Söz ve Logos - Doç. Dr. Haluk Berkmen

Söz ve Logos


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Dün yayınladığım “Evren Titreşiyor” ve 24 Nisan tarihli “Sesin Gücü” başlıklı yazılarımda doğada hareket eden her nesnenin ve dalganın titreştiğini söyledim. İnsanların ürettikleri sözler, gırtlaktaki ses tellerinin titreştirilmesiyle oluşan anlamlı seslerdir. Kadim Yunan düşünürleri, evrenin oluşmasını sağlayan ilk söze ‘Logos’ demişlerdir. Logos ile ilgili olarak Yahya (Yuhanna) incilinde şu ifadeler bulunur:

“Başlangıçta Logos (söz) vardı. Söz Tanrıyla birlikteydi ve söz Tanrı idi”. Tanrı söz olduğundan ve söz anlam içeren bir enerji titreşimi olduğundan, evren anlamlı bir enerji titreşimi ile başlamıştır. Titreşimin anlam içermesi için, onu diğer frekanslardan ayıran bir özelliğe sahip olması gerekir. Diğer tüm titreşim frekanslarından farklı olan tek frekans ‘Rezonans’ frekansıdır. Rezonans frekansında nesnelerde ani bir kırılma ve enerji dağılımında belirgin bir değişim oluştuğundan, Rezonans frekansı anlamlı bir kritik noktadır. 16 Nisan 2018 tarihli “Tin ve Rezonans Frekansı” başlıklı yazımda Rezonans frekansından söz ettim.

Büyük Patlama (Big Bang) modeline göre evrenin başlangıcında, kritik bir değişim, bir tür enerji fışkırması olmuştur. İlk fışkırma anında sadece elektromanyetik ışıma (foton radyasyonu) belirmiştir. Temel parçacıklar çok daha sonra oluşmuşlardır. Fizik biliminin kabul ettiği bu ilk fışkırma olayına Muhiddin İbn’ül Arabi (1165 – 1240) ‘südur’ adını vermiştir. Arabi’nin felsefi yaklaşım ve yorumunda Tanrı’dan başka bir şey var olmadığından, evren Tanrısal enerjiden başka bir şey değildir. Evren genişlediğine göre Tanrısal enerji taşmaya devam etmektedir. Taşan bu elektromanyetik enerji ile anlamlı ses olan ‘Logos’ arasında büyük bir benzerlik vardır. Logos kavramı hem fizik hem metafizik anlamlar içerir. Fizik olarak Logos evrenin temel titreşimi, Metafizik olarak Tanrı’nın sesi olarak yorumlanabilir. Evrenin temel titreşimi ise, dünkü yazımda sözünü ettiğim “Arka Zemin Mikrodalga Işıması” (AZMI) olmaktadır.

Fizik bir gerçeklik olarak AZMI, elektromanyetik bir enerji dalgasından başka bir şey değildir. Metafizik açıdan yorumlandığında ise ışığa ‘nur’ adı verilmiştir. Evreni metafizik bakışla açıklamaya çalışmış olan İslam düşünürleri için evren, ışk’dan oluşmuştur. Aşk demek olan ‘ışk’, canlılar arasında beliren bir enerji bağıdır. Dolayısıyla aşk enerji alış-verişi olup, bir tür ışık olarak düşünülebilir. “Risale fi Mahiyet el Işk” başlıklı eserinde İbn-i Sinâ (980 – 1037), insanların Tanrı ile manevi aşk olan ‘ışk’ sayesinde bağ kurduklarını yazmıştır. Azeri asıllı Şair Fuzuli (1483 – 1556) ise “Işk imiş her ne var âlemde” diyerek manevi aşkın önemini vurgulamıştır. İslam düşünürlerine göre evrende tüm var olanların kaynağı ışk olup, manevi aşka ve kutsal ışığa her insan ulaşabilir. Dolayısıyla ‘ışk’ sözünün hem ışık hem de aşk kavramlarını içermesi, insanın hem fizik hem de metafizik bir varlık olduğuna işaret etmektedir.

İslâm düşüncesinde birçok sözcük hem maddi hem de manevi anlamda kullanılır. Bir bakıma sözcüklerin hem fizik hem de metafizik anlamları vardır. Örneğin cevherden türeyen ‘hüviyyet’ ve ‘mâhiyet’ kavramlarını ele alalım. Hüviyyet kavramı fizik anlamda ‘kimlik’ ve ‘nesnellik’, metafizik anlamda insanın ruhsal özelliklerini belirtir. Zira “Hüve” sözü Tanrı ile ilişkilidir. ‘Mâhiyet’ kavramı ise fizik anlamda ‘araz’ (geçicilik), metafizik anlamında ‘zât’ (kalıcılık) anlamlarını içerir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, ‘Logos’ olan sözler etkileyici, dönüştürücü ve hatta yaratıcı güce sahiptirler.

Yorumlar (0)