Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Anlamları, Türkçe Atasözleri T

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri T, Atasözleri ve Anlamları

Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri ve Açıklamaları, Türkçe Atasözleri, Atasözleri ve Anlamları

Atasözleri ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Deyimler ve Anlamları İçin Tıklayınız.

A B C Ç D E F G H I İ K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

T Harfi ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

Tabak sevdiği deriyi taştan taşa çalar: Kişinin yakınlarına, sevdiklerine olan sert davranışları onların iyiliği içindir.

Takke düştü, kel göründü: Bir ayıbı gizleyen şey ortadan kalktığı zaman işin gerçeği ortaya çıkar.

Talihsiz hacıyı Araf'ta yılan sokar: Bir kişiye bir şey nasip olmamışsa onun amacına en yakın olduğu yerde başına olmadık bir şey gelir. Bu kişi bu şekilde o amacını gerçekleştirmez.

Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır: Kötü yollardan geçinen kişiler onlara bu menfaati sağlayan ortam ortadan kaybolunca hiçbir iş yapamazlar.

Tandır başında bağ dikmek kolaydır: Önemli şeyler hayal kurmakla gerçekleşmez.

Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz: Bir işe bir katkı sunmayan, onda emeği olmayan kişinin ondan edilecek hasılatta pay sahibi olmaya hakkı yoktur.

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın: Çiftçi için tarlasını sulaması için en iyi tarla suya yakın olandır. Bundan iyisi de güvenlik gerekçesiyle bu tarlanın eve yakın olmasıdır.

Tas yere düşmeden çanlanmaz: Bir şey veya bir kişi hakkında ortada bir dedikodu varsa bu tamamen asılsız olmayabilir. Kötü bir şey olmasaydı bunların ortaya çıkma ihtimali olmazdı.

Taş altında olmasın da dağ ardında olsun: İnsanları tam anlamıyla ölüm ayırır. Kişiler ne kadar birbirlerinden uzak yerlerde olsalar da kavuşmaları her an mümkündür.

Taş taş üstünde olur, ev ev üstünde olmaz: Aynı evde oturan faklı aileler arasında mutlaka anlaşmazlıklar olur. Onların birbirleriyle geçinmeleri mümkün değildir.

Taş yerinde ağırdır: Kişi yetiştiği büyüdüğü çevrede herkesçe kadri bilinen biri haline gelir. Başka yerlerde sıradan biri gibi muamele görür.

Taşıma su ile değirmen dönmez: Sürekliliği olan büyük işler kuvvet ve güç gerektirir. Çevreden yapılan geçici yardımlarla bu işler yürümez.

Tatarın kılavuza ihtiyacı yoktur: Yolunu, işini iyi bilen kimsenin kimseye ihtiyacı olmaz.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır: Güzel söz, tatlı dil en kötü kişiyi bile yumuşatır, onun kötülük yapmasını önler.

Tatlı tatlı yemenin acı acı geğirmesi olur: Sonunu düşünmeden, sevdiği, hoşuna giden şeyleri yapan kişiler sonunda bunun sıkıntısını çeker.

Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin: Bir nesne işe yaramıyorsa ufak tefek çabalarla onu bir şeye benzetmek mümkün değildir. Aptal kişiyi de sözle, söylemle akıllı biri haline getirmek mümkün değildir.

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış: Bir kişinin bir kişiye küsmesi ve bu kişinin de buna aldırmaması, bunu önemsememesi anlamında kullanılır.

Tavşanı tazı tutar, çalının avcı satar: Bazıları kendi emri altında iş gören kişinin elde ettikleri başarıları kendi başarısıymış gibi gösterir.

Tavuğun sadakası bir yumurta: Herkesin bütçesine göre mutlaka birine yardım edeceği bir şeyi olur.

Tavuk kaza bakarsa kıçı yırtılır: Başkalarından geri kalmamak için kendi gücünü aşan işlere girişen kişilerin sonu hüsran olur.

Tay yetişmedikçe ata paha biçilmez: Bir şeyin alternatifi yoksa o şey en pahalı, en değerli şey olarak

Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur: Akıllı, bilgili işçi, başarılı olamayacağı yönetim işlerinden uzak durur. Böyle bir şeyin sonunun iyi olmayacağını önceden akıl eder.

Taze bardağın suyu soğuk olur: Bir yerde yeni olan kişiler, nesneler oradaki kişiler tarafından hoş görünür.

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır: Kişi, yer değiştirince ferahlar, kendini daha mutlu ve başka hissetmeye başlar.

Tek kanatla kuş uçmaz: Bir işin iyi sonuç vermesi için gerekli araç ve gereçler tamam olmalıdır. Bazı işler tek başına yapılamaz, bu işlerin yapılması için mutlaka bir yardımcı gerekir.

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer: Bir işte sıkıntılara katlanan, emek harcayan, gayret gösteren kişiler bunun mükafatını mutlaka görür.

Tembele iş buyur sana akıl öğretsin: Bir işi yapmak için bir emek sarf etmeyen, o girişim ve ruhtan yoksun kişiler-tembeller- kendilerine bir görev verildiği zaman bunu yapmazlar. Bilakis kişiye akıl vermeye çalışırlar.

Tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş: Tembel, en zorunlu işleri dahi yapmaz. Bunları da başkalarının yapmasını bekler.

Temiz iş altı ayda çıkar: Bir iş güzelce ve doğru dürüst yapıldığı zaman biraz zaman alır.

Tencere dibin kara, seninki benden kara: Kötülükte, kusurda sen, benden çok daha betersin.

Tencere tava, herkeste bir hava: Herkes kendi bildiği gibi davranıyor, kimse kimsenin dediğine uymuyor. Ortada bir birliktelik söz konusu değildir.

Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş: Kötü kişiler, kötü davranışları olan kişiler bir şekilde bu özellikleri olan kişileri bulur.

Terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var: Her şeyin bir zamanı, ölçüsü ve yeri vardır.

Tereciye tere satılmaz: Bir işin ustasına o işi nasıl yapılacağı öğretilmez.

Terzi kendi söküğünü dikemez: Kişi, mesleği itibariyle yerine getirdiği hizmet konusunda iş kendisine gelince onu yapmaya zaman ve fırsatı bulamaz.

Terziye dinlen demişler, ayağa kalkmış: Rahat görünen öyle işler vardır ki bu işlerle uğraşanların dinlenmesi, bazıları için yorucu olan davranışlarla olur.

Teşbihte hata olmaz: Bazı şeyleri daha somut hale getirip anlaşılmasını sağlamak veya anlatıma güç katmak için yapılan benzetmelerde hata olmaz. Kimse bunu yanlış anlamamalıdır. Buna farklı farklı anlamlar yüklememelidir.

Tevekkelin gemisi batmaz: Gereken tedbirleri alan sonrasını Allah'a bırakan kişiler rahat eder.

Teyze, ana yarısıdır: Kişinin anne şefkati ve ilgisini bulabileceği kişilerden birisidir teyzesi.

Tırnağın varsa başını kaşı: Kişi, başkasından yardım beklememelidir. Bir işte kendi imkânları varsa işlerini bu imkânlarla yerine getirmelidir.

Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır: Kişi nereye giderse gitsin, nerede yaşarsa yaşasın sonunda kendi öz memleketine, bulunduğu çevreye döner, orada yaşamaya başlar.

Tok, acın halinden bilmez: Bir kişinin bir şeyi tam olarak anlayabilmesi ancak ilgili kişinin durumuna düştüğü zaman ortaya çıkar. Yani, bu durumu bizzat yaşaması gerekir. Sürekli varlık içinde yaşayan kişiler fakir, yoksul kişilerin halinden anlamazlar.

Tok iken yemek yiyen, mezarını dişiyle kazar: Kişinin sağlığı için en olumsuz şeylerden biri de tok iken yemek yemektir.

Topalla gezen, aksamak öğrenir: Kötü kişilerle arkadaşlık kuranlar mutlaka onlardan bir kötülük kaparlar.

Toprağı işleyen, ekmeği dişler: Çalışan, emek veren kişiler sonunda o nimetten tadar, ona ulaşır.

Turpun sıkısından seyreği iyidir: Her şeyin azı gibi, görüşme ve ziyaretlerin de aralıklı olanı makbuldür.

Tutulan sakal yolunur: Bir işte yanlış yapan kişi kendini ele verdi mi gereken cezayı çeker.

Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur: Bir insan iyilik gördüğü kişiye kötülük ederse günün birinde Allah tarafından cezalandırılır. Başına bir şey gelir.

Tabağa sorarsan dünyada fena koku olmaz.

Kötü işlerle uğraşan kimse, kötü iş diye bir şey tanımaz.

Tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar.

Kişi, eğitimine önem verdiği, yada beğendiği kimseyi hırpalarcasına çalıştırır.

Tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi.

Kişi, gücünü kullanarak istediği şeyi elde edebilir. Ama bunu yapmayıp çevreyi eyleme geçme korkusu içinde bırakırsa daha çok şeyler ele geçir. Nitekim dolu tabanca ile ancak bir kişi vurulabilir. Bunu gören kimseler artık ondan korkamazlar. Ama boş tabancadan herkes korkar. Çünkü dolu sanılır ve kime karşı kullanılacağı bilinmez.

Tamah varken müflis acından ölmez.

Elinde avucunda bir şey bulunmamakla birlikte küçük kaznçları beğenmeyen kişi, büyük kazanç hayaliyle geçinir.

Tandır başında bağ dikmek kolaydır.

Önemli işler düş kurmakla gerçekleşmiş olmaz. Sorun, bu düşün gerçekleştirilmesidir.

Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır.

Kirli işler yaparak çıkar sağlayan kişi, buna elverişli olan durum sona erince sersemleşir, hiçbir iş yapamaz olur.

Tarla çayında, bağ bayırda.

Tarla düz ve nemli yerde, bağ bağırda bulunursa daha verimli olur.

Tarlada izi olmayanın harmanın da yüzü olmaz.

Tarlasını sürmeyen, çapalamayan, gübrelemeyen ondan ürün bekleyemez.

Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.

Suya yakın yerdeki tarla değerlidir. Çünkü sulanması kolaydır. Eve yakın olan tarla daha değerlidir. Çünkü çapalama, gübreleme, ekme, ürünü koruma ve devşirme…gibi işlerin hepsi çok kolaylıkla ve yollarda vakit geçirilmeden yapılabilir.

Tarlanın taşlısı, kızın saçlısı, öküzün başlısı.

Tarlanın taşlısı, kızın uzun saçlısı, öküzün büyük başlısı daha çok beğenilir.

Tas yere düşmeden çanlanmaz.

Ortada dolaşan dedikodu, büsbütün asılsız olamaz. Kötü bir iş yapılmış olmasaydı böyle söylentiler ortaya çıkmazdı.

Taş altında olmasın da dağ ardında olsun.

Ayrılık zordur. Ancak bir teselli vardır: Uzakta, dağların ardında bulunan sevdiğimize günün birinde kavuşabiliriz. Tanrı ölüm ayrılığı vermesin.

Taş çömleğe çarparsa vay çömleğin haline, çömlek taşa çarparsa yine vay çömleğin haline.

Güçlüyle güçsüz çarpışırsa saldıran ister güçlü, ister güçsüz olsun güçsüzün yenilmesiyle sonuçlanır.

Taş düştüğü yerde ağırdır.

Kişinin değerini en iyi bilenler, kendi çevresinde bulunanlardır. Onun için hatırı, daha çok kendi çevresinde sayılır.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

İşi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmayınca, şunun bunun küçük yardımlarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez.

Taş taşa söylenir.

İnsanlar önemli, büyük işleri, birbirlerine danışarak başarırlar.

Tatarın kılavuza ihtiyacı yoktur.

Yolunu, ne yapacağını bilen kimseye başkasının yardımı gerekmez.

Tatlı tatlı yemenin acı acı geğirmesi olur.

Sonunu düşünmeden hoşlandığı şeyleri yapan kişi, bir süre sonra bunun sıkıntısını çeker.

Tatlı ye, tatlı söyle.

Dünyadaki şu konukluğumuzu neden kendimize zehir edelim? Özel yaşantımızda, çevremize karşı davranışlarımızda da hep hoşa giden durumumuz olsun.

Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.

İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzemek boş olduğu gibi aptal kişiyi de sözle akıllandırmak olanaksızdır.

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.

Önemsiz kişi, önemli kişiye küsse, önemli kişinin umurunda olmaz.

Tavşan dağda, suyu ateşte.

Durumları hiç değişmeyecekmiş gibi çalışmalarını sürdürenler, bilmelidirler ki güçlerini, canlarını her an yitirebilirler.

Tavşanı tazı tutar, çalının avcı satar.

Buyruğu altındaki kişinin yaptığı işi kendi başarısıymış gibi gösterip övünenler vardır.

Tavuğun sadakası bir yumurta.

Gücü büyük işler başarmaya yetmeyen ya da zengin olmayan kişilerden ancak küçük yardımlar beklenebilir.

Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur.

Akıllı işçi, beceremeyeceği yönetim işine el atmaz. Bilir ki böyle bir davranışı, kendisinin de başkalarının da yıkımına yol açar.

Taze bardağın suyu soğuk olur.

Yaşayışına karışan yeni şeyler dostlar kişiye hoş görünür.

Tebdil-i mekanda ferahlık var.

İnsan yer değiştirince ferahlar.

Tek kanatla kuş uçmaz.

Öyle işler vardır ki ancak bir yardımcı ile işbirliği yapılırsa başarılabilir. Yardımcısız yapılamaz.

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

İyi bir sonuç elde etmek için bir yerde uzun süre çalışan, sabırla bekleyen kişi, katlandığı sıkıntıların mükafatını görür.

Tembele iş buyur sana akıl öğretsin.

Tembel, kendisine buyurulan işi yapmamak için, ya onun yapılmasına gereklik bulunmadığını söyler; ya da buyurulan biçimde değil, kendisinin işine gelen biçimde yapmayı önerir.

Tembele “kapını ört” demişler, “yel eser örter” demiş.

Tembel, kapısının örtülmesini bile rüzgardan bekler.

Temel taşı temelde, köşe taşı köşede gerek.

Herkes özel durumuna ve uzmanlığına göre en yararlı olduğu alanda yer almalıdır.

Temiz iş altı ayda çıkar.

Doğru dürüst yapılması istenen iş, çarçabuk bitirilemez. Uzun zaman ister.

Terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var.

Her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır. Bunlara dikkat edilmelidir.

Tereciye tere satılmaz.

Bir işin ustasına o işi nasıl yapacağı öğretilmez.

Terzi kendi söküğünü dikemez.

Bir kimse uzmanlığını kullanarak başkalarına yararlı olur da bu uzmanlığı kendi yararına kullanmaya fırsat bulamaz.

Terziye “dinlen” demişler, ayağa kalkmış.

Yoruculuk, rahatlık “görece” durumlardır: İşin niteliğine ve kişinin bu işi yapma yeteneğine göre yargı değişir. Rahat görünen öyle işler vardır ki onunla uğraşanların dinlenmesi, kimileri için yorucu olan davranışlarla olur.

Terziye “göç” demişler, “iğnem başımda” demiş.

Kendisine gerekli olan şeyler kolay taşınır olan kimsenin bir yerden başka yere göçmesi işten değildir.

Teşbihte hata olmaz.

Yeri geldiği zaman çirkin, kaba bir benzetme ile anlatıma daha etkili bir hava verilmesi, saygısızca bir davranış değildir. Kimse bundan alınmamalıdır.

Tevekkelin gemisi batmaz.

Gereken tedbirleri aldıktan sonra daha fazla titizlik göstermeyip sonucu Tanrı’nın dileğine bırakılan kimse rahat eder. Zarar kaygısı çekmez.

Teyze, ana yarısıdır.

Teyze, yeğenine annesi gibi sevgi, şefkat gösterir. Onunla yakından ilgilenir.

Tırnağın varsa başını kaşı.

Hiç kimse, başkasından yardım beklememeli; kendisinin olanakları varsa bir işe girişmeli, yoksa girişmemelidir.

Tilki “benim için demem ama üzümsüz bağın kökü kurusun” demiş.

Kurnaz kişi, kendisinin yararlanacağı şeyi başkaları için gerekli imiş gibi göstermeye çalışır.

Tilkinin dönüp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır.

Bir kişi, ne kadar kendi havasında yaşarsa yaşasın, istediği işi yaparsa yapsın, sonunda, bağlı bulunduğu çevreye ve işe dönmek zorunda kalır.

Tilki, tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider.

Bir kimse, üzerine atılan suçu işlememiş olduğunu anlatıncaya kadar suçun cezasını fazlasıyla çekmiş olur.

Tok, acın halinden bilmez.

Varlıklı olanlar, yoksulların ne büyük geçim sıkıntısı içinde bulunduklarını bilmezler.

Tok iken yemek yiyen, mezarını dişiyle kazar.

Tok karnına yemek yemek, sağlık için çok zararlıdır.

Tokmağı baş kazık yer.

Birçok kişinin katılmasıyla yapılan işin en büyük sorumlusu başkanlardır.

Topalla gezen, aksamak öğrenir.

Kusurlu kimselerle düşüp kalkanlar, onlardan kötü huy kaparlar.

Toprağı işleyen, ekmeği dişler.

Uğraşı alanının bütün gereklerini yerine getiren kişi, çalışmasının verimlerinden yararlanır.

Tutulan sakal yolunur.

Bir suçu birlikte işleyenlerden yakayı ele veren cezayı çeker.

Tutulmayan uğru, beyden doğru.

Suçu ispatlanamayan, yakayı ele vermeyen hırsız, suç işlememiş gibi yaşar. Özgürlüğün ve egemenliğin keyfini sürer.

Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur.

Halk böyle inanır: İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişiyi Tanrı cezalandırır.

Türk karır, kılıcı karımaz.

Türk ihtiyarlığında bile genç gibi kılıç kullanırlar.

Türk’ün aklı gözünde.

Türk, gözüyle görmediği şeye kolay kolay inanmaz.

Türk’ün aklı sonradan gelir.

Türk, bir olay karşısında ne yapmak gerektiğini hemen düşünemez. Aradan zaman geçince doğru, sağlam bir davranış yolu bulur ve biraz geç de olsa onu uygular. Ama kimi zaman iş işten geçmiş olur.

Yorumlar (0)