Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri N

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri N

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

N Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları


Namaza meyli olmayanın ezanda kulağı olmaz: Kişi, ilgi alanına girmeyen bir şeye duyarlı olmaz. Yapmak istemediği işin ayrıntıları ile ilgilenmez.

Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına: İnsan ne kadar çalışırsa onun karşılığını alır. Ne yaparsak o karşımıza çıkar.

Ne ekersen onu biçersin: Herkes, yaptığı iyilik veya kötülüğün karşılığını görür.

Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör: Kişi, temkinli davranmalı, ne tehlikeli bir işe girişmeli ne de bu işin stresini yaşamalıdır.

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli: Hangi makam, mevkide olursa olsun kişi kimseye tepeden bakmamalı, yarının kötü olabileceğini hatırından çıkarmamalıdır.

Ne sakala minnet ne bıyığa: Kişi en yakın akrabalarından dahi yardım istememeli kendi imkânlarıyla yetinmesini bilmelidir.

Ne verirsen elinle o gider seninle: İnsan ölmeden yoksula, hastaya, yetime, yardım ederse bunların karşılığını öbür dünyada fazlasıyla alacaktır.

Ne yârdan geçilir ne serden: Kişi kendisinden de sevdiklerinden de kolay kolay vazgeçemez.
Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl: Kişi, ne ceza alacak kadar saldırgan olmalı ne de herkesin şamar oğlanı olmalıdır. Dengeli ve ölçülü olmalıdır.

Nefesin elverirse borazancı başı ol: Kişi, başarılı olacağına inanıyorsa büyük işlere girişmelidir.

Nekesle cömerdin harcı birdir: Cömert olanın da cimrinin de sarıldığı kefen aynıdır.

Nerede birlik, orada dirlik: Duygu ve düşünce birliği olan topluluklar, dirlik ve düzen içinde yaşarlar.

Nerede hareket, orada bereket: Çalışmanın olduğu her yerde bolluk, bereket vardır.

Nereye gitsen okka dört yüz dirhem: Ölçü, her yerde aslında aynıdır. Bir şey ucuz ve kalitesiz; başka bir şey pahalı ve kalitelidir. Neticede ikisi de aynıdır.

Nikâhta keramet vardır: Nikâh, kişileri sevgi bağı ile birbirine bağlar.

Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur: Nisan ayında yağan yağmur ekinlerin sapını geliştirir. Mayıs yağmuru ise başakların dolgunlaşmasını sağlar.

Niyet hayır, akıbet hayır: İyi niyetle girişilen bir işin sonu hayırlı olur.

N İle başlayan deyimlerimiz

Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak."Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun."

Nabzını yoklamak: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak."İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim."

Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.

Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak.

Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan."Namus belâsına az kaldı canından oluyordu delikanlı."

Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse. 3. Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan."Ne nane molla bir adamsın, kalk da biraz çalış."

Nara atmak: Yüksek bir sesle haykırmak, kabadayıca bağırmak."Birahaneden çıkan sarhoşlar edepsizce nara atmaya başladılar."

Nato kafa nato mermer: "Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa" anlamında kullanılır.

Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak."Kendini naza çekmeye bayılır bizim kız."

Nazı geçmek: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak."Babası, kasabada oldukça nazı geçen bir insandı."

Ne akar ne kokar: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.

Ne çare: Çaresi yok, elden bir şey gelmez."Ne çare ki onu durdurmamız mümkün değil."

Ne çıkar: 1. Ne zararı var? 2. Bir sonuç vermez. 3. Ne fayda, ne zarar umulur."Biraz sert konuşmuşsam, ne çıkar bundan?"

Neden sonra: Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra."Neden sonra babam da geldi."

Ne de olsa: Ne denli eksiği, kusuru olursa olsun; böyle olmakla birlikte.

Ne dese beğenirsin?: "Nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?" anlamında kullanılır.

Ne fayda: Artık neye yarar.

Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak."Nefes aldırmadı bize, sabaha kadar çalıştırdı."


Nefesi kesilmek (tıkanmak): Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak."Bir yumrukta nefesini kesti adamın."



Nefes nefese gelmek: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek)."Kapıdan içeri nefes nefese girdi."



Nefes tüketmek: Bir şeyi anlatmaktan çok yorulmak."Boşuna nefes tüketiyorsun, baksana anlamıyor."



Nefsine yedirememek: Kendine yakıştıramamak, o şeyi yapmayı kendisi için onur kırıcı, ağır bulmak."İki yüzlülüğü bir türlü nefsine yediremiyordu."



Nefsini körletmek: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek."Nefsini körletmeden iyi bir kul olamazsın."



Ne güne duruyor?: "Şimdi yapmazsa, ne zaman yapacak" anlamında kullanılır."Gitsin istesin kızı, daha ne güne duruyor?"



Nefsini yenmek: Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek.



Ne günlere kaldık!: "Eskiden daha iyiydi, zaman değişti, düzen ve usuller başkalaştı, çok kötü günler geçiriyoruz" anlamında kullanılır.



Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için "ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor" anlamında kullanılır.



Ne idiği belirsiz: Ne olduğu, niteliği, soyu sopu, nereli olduğu bilinmeyen."Ne idiği belirsiz bir yığın insan hükümette yer almış."



Ne mal olduğunu anlamak: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak."Onun ne mal olduğunu şimdi anlarız."



Ne mene: Ne türlü, nasıl, ne çeşit?



Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır.



Ne oldum delisi olmak: Beklemediği bir duruma yükselip şımarmak, ölçüsüz hareketler yapmak."Dikkat et, ne oldum delisi olan insanlar gibi olma."



Ne olur: "Yalvarırım, rica ederim, lütfen" anlamında kullanılır."Ne olur beni de götürün köye!"



Ne olur ne olmaz: Her ihtimale karşı, ne olacağı belli değil."Şemsiyeni al, ne olur ne olmaz, yağmura yakalanabilirsin."



Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin."Ne pahasına olursa olsun ben bu işi bitireceğim."



Nerede akşam orada sabah: "Gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yatar" anlamında kullanılır.



Nereden nereye: 1. Uzak, dolaylı bir ilişki ile. 2. Şaşılacak şey, olacak gibi değil!"Nereden nereye, kim derdi ki biz karşılaşacağız!"



Ne şiş yansın ne kebap: "İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceği bir yol bulunsun" anlamında kullanılır.



Ne tadı var ne tuzu: Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil."Ne tadı var ne tuzu yaptığım işin."



Nevri dönmek: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek."Saygısızca konuşmaya başlayınca nevri döndü, öfkeyle elini kaldırdı."



Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.



Ne yer ne yedirir: Kimsenin yararlanmasını istemez, kendi de yararlanmaz.



Neye uğradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir şey yapamamak, şaşırıp kalmak."Ocak birden alev alınca neye uğradığını bilemedi."



Niyet etmek: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek."Ona hediye almaya niyet etmişti."



Niyeti bozuk: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen."Niyeti bozuk bunların, sakın ilişmeyin."



Noktası noktasına: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı."Noktası noktasına hatırlıyorum o kavgayı."



Not düşmek: Yazılı metnin bulunduğu sayfanın bir köşesine, konuyla ilgili birkaç cümle yazmak.



Notunu vermek: Kıymetini tespit etmek, ne nitelikte bir kişi olduğu konusunda kanıya varmak."Hâlâ notunu veremedin mi o adamın?"



Nuh der peygamber demez: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.



Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina)."Nuh Nebi`den kalma bir koltukta oturuyordu."



Numara yapmak: Bir hareketi yalandan yapmak, bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak."Ona öyle bir numara yapacağım ki şaşkına dönecek."



Nur topu: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir.



Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak."Katili karşısında görünce nutku tutuldu."

Yorumlar (1)
Trj 5 yıl önce
Çoook teşekkürler