf)

2013 yılı - TEBRİZ - :

YOLAQÇI [ﯿﻮﻝﺍﻗﭼﻯ] (neteg., ad) (I) = Yol üçün hazırlık yapan.

YOLAQÇI [ﯿﻮﻝﺍﻗﭼﻯ] (neteg., ad) (II) = Yolda olan, yoldan geçen. Yola çıkan. bkz. misafir.

--- EK BİLGİ: Bu sözlüğü yazan İsmail CӘFӘRLİ Beğ’e ulaşamadım. Güney Azerbaycanlı dilci Toğrul Atabay’ın bana verdiği bilgiye göre :

Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan’ın İŞLEK (günlük yaşayışta sıklıkla kullanılan), YAYGIN (ayrı yörelerde kullanılan) söz varlığında “YOLAQÇI (I), (II)” sözü yok. Anlamı ilk kez öğrenildikten sonra sezilebilir söz olduğundan kolayca yaygınlaşabilir. Nitekim, bu sözlükte yer aldıktan sonra çok sayıda Güney Azerbaycanlı yazar bu sözü kullanmaya başlamıştır. Güney Azerbaycan’da, İran’ın değişik Türk bölgelerinde kaldım. Bu ülkedeki Türkçe ile Türklük bilinci başka bir Türk yurdunda yok.

DARISI: Otuz yıldır Türkiye’den giden “YAŞAYAN TÜRKÇECİLER” yüzünden bellekleri bulanmış olduğu için DİLDE TÜRKÇELEŞMEYE uzak duran Kuzey Azerbaycan’a!

≡--- --- ---

TÜRKMEN TÜRKÇESİ:

& YOLAĞÇI [yo:lağçı] (neteg., ad) = Yolcu. “Binitli binitsiz, taşıtlı taşıtsız bir yere doğru yola çıkan, yola düşen kimse.”

at. Ulağlı ya-da ulağsız bir yere uğran, yola düşen, gidip baryan adam.

ATALAR SÖZİ (AYTGU): Yolağçı yolda yağşı. (nakıl). ≡ Yolcu yolunda gerek.

YOLAĞÇILIK [yo:lağçılık] (ad) = Yolda olanın durumu (yağdayı), yolda olma (durumu).

at. Yolağçınıñ yağdayı, yolağçı bolmaklık.

Bu uzak yolağçılık oğlanları biri-birine has yakınlaşdıryar.

[Bu uzun yolculuk, yolda olma durumu genç erkekleri (oğlanları: delikanlıları) iyice birbirlerine yakınlaştırıyor.]

--- EK BİLGİ: “O:” uzun O’dur. ō / Ō [o: / O:].

≡---êñéâāîûäåḳġә --- ---

// BB // KARLUK - UYGUR ÖBEĞİ :

ÇAĞDAŞ UYGUR TÜRKÇESİ:

YOLUWÇİ (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu.

≡--- --- ---

ÖZBEK TÜRKÇESİ:

“YOLÅKÇİ” [yo’lokchi]” (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu. karş. yolåwçi. bkz. yolçi.

“YOLÅWÇİ” [yo'lovchi] (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu. karş. yolåkçi. bkz. yolçi.

ÖZBEK TÜRKÇESİ, ATASÖZLERİ:

Yol bïlmäsäng, yolçigä båq. [Yol(u) bilmiyorsan, yolcuya bak.]

Yolnï yolçi yéngär. [Yolu yolcu yener.]

Mäqtänişgä yolåkçilik (/ musåfurçilik) yäxşï. [Övünmek için yolculuk, yolda olma yakşı, iyi.]

Yolawçi itnïng dumï qısiq. [Yolcu, yolda olan itin (köpeğin) kuyruğu kısık (olur).]

Yolåwçigä (/ musåfirgä) qız bérmä, şährï - ikkï, könglï - ikkï.

[Yolcuya, yolda olana kız verme, şehri iki, gönlü iki.]

≡---êñéâāîûäåḳġә --- ---

// CC // KUMAN - KIPÇAK ÖBEĞİ :

KAZAN TATAR TÜRKÇESİ:

& YULAGÇI (neteg., ad) (I) = Yola çıkmış olan, yolcu.. bkz. yulçı.

yulagçı (neteg.) (II) = “anlam çekmesi” Partili olmamasına karşılık partiye kol veren kimse.

BAŞKURT TÜRKÇESİ:

& YULAWSI (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu. bkz. yulsı.

≡--- --- ---

KAZAK TÜRKÇESİ:

& JOLAWŞI (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu.

KAZAK TÜRKÇESİ, ATASÖZLERİ:

Жолаушыны сусындатпай тұрып,

Бұйымтайын сұрама.

[Jolawşını susındatpay turıp,

Buyımtayın surama.]

≡ Yolcuyu, yola çıkmış olanı susatmadan (susatacak dek bekletmeden),

İsteğini, isteklerini sorma.]

Жолаушыны жол сынайды.

[Jolawşını jol sınaydı.]

≡ Yola çıkmış olanı yol sınar.

Жолаушының азығы жолында.

[Jolawşınıñ azığı jolında.]

≡ Yola çıkmış olanın, yolcunun azığı yolunda.

Аңшының кешіккенінен сүйін;

Жолаушының кешіккенінен КҮЙІН.

[Añşınıñ kéşikkeninen süyin;]

Jolawşınıñ kéşikkeninen süyin.]

≡ Avcının gecikmesine sevin;

Yolcunun gecikmesine GÖYÜN (yürekten yan, üzül).

& GÖYMEK (durum eyl.) = 1. Yanmak. 2. “daha çok” içten, yürekten yanmak.

Kazak Türkçesi: KÜYÜW.

& GÖYÜNMEK (dönüşlü durum eyl.) = “kendi kendisine” Yanmak, “daha çok” içten, yürekten “kendi kendisine” yanmak.

Kazak Türkçesi: KÜYİNÜW.

≡--- --- ---

KIRGIZ TÜRKÇESİ:

& COLŌÇU (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu.

KIRGIZ TÜRKÇESİ, DEYİM:

Colōçu kélse kımız bar,

Talōçu kélse kılıç bar.

[Yolcu, yola çıkmış olan gelirse kımız var,

Talancı gelirse kılıç var.]

KARAÇAY - BALKAR TÜRKÇESİ:

& COLOWÇU (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu.

colowçuluk (neteg. durum adı) = Yolculuk.

KUMUK TÜRKÇESİ:

& YOLAWÇU (neteg., ad) = Yola çıkmış olan, yolcu.

KUMUK TÜRKÇESİ ATASÖZÜ :

YOLAWÇU YOLDA YAXŞI. ≡ Yolcu yolunda gerek.

yolawçuluk (neteglik durum adı) = Yolculuk. Yolda olma durumu.

SONUÇ

Türkçe bir sözün, bir dl işleyişinin Türkçeye yeniden kazandırılması “ülke dışında kalmış toprakların, bir Türk topluluğunun yeniden ana yurda” katılması gibi kutlu, yararlı bir iştir.

Bu yolda yapılacak ilk iş: Türkçenin yaygın olarak bilinen sözleri ile birlikte unutulmuş, çok az bilinen bütün söz varlığını gerek dilbilgisi, gerekse Eski - Çağdaş Türkçe kollarındaki söz varlığı, kullanımları bakımından araştırıp göz önüne sermektir.

Dil çalışmaları yapılırken çok titiz, duyarlı olmak, söz varlığının bütün ayrıntılarını ortaya çıkarmak, böylece bilimden, “yıra, takşuta (şiire)”, davranış bilimden, toplumlararası ilişkileri sezdiren bütün kavramları belirleyerek işlemelidir.

Böylece, BİLİMCİ araştırma, deney yaparken usunda ışıldayan bir kavramı söz olarak açıklamak için;

ÖĞRETMEN bir konuyu öğrencilerine sezdirerek öğretmek için;

Bir YIRCI yır, takşut yazarken uyak (kafiye) bulmak, “söz seçenekleri” içerisinde en uygun, en anlamlı sözü seçip kullanmak için daha az çetinlik, kıyınlık çekecektir.

Yorumlar (0)