16. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU'NA SANATÇI GÖÇÜ

16. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU'NA SANATÇI GÖÇÜ

İmparatorluğu’nun siyasi alanda en parlak noktaya ulaştığı 16.yüzyıl bilim ve kültür alanlarında da zirveye doğru yükselişin olduğu bir dönemdir. İstanbul, imparatorluğun bilim ve sanat merkezi haline gelmiştir. Dünyanın her köşesinden bilim ve sanat adamları, özellikle imparatorluğun başkentine akın etmiştir.

birlikte başlayan İstanbul’u kültür merkezi haline getirme çabaları ondan sonraki padişahlar tarafından devam ettirilmiştir. Fatih’in özellikle Avrupa’dan çağırdığı Gentile Bellini ve Matteo Passi gibi ressamların çalışmaları Türk minyatür sanatçılarına ışık tutmuştur. Osmanlı bilim ve sanatının gelişmesinde İran-Turan, Şam-Mısır eksenleri üzerinden gelenlerin büyük katkıları olmuştur. Batı’dan gelenlerin Doğu’dan gelenler kadar olmasa da Osmanlı kültür ve bilim hayatına etkileri vardır.

Endülüs (İspanya) kökenli bilim adamları, 16. yy çerçevesinde bakıldığında, Osmanlı kültürel hayatına etkide bulunmuştur. Abdüsselam el-Mühtedi, Musa Calinus el- İsrâilî, Musa Hamun Nureddin el-Mâlikî, İbrahim b. Muhammed el-Endülüsî; tıp, diş hekimliği, astronomi, gibi alanlarda Osmanlı bilimine katkı sağlamıştır. Ayrıca 16.yüzyıl ortalarında Osmanlı’ya gelip, Türkçe öğrenen Batılı aydınlar da vardır. Bunlar arasında Guillauma Postel’i sayabiliriz.

Doğudan gelen bilim adamı ve sanatçı göçü ise batıdan gelenlere göre daha fazladır. Örneğin Ali Kuşçu’nun Osmanlı bilim adamlarına dahil olmasıyla Osmanlı astronomisi gelişme kaydetmiştir. Ali Kuşçu’nun dışında, Semerkant kökenli Fethullah eş-Şirvânî, Birçendî gibi bilginler ve onların öğrencileri, Osmanlı bilim hayatına büyük canlılık katmışlardır. Yavuz Sultan Selim, Tebriz’i Safevilerden aldıktan sonra bir çok sanatçıyı ve bilim adamını zorunlu göçe tâbî tutarak İstanbul’a getirmiştir. Bunlar arasında Neyzen Şeyh Murad, İmam Kuru, İmam Mehmed Kasım, Kânûni Şahmeran, Maksud, kemençe üstadı Şahkulu vardı.

Memluk Devleti’nin yıkılmasıyla pek çok bilgin Osmanlı’ya gelmiştir.Tüm bu bilgin ve sanatçıların, Osmanlı kültür ve bilim hayatına hareketlilik kazandırdıkları bir gerçektir. Yavuz’un Tebriz’den yaptığı sürgünle İstanbul’a getirilenlerin dışında; kendi isteğiyle veya davetle Orta Asya ve İran çevresinden gelen birçok isim de vardır. Bu bölgelerden gelenler, geldikleri yerlerin önemli yapıtlarını da beraberinde getirmişlerdir. Böylelikle Osmanlı aydınları o bölgelerin kültür hayatını da tanımış oluyorlardı. Örneğin Basiri (1535), Ali Şir Nevâî’nin Divanını Anadolu’ya ulaştıran ilk kişi olarak bilinmektedir.

16.yüzyılda Orta Asya’dan Anadolu’ya göç edip, Anadolu’da gelişen Türk edebiyatına katkıda bulunan şair sayısı otuz dörttür. Habibî, Sürurî, Şah Mehmed, Saffî, Şah Kasım, Cemilî, Cüdâyî, Hâşimî, Kadrî, Eflatun bunlardan bazılarıdır.

Yorumlar (0)